Her gün sabah saat altıda uyanır. Spor yapar. Sportmendir. Karate bilir. Kavgaya tutuşmak zorunda kalırsa iki kişiyi, üç kişiyi yere serebilir. Karıncayı incitmez. Çok kibardır. İncedir. Duyguludur. Çocukları sever. Torunu var. Çok çalışır, çok az yemek yer. Ağzına damla içki koymaz. Kelimenin tam anlamıyla namuslu, dürüst, laik, Atatürkçü, sosyal sorumluluk alan, yerine getiren, bizim ülkemizin şehirlerinin de Almanya, İtalya, Fransa, Norveç ve Finlandiya şehirleri gibi “havayla-suyla-ağaçla- ormanla-gölle-göletle-doğayla barışık yükselmesinin ve ağaçla insanın bir arada yaşamasının” mücadelesini verir. Şehir rantından, imar hırsızlığından edinilen serveti ayıp, günah, çirkin, kirli sayar. Namussuzca bulur. Şehir rantı hortumcularına savaş ilan etmiş bir yiğit cengaverdir. Kendisi CHP’lidir; “kol kırılır yen içinde kalır, namussuzdur ama bizimdir, bizim hırsızımız iyidir” demez. Asla böyle düşünmez. Düşünenleri kınar. Kendi partisinin lekeli olmayan ve siyaseti avantacılık mesleği yapmayan kadrolara kavuşması için çırpınır da çırpınır. Parti ayırt etmez. Partisinin belediye başkanları ile belediye bürokratları da şehir rantı soygunculuğuna giriştiklerinde onları da savcılığa şikayet eder, mahkemelerde hesap vermeleri için uğraşır, didinir, gazetecilere haber ulaştırır, mimar, mühendis, şehir plancı odalarına ihbarlar yağdırır.
Umudunu yitirmez, yağdırır.
Adalet takipçisidir.
Hukukun üstünlüğüne inanır.
Türkiye’yi çok sever.

* * *

20 yıldır tanırım.
Koltuk peşinde olmadı.
Çıkar, gözetmedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliğini, 11 yıl yaptı. Beni de imar komisyonuna seçin diye bir talebi, isteği, yalanması, dalkavukluğu hiç olmadı. Belediye Meclisi’nde sadece İstanbul halkının, daha yaşanabilir bir İstanbul’a kavuşması için görev aldı. Her yeni iktidar geldiğinde belediye başkanları ile belediye bürokrasisinin yakını olan yeni türeme şirketlerin peydahlandığını bilir. Bu şirketlerin sahiplerinin hem belediye projelerinden ve hem şehir rantlarından beslenip şişerek, “iktidar partisinin havuzlarına” para aktardıklarını ve “başbakan uçaklarında geziye katılıp, belediye başkanlarıyla birlikte umreye gittiklerini” görür, duyar kusası gelir. Belediye bürokrasisi ile iktidarın en başındakileri yemleyerek var olan bu kravatlı şehir talancılarının; “kişiye özel imar projelerinin Ankara’dan gelen telkinlerle çıkarıldığını, 100 metre kare imar izni olan şehir arsalarına imar-iskan- tadil-proje değişikliği marifetiyle 10 bin metrekare göğe yükselen binalar dikildiğini” görür yine kusası gelir.

* * *

Adı Hüseyin Sağ.
Ona saldırdılar.
Burnunu kırdılar.
Çenesini dağıttılar.
Apansız yakaladılar. Saldırgan köpeklerin gündüz öğlen vakti, saat 12’de bu denli pervasızca geleceklerini beklemiyordu. Bekleseydi, onun üçünü de geldikleri yere sokardı.
Hüseyin Sağ’ın otomobiline arabayla gelip arkadan bindirdikten sonra “niçin bize çarptın” diye apansız hücum edip çenesini ve burunu kıran bu şehir köpeklerini kendi partisinin belediyesinden mi yoksa iktidar partisi belediyelerinin birinden mi gönderdiler?
Saldıranlar maşa!
Saldırtan kim?
Bağlantılarıyla beraber.
Polisin bulması gerekir.
Adalet adına!
Ve Türkiye’yi sevmek adına!