150 yıl önce sarı taksiler yoktu. İstanbul’un Arnavut kaldırımlarında yürüyemeyecek duruma gelenler için “Küfelik oldu” deyimi otomobilsiz dönemlerin yadigarıdır. Zaman ilerledi. Herkesin otomobili olmaya başladı; “küfelik olma” deyimi unutuldu ancak öyle devirler oldu ki; enflasyon patladı, işsizlik patladı, bütçe açığı patladı, enflasyon içinde durgunluk patladı, dış para gelmez oldu, borçlular kapıya dayandı, döviz bitti, kriz patladı.
Ekonomi küfelik oldu.
Ülke IMF’lik oldu.
Şimdi Başbakan, Maliye Bakanı, iktidardan geçinme kalemler, “Yoksula- emekliye- asgari ücretliye geçinebilecek para verirseniz IMF’lik oluruz korkusu” pompalayıp muhalefetin “Türkiye’yi yaşanır ülke yapacağız” seçim bildirgelerini çürütmeye ve yalancı çıkarmaya çalışıyorlar.

* * *

Merkez Bankası eski başkanlarından Yaman Törüner, bir anısını yazmıştı:
“1979 yılı başlarıydı. Türkiye dış borçları ödeyemez durumdaydı ve ertelemeye çalışıyordu. Merkez Bankası’nda dış borçların ertelenmesiyle ilgili bölümün başına yeni getirilmiştim. Türkiye’den alacaklı yüzlerce kişi ve kurumu temsil eden
7 yabancı banka ile toplantı yapılacaktı. Toplantının yapıldığı “Banka Meclisi” odasına girdiğimde odada hiç Türk olmadığını 11 yabancı olduğunu gördüm. Bana 7 yabancının alacaklı bankaları, geri kalan 4 yabancının da “Türkiye’yi temsil ettiğini” söylediler... Maalesef, uluslararası bir anlaşma yapabilecek, hatta anlaşmanın hukuki yönüne tartışabilecek uzman kadrolarımız yoktu...”
Anıyı şunun için yazdım.
Geçti o günler.
Türkiye’nin IMF’lik olmadan yani “döviz yokluğuna düşmeden” uyarı verecek hem uzmanı, hem kurumları, hem modeli var. Bu uzmanlar, AKP iktidarından önce yetiştiler. “Türkiye bir daha küfelik olup IMF’lik hale gelmesin” diye 15 yıldır işleyen modeli geliştirdiler, kurumları oturttular. Bugün seçmeni “IMF’lik oluruz” diye korkutan AKP iktidarı bu modelin meyvesini toplayarak bugünlere kadar gelebildi.

* * *

Türkiye; faiz dışı bütçelerin açık değil fazla vermesi gerektiğini, karşılıksız para basıp “yandaşa ya da seçmene pasta dağıtmanın” enflasyonu patlatacağını, Merkez Bankası bağımsızlığını yok edip “döviz ve faiz fiyatlarını kontrol ederek” ülkeyi yönetmenin ekonomide ısınmalara neden olacağını ve bunun da Türkiye’yi dünyadan koparıp “döviz yokluğu ve bir defada yüksek devalüasyon” getireceğini, dış borca bağımlı yaşamak için de “sürdürülebilir cari açık” denilen aldatıcı kalkınmaya sarılmanın sonunda “büyümeyi yavaşlatacağını” ve ihracat içinde yerli yüksek katma değer payını yükseltmek gerektiğini öğendi.
İktidarın kendisi!
Küfelik oldu.
“IMF’lik oluruz”
diye garibanı korkutuyor.

Savarona!

Ülkeyi düşük büyüme kıskacına sokanlar lüks içinde büyümeye devam ediyorlar. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresi bittiği halde 8 ay Tarabya’daki Huber Köşkü’nde kaldı. Boğaz manzaralı kendi villası bitince oraya taşındı. Yeni Cumhurbaşkanı da, özel sektöre satılmış Savanora yatını, yüksek fiyata yeniden devlete geri aldırdı ve “lüks yatta deniz üstü konuk ağırlama” modeli başlattı. Cumhurbaşkanı nereye gidecekse; Savarona yatı önceden o kente ya da dış ülkeye gönderilecek ve Cumhurbaşkanı uçağıyla gittiği o kent ya da dış ülkedeki limanda Savaronayı bekler bulacak, konuklarını yatta ağırlayıp yemek verecek. İlk uygulama Çanakkale’de başlatıldı.