Türkiye’nin ekonomik sorunları sayıca çok... Borçlar, açıklar, işsizlik, kırılganlık say say bitmez. Peki, bu işin dibinde ne var? Nereden başlamalıyız?
Tam burada iki ana problem karşımıza çıkıyor. Birincisi tasarruf açığı... İkincisi üretimin kaynağının ithalat olması... İşte ekonomideki bütün kötülüklerin anası, dengesizliklerin ağababası bu ikili... Türkiye ekonomisini içten içe kemiren, altını oyan bunlar.
Daha önce şöyleydi de, AKP İktidar zamanında böyle oldu diye yazıyı sayılara boğmanın bir anlamı yok. Evet, AKP işleri kötüleştirdi. Sistemi değiştirdi, yapıyı kırılganlaştırdı. Olan oldu.

ÇÖLÜN SUYA ÖZLEMİ GİBİ...

Bizim yurtdışından gelecek paraya, dış yatırıma ciddi anlamda ihtiyacımız var. Neden? Bizde yeterli birikim yani tasarruf yok da ondan. Bankalar bile kredi verecekleri parayı yurtdışından borçlanıp öyle veriyorlar. Topladıkları mevduat yeterli gelmiyor.
Baştan alalım... AKP ekonomik sistemi değiştirirken düşük kur politikasına bel bağladı, üretimi ithalata bağımlı kıldı. Üretim yerine ithalat daha ucuz olunca, yurtiçi üretim azaldı yerini ithalat aldı. Küçük üreticiler rekabete dayanamadı ve kapandı. Dolayısıyla ithal etmeden üretemez olduk.

BURASI TÜRKİYE

Son bir yılda dolar, lira karşısında 2 liradan 3 liraya gelince, ülkede yüzde 50 devalüasyon oldu. Haliyle dışarıdan mal alımı pahalılaştı. Tamam ama içeride neredeyse üretici kalmadı ki yerli malı kullanılsın.
Ayakta kalanlar işi ticarete vurdu, ithalatçı oldu. Önceden ürettiklerini dışarıdan ithal edip öyle satar oldular. Sistem onları bu yola itti.
Yenileri neden kurulamıyor? Neden yeni yatırımlar yapılamıyor? Nedeni basit, ülkede yeterli tasarruf yok! Neyle kuracaksın? Parası olan da yatırım diye inşaat yapınca, üretmeden büyümeyi deneyen bir ülke olduk, çıktık.

BURADAN ÇIKIŞ YOK!

İç tasarruflardaki artışın bugünden yarına değişmeyeceği gerçeğini dikkate alırsak bizim yurtdışından gelecek paraya ciddi anlamda ihtiyacımız var. Türkiye ekonomisinin canlanmasını sağlayabilecek olan dış kaynaklar ve dış yatırımlardır. Bu bize zaman kazandırır.
Ancak bu parayı çekmek için de “cazip” olmak gerekir. Sizce terörün olduğu, iki milyonu aşkın mültecinin konuşlandığı, hükümetin olmadığı, hukukun tartışıldığı, rüşvetin yolsuzluğun üzerine gidilmediği, devletin denetlenemediği, şeffaf olmayan bir ülke, cazip midir?
Öyleyse ne yapacaksın, edeceksin tasarrufları artıracaksın. Artık teşvik mi veririsin, vergileri mi düşürürsün, üretimi canlandıracaksın. Başka çıkış yolun yok!