Kısa bir süre önce yazmıştım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada hiçbir devlet adamının kıramayacağı bir rekora sahip! Dava açma rekortmeni!

Yalnız gazetecilere değil, yurttaşlara da  dava üstüne dava açıyor.

Oysa biraz oturup düşünse, tüm bunların “etki-tepki” sonucu olduğunu  anlar.

Anayasa’nın emrettiği gibi tarafsız hareket etmiyor ve bu nedenle tepki topluyor.

Muhalif gruplar için öyle sert sözler söylüyor, öylesine hakaret edici ifadeler kullanıyor ki, bu toplumda gerilime sebep oluyor.

***

Meselâ şöyle bağırıyor Cumhurbaşkanı:

“Alçaklar!”

“Reziller!”

“Şerefsizler!

“Cibilliyetsizler!”

Kimlere söylüyor bu lâfları?

Kendisine muhalefet eden herkese!

O zaman sertlik, sertliği doğuruyor!

Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla 1000 civarında soruşturma olduğu, bunlardan 200 kadarının davaya dönüştüğü belirtiliyor.

Bu davalar nedeniyle halen hapiste 12 kişi bulunuyor!

***

Hakkında çok sayıda dava açılan yazarlardan biri de SÖZCÜ yazarı Kemal Baytaş...

Kültür ve Turizm Bakanlığı eski Müsteşarı ve halen Türk Tanıtım Vakfı (TÜTAV) Başkanı olan Kemal Baytaş’ın günlerinin birçoğu adliye koridorlarında geçiyor.

Kültür alanında büyük hizmetleri bulunan Kemal Baytaş, Türkiye, Çin, Rusya ve Tataristan’dan “Üstün Hizmet ve Onur Madalyaları” alan bir kişidir.

Çin, dünyada sadece 13 kişiye verdiği “Fahri Büyükelçilik” unvanına Kemal Baytaş’ı da lâyık görmüştür.

Davalardan başını kaldıramayan Baytaş, savcılığa ifadeye gittiği vakit bir de ne görsün?

Başka bir yazarın yazdığı yazı için, onu şikâyet etmişler!

Yani Tayyip Bey’in avukatları, başlarına taş düşse Kemal Baytaş’tan bilecekler!

Ona öylesine kafayı takmışlar!

***

Kemal Baytaş “Cumhurbaşkanı’nı eleştirmek yasaktır, diye bir kanun çıkarsınlar, biz de her şeyden elimizi eteğimizi çekelim” diyor ve ekliyor:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve bizim Yüksek Yargı’mızın karar ve içtihatlarına güvenerek, ülkeme yararlı olmak için yazıyorum. Fakat, ne yazık ki, AİHM, Anayasa ve Yargıtay kararları yok sayılıyor. O zaman ‘Şüpheli’ diye teşhir ediliyoruz.

Hemen her hafta bir polis gelip, o haftaki yazımla ilgili olarak hakaret davası açılmasıyla ilgili tebligatta bulunuyor. Hep klişe lâflarla suçlanıyorum!

Otomatiğe bağlanan ‘şüpheli kişi’ tebligatları, bu yaşta psikolojimi ve ruh sağlığımı tehdit etmeye başladı.

Yargıya güvenmemiz gerekiyor. Çünkü, Türkiye’yi bu gidişten yalnız yargı kurtarabilir. Ancak, AKP iktidarı döneminde, yargıya en büyük kötülüğü yine yargı yapıyor!”


Ünlü gazeteci nasıl öldü?


Doğan Heper, Abdi İpekçi’den sonra Genel Yayın Yönetmeni olarak uzun yıllar Milliyet Gazetesi’ni yöneten kıdemli bir meslektaşımızdır.

Şimdi bir kitap yazdı. Adı: “Milliyet’le 50 yıl”

Milliyet’te geçirdiği 50 yılı, Babıâli’nin renkli isimlerini ve basın mesleğinde düşene nasıl vurulduğunu da anlatıyor!

Kitabın 112’nci sayfasındaki ilginç bir olay şöyle:

“Milliyet’in o günkü patronu Ercüment Karacan, Babıâli’de büyük bir isim sahibi olan ünlü gazeteci Ümit Deniz’in mesleğe uygun hareket etmediğini iddia ediyordu. Ercüment Karacan’ın iddiası doğru olmayabilirdi. Ama o patrondu ve bu nedenle Hasan Pulur’a “Ona işine son verildiğini sen bildir” dedi.

Pulur’un canı sıkıldı ve “Yarın söylerim” diye bu can sıkıcı işi ertesi sabaha kadar erteledi.

O gece gazeteye Ümit Deniz’in Hilton Oteli’nde ‘elinden kadeh düşüp öldüğü’  haberi geldi.

Pulur ‘işine son verildiği’ haberini beklemeyip hemen verseydi, belki de ‘o gece Ümit Deniz o nedenle öldü’ denilecekti.

Hasan Pulur adam öldürmüş olmaktan kurtuldu!

Gazetecilikte böyle tesadüflerin önemli olduğunu çok gördük.”


Te­bes­süm


Aslanlar nasıl kaçar?


Temel, köyde evinin etrafına ekmek parçaları koyar...

Arkadaşları şaşırır buna... Sebebini sorarlar:

“Nedir yaa bu ekmekler?”

Temel “Aslanları kaçırmak için” der.

“Yahu” derler “Ekmekler aslanı nasıl kaçırır ki? Zaten burada hiç aslan yok ki!”

Temel: “İşte” der “Ne kadar etkili olduğunu göreysunuz!”


Günün Sözü


Bir maymunla kardeşlik edersen, muz kokusundan şikâyet edemezsin!