Başkent kulislerinde “Koalisyon nasıl kurulacak?” tartışmaları sürerken CHP “Meclis Başkan Adayı”nı seçti: Deniz Baykal.
Meclis’in bugünkü tablosuna şöyle bir baktım.
CHP’nin doğru bir seçim yaptığını gördüm.
Bana göre de en uygun aday Deniz Baykal.
Hatta uygun olmanın da ötesinde “biçilmiş kaftan”
Bilge bir kişi...
Üstelik hukukçu...
Geniş bir kültürü ve büyük siyasi deneyimi var.
Yaşı gereği de tüm milletvekillerinin ağabeyi...
Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına böyle bir kişi yakışır.
Peki, kazanabilir mi?
Meclis’in onu seçmesi gerekir ama siyaset oyununda bazen değişik düşünceler rol oynar, ince hesaplar yapılır, çıkarlar düşünülür, ayak oyunları döner.
Bu bakımdan başkanlık seçimi çok çetin geçecektir.
Baykal’ın, ilk turlarda değil ama, son turda seçileceğini düşünüyorum. Eski başkan Cemil Çiçek’ten daha tarafsız, daha iyi başkanlık yapacağı kesin.


İki futbol sahasından daha uzun otel!


Bodrum’un Gündoğan beldesinde 5 yıldan beri ölü bir dev piton yılanı gibi yatan otel binası var... Bir türlü bitirilemedi... Şu günlerde son çalışmalar yapılıyor. Gerçi bu mevsimde inşaat yasağı var ama aldırış eden kim?
Türk-Yunan ortak yapımı bu! Ancak Yunanistan’da ekonomik kriz çıkınca Yunanlılar bırakıp kaçtılar. Hikâyesi uzun!
Dünyanın belki de en çirkin binası... Mimari estetik yok!
İki futbol sahasından daha uzun ve 5 katlı...
Kim ya da kimler izin vermiş buna?
İmar yasalarına göre böyle bir binanın yapılamaması gerekir. 200 metre gibi anormal bir uzunlukta olan bir bina, ancak eski Sovyetler Birliği’nde askeri kışla olarak inşa edilirdi... Batı ülkelerinde böyle bir rezilliğe kesinlikle izin verilmez.
Bizde ise turistik tesis diye yapılıyor!
Öyle bir ülke haline geldik ki, adamını bulan her şeyi yapabiliyor!
Ben bu devasa, çirkin binayı yapanlardan çok, onlara bu izni verenleri ayıplıyorum.
Bodrum’u yavaş yavaş kendi suratlarına çeviriyorlar! Lânet olsun!

Son nefesine kadar...
Cüneyt Arcayürek’i kaybettik.
87 yaşındaydı. Hastanede tedavi görüyordu.
Son nefesine kadar hep gazeteci kaldı.
Cumhuriyet’te köşe yazarlığı yapıyordu. 13 Mayıs’ta hastaneye kaldırılıncaya dek yazılarına devam etti.
Cüneyt Arcayürek aslında haberciydi ve istihbaratı güçlü bir gazeteciydi. Tüm meslektaşlarını atlatarak birçok önemli habere imza atmıştı. Bunlardan biri de 1966’daki “Johnson mektubu” idi. Amerika Başkanı’nın, Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye yazdığı tehdit edici, saygısız mektubunu bütün Türkiye, Cüneyt Arcayürek’in haberinden öğrenmişti.
O haber nedeniyle Arcayürek “Devlet sırrını açıklamak” suçunu işlediği iddiasıyla, ağır ceza mahkemesinde yargılanmış ve beraat etmişti. Nur içinde yatsın.

Te­bes­süm
“Yolsuzluklar ülkesi”
Önceki gün kaybettiğimiz büyük gazeteci Cüneyt Arcayürek’in sağlığında anlattığı bir fıkra:
Ülkelerini batıran yabancı siyaset adamları, halkın gazabından kurtulmak için kaçacak ülke arıyorlarmış.
“Hangi ülkeye gidersek güvende oluruz?” diye soruşturmuşlar.
Uzun uzun araştırdıktan sonra Türkiye’ye sığınmaya karar vermişler.Batık siyasilerin yakınları “Neden Türkiye?” diye sorunca, cevapları şöyle olmuş:
“Çünkü, yeryüzünde, yolsuzluk yapıp memleketini batırdıkları halde el üstünde tutulan siyasilerin bulunduğu tek ülke Türkiye’dir. Orada güvende olacağız!”

Gü­nün Sö­zü
Yasalar örümcek
ağları gibi ancak
zayıfları yakalar!