Bir ülkede İçişleri Bakanı “Ben anayasayı tanımıyorum” diyorsa, o ülkede hukuk bitmiş demektir.
En kötü yasalar bile, kanunsuzluktan iyidir.
Daha önce de “Anayasayı tanımıyoruz!” diyenler olmuştu...
Fakat bu başka!
AKP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “Anayasayı tanımıyorum” demesi, Türkiye’nin nasıl bir yönetime mahkûm olduğunun göstergesidir.
Efkan Ala’nın daha birkaç ay önce  Meclis’te, Türk Milleti’nin önünde, namusu ve şerefi üzerine ettiği yemine ne oldu?
Evet, 1982 Anayasası, onun dediği gibi, 12 Eylül sonrası askerler tarafından yapılmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki halkımız bu anayasayı, yüzde 92 oy vererek onaylamıştır.

* * *

Bugün AKP’nin dört elle sarıldığı Seçim Yasası ve yüzde 10 seçim barajı da bu anayasaya göre yapılmıştır.
Âdil olmayan yüzde 10 barajının arkasına sığınmak, sonra da “Bu anayasayı tanımıyoruz” demek en azından samimiyetsizliktir.
Anayasayı tanımayan İçişleri Bakanı, o anayasaya oy veren halkı da tanımıyor demektir. O halde, vatandaş da böyle bir İçişleri Bakanı’nı tanımazsa haklıdır.
İşte günümüz Türkiye’sini bu kafadaki siyasetçiler yönetiyor.
Neden burnumuzun b.ktan çıkmadığını şimdi anladınız mı?

1459 Harbiyeli

Densiz bir AKP Milletvekili’nin, Kurtuluş Savaşı Kahramanı ve  İkinci Cumhurbaşkanımız  İsmet İnönü’ye “Bizans dostu kahpe İnönü” demesi, ülkesini seven herkese olduğu gibi, emekli gazeteci dostumuz Ertuğrul Akçaylı’ya da çok dokunmuş...
Spor yazarlığından gelen Ertuğrul Akçaylı, 1960’lı yıllarda Ankara’da Meclis muhabirliği de yapmıştı...
Akçaylı, hezeyan halindeki kendini bilmez kadın milletvekiline gerekli sözleri söyledikten sonra “Ona kahpe demek büyük vicdansızlıktır!” diyerek İsmet İnönü ile olan bir anısını şöyle anlattı:
“İnönü Başbakan iken ben Ankara’da Albay Talat Aydemir’in yönetimindeki 20-21 Mayıs 1963 askeri ayaklanmasını baştan sona yaşamış bir gazeteciyim.
Kardeşim Dündar Akçaylı o dönem 1459 arkadaşıyla birlikte Okul Komutanı Talat Aydemir’in emriyle hareket eden Harp Okulu öğrencilerinden biriydi.
İlk defasında affedilen Talat Aydemir bir yıl sonra tekrar isyana teşebbüs edince yargılanarak idam edilmiş, olaya karışan 1459 Harbiyeli de ordudan ihraç edilmişlerdi.

* * *

Ülke büyük sorunlar içindeydi ve Başbakan İsmet İnönü bu sorunlarla boğuşuyordu. O sıkışık, dertli dönemde bile bizi hep gülümseyerek karşılardı.
Ben çok sert muhalefet yapan ve sürekli İnönü’ye çatan Zafer Gazetesi’nin muhabiriydim. Böyle olduğu halde bana muhabbetle bakıp hatırımı sorardı. Bir akşam Meclis’te  karşılaştım. “Gel seninle yürüyelim” dedi. Keyifli, görünüyordu. Birden aklıma ordudan ihraç edilen Harbiyeliler geldi:
“Paşam, siz de o okulun eski bir öğrencisisiniz. Başbakan olarak, Harp Okulu’ndan atılan öğrenciler için ne düşünüyorsunuz?” diye sordum.
İsmet İnönü gülümsedi:
“Sen bu soruyu çok içten, çok samimi sordun. Söyle bakiim, yoksa Harbiyeliler içinde akraban mı var?”
Gülümsemesinden cesaret alıp:
“Paşam” dedim “Akrabam değil, kardeşim var. İkinci sınıf öğrencisiydi”
İnönü, elimi bir kere daha sıkı sıkıya tutarak hiç unutamayacağım tarihi cevabını verdi:
“Harbiye bu vatanın, yürekleri yurt sevgisiyle dolu, ülkelerini canlarından çok seven, askeri ruh ve disiplinle yetişmiş, dinamik gençlerin öğrenim yaptığı yüksekokuldur. Mahkemeler sonunda beraat edecek olan tüm Harbiyeli gençlerden Türkiye’miz elbette ki faydalanacaktır. O gençleri hiç feda etmeyeceğiz. Hepsini yurdumuzun en değerli, üniversitelerinde yerleştirerek kendilerinden mutlaka faydalanacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın, genç Harbiyelilerin aileleri müsterih olsun.”

* * *

1459 Harbiyeli’nin her biri yerleştirildikleri üniversiteleri başarıyla bitirerek ülkemizde çok önemli görevlere geldiler. Ticarette, hukukta, tıpta ve eğitimde memlekete büyük hizmetlerde bulundular.
İsmet İnönü düşmanlığı yapan o kindar iftiracılara son bir söz de ben söyleyeyim:
O, hukuka ve adalete saygılı, hoşgörülü bir devlet adamıydı.
Tarih, İnönü gibi büyük kahramanları unutmayacak, koltuk uğruna ülkeyi satanları da affetmeyecektir!

Gü­nün Sö­zü

Dünün güneşi bugünkü çamaşırları kurutmaz ama düşüncelerimizi canlandırır.