Gündemden sıkıldıkça yemeğe sarıyor, lokanta ve kahveleri yeni eğlence mekanları haline getiriyoruz. Peki havalı bir mekan nasıl anlaşılır, ‘trendy’ mekan nasıl oluşturulur?
eater.com’da bir liste buldum; maddeler ekleyerek, ‘Türkiye’ye uyarlayarak şu listeyi yaptım. İşte formülleri...

 

1İngilizce isim koymak hâlâ mümkün... Ama bırakın, bu daha çok 3’üncü nesil kahvecilere kalsın. Bu ülkede ‘kadının adı yok’ ama söz konusu trend mekansa kadın adı gırla:) Muazzez, Aliye, Müferra... ‘Eski nesil kadın isimleri’ yeni nesil meyhanelerde hâlâ iş görüyor. Fakat modası geçti. Son moda absürt ifade ya da deyimler, özellikle de tek kelimelik ‘bir şeyler’. ‘Pancar’ mesela... Mekanın adını pancar koyun ve pancarlı hiçbir şey servis etmeyin, en havalısı bu... (Ha, gerçek örnek isterseniz son dönem favorim ‘Aman da Bravo’; hem hikâyesi güzel, hem herkes yabancı sanıyor!)

 
2En önemli şey: Lokasyon! Mekanınızı şehrin b.ktan bir yerine açın ve “Buraları kentsel dönüşümün merkezinde” cümlesini ağzınızdan düşürmeyin. Ha çok cesaret edemediniz, Karaköy’ü garantileyin, olmadı Moda’ya geçin ‘mahalle kültürü’nden bahsedin.

 
3En önemli diğer şey; Instagram. ‘Trend’ mekan açacaksınız ve Instagram’a çalışılmış bir köşeniz olmayacak; olmaz! Açayım...

 
3.a. Bir köşeye bisiklet, kitaplar, çizgi romanlar, eski objeler, antikalar koyun. Olmadı Frida Kahlo, ’Star Wars’ tipi popüler kültür ikonlarına göndermeler yapan parçalar yerleştirin. Önerim Star Wars tipi ‘bağıran’lardansa ‘Donnie Darko ya da The Sandman’ gibi karakterlerden bir şeyler seçmek... Küçük Prens her yerdeyse kitaba tilkiyle başlayın yani:)

 
3.b. Kara tahta iyidir! Pek çok yere tahtalar koyun, filmlerden kitaplardan havalı cümleler yazın.

 

mekan-2

 
3.c. Duvar resimleri... Gamze Yalçın ya da Naif Tasarım’dan destek almayanı dövüyorlar (ha ikisine de bayılıyorum o ayrı.)

 
3.d. Mekanın bir kısmını sergi ya da satış (ikinci el kıyafetler ya da tasarım objeler) alanı olarak ayırın.

 
4 Hiçbir eşyanız birbirinin eşi olmasın, iki sandalye birbirini tutmasın. Masalarınız tamir edilmiş kapılardan, forklift paletlerinden ya da sandıklardan olabilir. Ama pahalı durmaları önemli.

 
5Mekanda konforlu olduğu kadar konforsuz bir minik alan da yaratın, insanlar konforsuzluğa rağmen orada olmak istesinler!

 
6Aydınlatma çok önemli. Işık az bile olsa havalı aydınlatma objeleriniz çokça olsun.

 
7‘Aslan mekan’ tuvalete koyduğu dergilerden belli olur. Bir tuvalette Monocle görüyorsanız tamamdır.

 
8Garip hatta acayip; dedikodusunu yapabileceğiniz bir garson lazım. Suratsız, üst perde olur delirtirse daha iyi. Tabii ‘bir iyi, bir de kötü polis’ bulundurursanız iyi olur!

 
9Aslında kalabalık mutfaklar için pek de elverişli olmayan pahalı -hatta ilgiliyseniz baktığınız anda markasını anlayabileceğiniz- seramik tabak çanak kullanmak iyidir. Emayenin de hakkını yememek lazım.

 
10Beyaz örtülü ama kasmayan mekanlar ‘trend’e dahil.

