Ali Babacan, sanki bizim SÖZCÜ‘de yazar olmuş. SÖZCÜ’de yazar olsa ancak bu kadar doğru, gerçekçi, korkusuz yazabilir, konuşabilir.
Ali Babacan anlatıyor:
Bankalar midye gibidir.
Birbirine kenetlenir yaşarlar.
Tek bir bankada dahi olabilecek bir zafiyet bütün sisteme bir gecede sirayet edebilir, bulaşır. Bir gece belli başlı bir banka takasında bir zafiyete uğrasın, ertesi günü bunun 10 bankaya
15 bankaya anında etkilerini görürsünüz.
Ali Babacan 12 yıldır bakan.
12 yıldır bankaların başında.
Sistemi en iyi o biliyor.
Ali Babacan konuşmasına şöyle devam ediyor: Bankalarımız şu anda 100 liralık mevduat topladıysa 121 liralık kredi kullandırmış durumda. Peki aradaki farkı nereden buldular diyeceksiniz:
Yurtdışından borçlandılar.

* * *

Ali Babacan, Türkiye’nin geldiği, getirildiği bu noktada “göbek bağındaki çatırdamayı” haber veriyor.
Herkes anlasın.
Bankada 100 lira var.
121 lira kredi veriyor.
21 lira dışarıdan.
Türkiye dünya küresel sistemine “işte bu 21 düğümlü göbek bağıyla” bağlanmış, ana rahminde anne kanıyla yaşayan bebek gibi ona göbek bağı vidalısı olmuş. Türkiye’nin kendi yağı, kendini kavurmaya yetmiyor. Bu göbek bağıyla dışarıdan ilave yağ gelmesi (sıcak paranın akmaya devam etmesi ve üçüncü hava meydanı, üçüncü köprü, G4 gibi yap- işlet- devret modeli projelerle özel sektör üstünden dış borç bulunması) kesilirse “Türkiye yandım anam günlerine” döner.

* * *

Geçen hafta haber oldu.
Bütün büyük ihaleleri alan iktidar kayırmalı işadamı; “Üçüncü hava meydanını yapmak için gerekli krediyi yabancı bankalardan değil yerli devlet bankalarından bulduğunu söyleyerek” şişiniyordu. Ali Babacan, şişinmeyi iğneyle patlattı:
Bankanın 100 lirası var.
121 lira kredi açıyor.
21 lirayı dışarıdan alıyor.
Ali Babacan’ın işaret ettiği nokta; dış göbek bağı olmazsa; bütün şişinmelerine rağmen bu işadamı ve ona hava meydanı projesini, üçüncü köprü projesini, nükleer santral projesini ve aklınıza ne geliyorsa “Türkiye’yi büyüten bütün projeleri yap-işlet modeliyle yani dış borç bulup yeme modeliyle veren iktidar önde gelenleri” anında patlamış balona dönecekler.

* * *

Ali Babacan çırpınıyor.
Bir banka takasta çuvallarsa.
10 bankayı birlikte sarsacak.
Bir gecede yandım anam!
Çünkü öyle bir noktaya geldi, getirildi ki; Türkiye’nin kendi iç tasarrufu ile bugün kişi başına geliri 10 bin dolara ulaşmış 77 milyon nüfuslu bir ekonomiyi çeviremiyor.
Ali Babacan telaşlı.
Göbek bağı büzülüyor.
Göbek bağı inceliyor.
Türkiye’yi diktatörlüğe götürdüğüne inanılan Cumhurbaşkanı’na karşı bütün dünyada (ABD-AB dahil) bir kızgınlık, güvensizlik doğdu, büyüyor. Ali Babacan bunun için sanki SÖZCÜ yazarı kesildi: Her gün hukuk, adalet diye bağırıyor.
22 gün kaldı. Seçim sandığında halk “Cumhurbaşkanı destekli AKP’nin oyunu yüzde 37-38’e çekerse” Ali Babacan ile Abdullah Gül, yeni parti kurabilir. Toplantılara başlamışlardır.
Sandıkta sürpriz pişiyor.

Fener ışığında Zahid kurtarma!

Adalet tarihimizin arşivine “Fener ışığında Zahid Akman kurtarma” fotoğrafı da girdi. Davadan birkaç ay önce Cumhurbaşkanı uçağına eski dostu, dava arkadaşı, partidaşı Deniz Feneri e.V davasının önde gelen sanığı Zahid Akman’ı da aldı, fotoğraf çektirdi. Arkasındayım demek istedi. Mahkeme davayı karara bağladı, Zahid Akman ve 19 kişi Türkiye’de aklandı. Deniz Feneri e. V davasının yolsuzluk soruşturmasını yürütürken görevden alınan 3 savcıdan biri olan Nadi Türkaslan, “Güneş balçıkla sıvanmaz ama mızrak da çuvala sığmıyor” dedi.