Simsiyah bir koyuluk vardı. Sanki geleceğimize kara katran sürülüyordu. Koyu katran perdesi yırtıldı. Seçimle gelen ve bu çağda padişah kimliğine bürünen, elinde Kur’an, bağıran, çağıran, böbürlenip, kibirlenen seçimle sarsıldı.
Seçilerek yükseldi.
Sandıkla düşürüldü.
Düşüne vurulmaz.
Bugünden sonra; şöyle dedi, böyle düşündü, şunu yaptı diye sayıp döken cümleler yazmak israftır.
Kağıda yazık.
Kaleme ayıp.
Okura eziyet.
Geleceğe bakalım.
Bölünmeden, parçalanmadan, birlikte, öncelikle işsiz gençleri düşünerek Türkiye’nin ışıklı, aydınlık, demokrat, çağdaş geleceğine kim hangi taşı koyuyor, ben buna bakarım.

* * *

Düşeni düştüğü yer paklar.
Düştüğü yer yüzde 40’tır.
Şimdi halk oylaması yapılsa; halkın yüzde 60’ı onu düştüğü yerde oturtulmasını ister. Onu Saray’ından almalı.
Arap atlarını çayıra salmalı.
Muhafız Alayı’nı kapatmalı.
Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 99 artırmıştı. Bütçesini yüzde 99 azaltmalı, örtülü ödenekten harcama hakkını kaldırmalı ve onu eski cumhurbaşkanlarının oturduğu Çankaya’da ikamet eden ve halkın seçimlerde sandıktan çıkan isteği doğrultusunda “parlamenter sisteme” saygılı davranan biri olmaya zorlanmalı.
Ziya Paşa; “Haksıza haddini bildirmek. Öksüze kaftan giydirmekten yeğdir” demiş.
Ziya Paşa’yı hatırlamalı.
Umuyorum; yarın bir gün milletvekilleri yeminlerini ettikten sonra ilk ele alacakları konu; “Saray’da oturanı düştüğü yere yollamak” olacaktır. Vahdettin Köşkü, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, düşmüşün kibir evi olmamalı.

* * *

Geleceğe umutlanmalı!
Adalet aramak için mahkemelere gitmek zorunda kalan insanlar; “hakime-savcıya-polise güvenemez” oldular. Şimdi ne yapmalı ki; hakime, savcıya, polise, adalete yeniden güveneceğimiz; “Bu hakim adaletin hakimidir, Saray’ın ağzına bakmaz, bu savcı halkın savcısıdır Fethullahçılığa uydu olmaz, bu polis milletin polisidir, hukukun dışına taşmaz “ diyebileceğimiz günlere umutlanalım.
Hakim, savcı, polis esir.
Kim ne öneriyor?
Bugünden buna bakmalı.
Düşene vurulmaz.
Geleceğe bakmalı.

* * *

Geleceğe bakarken, geçmişte “Çalanın yanına çaldığı da kâr” kalmamalı. Milletin a... koyacağız diye horozlananların ibiği kırılmalı. Dolar dolu ayakkabı kutularının, döviz dolu bakan oğlu kasalarının, devlet bankasının başına oturtulmuş fakat nereden nasıl geldiğini açıklayamadığı dolarları bankasında değil evinde saklayan genel müdüre, yandaş gazete genel yayın yönetmeninin “Yolla Süleyman oradan 2 milyon dolar” diyen dilinin kimlerden güç aldığının hesabı hukuk önünde mutlaka sorulmalı. Kapatılan o defterler yeniden açılmalı ki, gelecek için ibret olsun, ders çıksın. Halkın vicdanında aklanmayan dolar dolu kutucuları, eski Meclis aklamıştı.
Yeni Meclis hesabı sormalı.
Geleceğe bakmalı!

Yandaşlar!

Yeni Meclis, umutları yükseltti. Eskiler gitti. Çoğunlukla yeniler geldi. Erkek ağırlığı gitti, kadın vekillerin sayısı arttı. Yorgun, yıpranmış, parti ağası olmuş yaşlılar gitti, dinç duruşlu, taze beyinli gençler geldi. Bağımsız, tarafsız gazeteciliğin ve gazetecilerin önemi biraz daha arttı. Yandaş kalemeler, dünden itibaren hızlı bir dönüşe yelken açıtılar. Dün uçaklarına binip göklere çıkardıklarına bugün sövmeye başlayabilecekleri sinyalini veriyor, yeni iktidara yanaşmanın hazırlığını yapıyorlar. İktidara kim gelirse ona militan, amigo gazetecilere dikkat edin derim.