 

mekan-1

 
11Sakallı barmen şart, hipster daha da şart...

 
12‘Organik’ malzemelerin bile modası geçti ‘doğal’ kullanın, doğalı pompalayın (trend olmak için değil zaten bunu yapın).

 
13Ekmek! Kendi ekmeğini, kendi ekşi mayalı ekmeğini yapan bir adım daha ‘trend’dir söyleyeyim.

 
14Porsiyonlar ne çok küçük, ne çok büyük olsun, orijinal fikir bulun ya da bulunmuşu ‘burada’ ilk siz kullanın.

 
15Yemekte minimum, içecekte özellikle kahvede ‘maksimum’ olun. Bir, en fazla iki sayfalık yemek mönüleriniz olsun, hatta mönü günün tazelerine göre değişsin.

 
16Vegan ya da vejetaryen neyiniz varsa mönünün en pahalı şeyi olsun! Artisan, organik gibi kelimeler yerleştirdiğiniz yemeklere acayip fiyatlar verin.

 
17Akışmalı tatlı işi artık “Vay canına” yaptırmıyor; Instagram onu da eskitti. Trileçe işi de geçti (zaten adını tres leches’den yani üç sütten alan tatlının bu coğrafyada gerçekten üç sütten yapılanı azdı da...) Kendi tatlınızı yaratın. Eski usul muhallebilere yeni dokunuşlar, lor üzeri ev yapımı reçel tipi tat vericiler her zaman birilerini yakalar.

 
18Öyle her saatte açık olmayın canım; bir ağırlığınız olsun. Ya öğlen ya akşam servis verin. Ya da arada bu iki öğün arasında kapalı olduğunuzu mutlaka belli edin.

 
19Reklam için uğraşmayın, ‘saman altından’ yapılan reklam en iyisidir. Bazı teklifleri reddedin.

 
20Sizin yapmadığınız şeyler için de ‘marka’ kullanmayı ihmal etmeyin. Müzikse havalı bir DJ’in seti, kahveyse popüler bir marka, ekmek yapmıyorsanız da ‘bilmem kimin yaptığı ekmek’ olsun...

 

‘Bir Varmış, Bir Yokmuş’ ‘Mamut’lara bakmak lazımmış!


 

Adı ‘Mamut’ çünkü ilk dönemleri temsil ediyor. Tam adı Mamut Art Project / Mamut Sanat Projesi. Genç sanatçıların ilk dönem işlerini sergileyebilmeleri, koleksiyonlara girebilmeleri için uygun ortam yaratıyor. Üç senedir de dev karma sergiler açıyor. Uygun fiyata satılan sanat eserleri ile sanatseveri buluşturuyor. Fiyatlar 100 mamutTL ile 14 bin TL arasında değişiyor. Üç senelik bu projenin bu seneki desteğini Akkök Holding vermiş.
Koleksiyonerler önceden pek çok eseri ‘kapmış’, ama bugün ve yarın da Küçükçiftlik Park’ta tüm eserleri görebilirsiniz.
Pek çok iyi eser var. Ama ben ilginç hikâyelerin birinden bahsedeyim. Sanatçının adı Özgür Akpınar.
Benim en çok etkilendiğim işlerden biri onunkisi. Serisinin adı ‘Bir varmış, bir yokmuş’... Hepimizin hayatı gibi... Fotoğraflardan ürettiği eserler ‘lenticular baskı’; hani şu küçükken cetvellerimizde olurdu, bir tarafından bakar bir şeyi görürsün, diğer taraftan yok olur.
Bir grup asker mesela ya da bir yaş günü ya da bir düğün fotoğrafı... O neşeli fotoğraflardan biri eksiliyor sürekli, acıklı, etkileyici. Ama bir fotoğraf var, üç küçük çocuk, biri annesinin kucağında bebek. O bebek Özgür Akpınar’ın kendisi. “Bebeğiniz ölecek” deniyor, annesi de “Bari bir fotoğrafı olsun” diyerek o fotoğrafı çektiriyor. Bebek hayatta kalıyor ve bugün bu işi yapıyor. Demek ki bazı ‘yok’ denilenler de aslında ‘var’!