İlhan Kesici, iyi tanıdığım bir siyaset adamıdır. Geçmişte Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Milletvekilliği yapmıştır. Şimdi CHP’den milletvekili adayı...
İlhan Kesici’nin, iyi eğitimi, geniş bilgisi ve üst düzeydeki yeteneklerine rağmen, politikada şansının yaver gittiğini söyleyemem ancak...
Bu nitelikleriyle ben onun önümüzdeki yıllarda daha önemli görevlere geleceğini düşünüyorum.

* * *

7 Haziran seçim kampanyasında onu televizyonlardan izliyorum.
Akılcı yorumlar yapıyor ve ileri görüşler öne sürüyor. Mesela:
“Dünyanın hiçbir tarafında, hiçbir insan veya hiçbir devlet, geçmişi kötüleyerek, bunları birbiriyle dövüştürerek iyi bir yarın, mutlu bir gelecek hazırlayamaz.” diyor.
AKP’nin saldırgan politikalarını sakin bir dille eleştirerek “Devlet yönetiminde yaralar kaşınarak değil, sarıp sarmalanarak iyileştirilir” diyor ve ekliyor:
“İnsanlığın en büyük düşmanı ve en ölümcül hastalığı devlet yöneticilerinin kavgacı düşünceleridir!”

* * *

Önemli bir ekonomi uzmanı olan İlhan Kesici, dünyada gelişen ülkelerin son 8 yılda ortalama yüzde 6, gelişen Asya ülkelerinin yüzde 7, Türkiye’nin ise yüzde 3.3 büyüdüğünü belirterek:
“Sivas deyişi ile dünya bal olmuş, bizim kaşığın sapı kırılmış!” diyor.
Kesici, Sivas doğumlu olduğu için o bölgenin deyimlerini iyi bilir.
Onun bir sözü daha var. Bu da sanırım AKP’li yöneticilere uyarıdır:
“Göz odur ki, dağın ardını göre,
Akıl odur ki başına gelecekleri bile!”
Devleti yönetenlerde vizyon olmazsa, onların yönettiği halkta da vizyon olmuyor!

Ah Bodrum, vah Bodrum!

Yaz geldi, Bodrum yine canlandı.
Yerli ve yabancı ilgi büyük... Ancak şikâyetler de büyük!
“Bir dokun, bin ah işit” denir ya... Şimdi Bodrum’un hali böyle.
Mayısın sonuna geldik. İnşaat gürültüleri hâlâ devam ediyor. Oysa millet Bodrum’a kafa dinlendirmeye geliyor, kafa şişirmeye değil!
Yeni yeni oteller, siteler yapılıyor, bunlar sahilleri işgal ediyor. Bu gidişle sade vatandaşa denize girecek yer kalmayacak.
Ayrıca.. Denizin kirletilmesi de başka bir sorun!

* * *

Olay Tan, benim çok eski bir meslektaşım ve arkadaşımdır. Sürekli yaşadığı Yalıkavak-Sporkent Sitesi’nin acınacak halini ondan öğrendim. Anlattıklarını özetliyorum:
“Sitenin içindeki dere 200 kamyon molozla dolduruldu, 50’den fazla ağaç hunharca yok edildi. Tam bir doğa katliamı! Birileri kirli işler çeviriyor ve moloz dökümünden kamyon başına 300-400 lira haksız para kazanıyor.
Deniz kıyısı betonla dolduruldu, deniz ve doğa âdeta katledildi. İş işten geçtikten sonra şikâyet üzerine bu vahşet durduruldu.
Bodrum’da belediyenin elinde yeterli denetim elemanı olmadığı için sınır ve yasa tanımayan güçlere “dur” denilemiyor. Doğa ve deniz talan edildikten sonra belediye gelip ceza yazarak gidiyor! Ceza, tahrip edilen doğayı geri getirmiyor ki!”

* * *

Sevgili okurlar.. Bodrum, Türkiye’nin göz bebeği... Bu nedenle bunları yazıyorum. Anlatılanlar sadece birer örnek. Eğer talanı ve yasa dışılığı önleyecek bir sistem getirilmezse, Bodrum kelimenin sözlükteki anlamı gibi binaların dibindeki bodrumlara dönecek!
Bu konuya fırsat buldukça devam edeceğim.

Te­bes­süm

Eşeklikten kurtulmak!

Günümüzde kıssadan hisseler, yani hikayeden çıkarılan dersler, faydalı olur diye düşünüyorum. Anlatmamın nedeni budur. İşte böyle bir hikaye:
Köyün semercisi ölmüş... Yeni gelen semerci işin acemisiymiş. Yaptığı kötü semerler yüzünden bütün eşeklerin sırtı yara olmuş.
Canları yanan eşekler, başlamışlar semercinin ölmesi için dua etmeye...
Sonunda duaları kabul olmuş, o semerci de ölmüş... Fakat yerine gelen daha da acemi bir semerci olmuş... Eşekler yeniden dualara başlamışlar:
“Tanrım, bu semerciyi de başımızdan al!”
Yaşlı ve tecrübeli eşeklerden biri “Olmuyor arkadaşlar” demiş “Bu şekilde olmuyor. Anlaşıldı ki, semercinin iyisi gelmeyecek. Semerci ölsün diye dua etmenin yararı yok!”
“Peki, ne yapalım?” diye sormuş eşekler... Yaşlı eşek başını sallamış:
“Tanrıya, bizi eşeklikten kurtarması için dua edelim.”
Kıssadan hisse.

Gü­nün Sö­zü

İnsan öyle eğri bir odundan yapılmıştır ki düzgün tahta az çıkar!