Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, tüm AKP’lilerin garip bir yanı var.
Hep “Millet iradesi her şeyin üstünde” diyorlar ama, o milletin adını ağızlarına almıyorlar!
Tayyip Bey, yıllardır konuşmalarında hep “Bu millet” deyip durur.
“Bu millet.. Bu millet”
Kusura bakmasın ama bu milletin adı yok mu?
“Türk” demeye diliniz varmıyor mu?
Bu ulus, yüzyıllardır dünyanın her yanında “Türk Milleti” diye anılır.
Geçen hafta kaybettiğimiz büyük yazarımız Yaşar Kemal’in babası Kürt, annesi Türkmen idi. Yakın dostları ona “Kürt” diye hitap ederler, o da özel hayatında “Evet, ben Kürt’üm” derdi.
Birçok sohbette “Benim yarım Türk, yarım Kürt” dediğini hatırlarım.
Şimdi size, Yeniçağ yazarı Muhittin Nalbantoğlu’nun köşesinde yayınladığı bir yazıdan alıntı yaparak, özetle bir olay anlatacağım.

* * *

“Fransızlar, 1984’te Yaşar Kemal’e en büyük devlet nişanı olan “Legion d’Honneur” nişanını vermişlerdi. Strasbourg Üniversitesi de ona fahri doktorluk payesi verdi.
Düzenlenen törene o zamanki Paris Büyükelçimiz Tansuğ Bleda da katılmıştı.
Büyükelçi, törende yaşanan bir olayı, ‘Maskeli Balo’ adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Törende Yaşar Kemal’in yanındaydım. Salonun gerisinde oturan PKK’nın Fransa sorumlusu:
‘Romanlarınızı niye Kürtçe değil de Türkçe yazıyorsunuz?’ diye sorduğunda o dev vücudu ile ayağa kalkıp:
“Hergele, ben Türk oğlu Türk’üm, oraya gelirsem seni doğduğuna pişman ederim!’ demesini, hatırlıyorum.”

* * *

Yaşar Kemal’in bu tavrı, bölücülük hareketlerine ve ölümünün hemen ardından Türkiye’deki sözde ‘çözüm süreci’ ile kendisini ilişkilendirme gayretlerine verilmiş en güzel cevaptır.
Yaşar Kemal’in 2 yaşındayken öldürülen babası Kürt’tür. Annesi ise Türkmen... O “Benim yarım Türk, yarım Kürt” derdi ama bu vatanın evlâdıydı, Strasbourg’da “Ben Türkoğlu Türk’üm” diye bağırmıştı.
AKP zihniyeti Türklüğü kabul etmiyor “Türkiyeli” diyor.
Ülkemizde Türklük giderse, geriye ne kalır ki?
Kalacak olan, küçük küçük etnik gruplardır ve...
O etnik grupların hepsi, bir zaman sonra başka devletlere yem olup, bağımsızlıklarını kaybetmeye mahkûm olurlar!

Türkiye’nin talihsizliği

Dolar 2.64’ü gördü diye nihayet akılları başlarına geldi.
Türkiye’nin kısa süredeki kaybı yaklaşık 70 milyar lira!
Dolar neden frensiz bir şekilde tırmandı?
Tayyip Bey’in son bir ayda söylediği sözlerinde aramalı bunu...
- “Merkez Bankası verilen mesajlardan nasibini almamış!”
- “Neyi bekliyorsun ey Merkez?”
- “Adı bağımsız kurum olunca böyle oluyor.”
- “Başka yerlere karşı bağımlılığın mı var senin?”
- Yüksek faiz vatana ihanettir, düşürsenize...” vs.
Bir ülkenin Cumhurbaşkanı böyle konuşup sürekli Merkez Bankası’na çatınca, döviz fiyatları elbette fırlar!

* *  *

Nitekim, Tayyip Bey’in bu davranışlarına, ona yakın olan siyasetçiler bile karşı çıkmaya başladı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Merkez Bankası’na çatan Tayyip Erdoğan için “Tehdit etmek doğru değildi. Merkez Bankası görevini yapıyor.” demek zorunda kaldı.
Başbakan Davutoğlu da, gezide olduğu New York’tan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı arayıp “Merkez Bankası bağımsızdır” demek ihtiyacını hissetti.
Yani “Siz Tayyip Bey’e aldırış etmeyin” demeye getirdi.
Erdoğan, tutumunu değiştirmeyip, Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri aşarak her şeye karışmaya devam ederse, bu durum ülke yönetiminde daha derin çatlaklara yol açabilir!
Olan, talihsiz Türkiye’ye olur tabii ki!..

Te­bes­süm

Karısına hak veren adam

Kadın güzel değildi, hatta çirkin bile denilebilirdi. Bu yüzden güzel kadınları kıskanırdı. Beyoğlu’nda yürürken kocasına:
“Şu etraftaki dekolte genç kadınlara deli oluyorum. Etekleri kısa, bacakları çıplak, göğüsleri açık aşifteleri gördükçe üzerlerine atılıp parçalayacağım geliyor!” dedi.
Adam çevresine bakıp hafifçe gülümsedi:
“Evet karıcığım, hakkın var. Ben de aynı şeyleri hissediyorum!”

Gü­nün Sö­zü

Paran varsa insanlar seni tanır, paran yoksa sen insanları tanırsın!