Çok önemli bir seçime gidiyoruz. Millet bu iktidar için “Tamam mı, devam mı?” diyecek.
İnsan hafızası pek zayıf... Olayları çabuk unutuyor!
AKP yöneticileri, yalnız basiretsiz yönetimleriyle değil, halka söyledikleri yalanlarla da tarihe geçtiler!
Bir hatırlayalım:
Neler neler demişlerdi?

* * *

“Ayakkabılarıyla camiye girip içki içtiler”
“Kabataş’ta türbanlı bir kadına saldırdılar”
“Camileri bombalayacak, kendi uçaklarını düşüreceklerdi.”
“Darbeci bunlar, darbeci!”
“Bu bal gibi darbe planıdır”
“O kaldırdıkları balyozun altında kendileri kaldı”
“Darbe planı yapıldığına şüphe yok!”
“Darbe, yeraltına gizlenmiş silahlarla yapılacaktı.”
Daha neler neler söylemişler ve yazıp çizmişlerdi.

* * *

İktidarı da, onun yandaş ve yalaka medyası da koro halinde aynı türküyü söylüyordu.
Havuz medyasının kaleminden kan damlıyordu.
Sonunda hepsinin, haksızlık, iftira ve yalan olduğu ortaya
çıktı!
Delillerin, iddiaların tamamının uydurma ve düzmece olduğu anlaşıldı.
Peki, şimdi o haykıranlar, suçlayanlar, yüzlerce yıl hapis cezası veren “Özel yetkili” savcı ve hâkimler nerede? Ne oldu onlara?
Bu kadar büyük haksızlıkların bir bedeli olmalı, değil mi?
Hayır, bedel ödeyen olmadı. Yalnız görev yerleri değiştirildi, bazıları meslekten ihraç edildi, şimdilik o kadar!

* * *

Bu arada “17-25 Aralık Yolsuzluk İddiaları” nedeniyle operasyon yapan savcılar ve hâkimlerle, Adana’da, Suriye’ye malzeme götüren MİT kamyonlarını durduran savcıların başları derde girdi, bazıları tutuklanarak hapse atıldı.
Yani, haksızlık yapanlar değil, suçluyu arayıp bulmaya çalışanlar yandı.
Bizdeki adalet böyle oluyor işte!
Seçime giderken, bunları hatırlamakta yarar var!

“Yüreğin yetiyorsa susma, gel, konuş!”

Bodrum‘un Gündoğan beldesinde eskiden Cumhuriyet Meydanı vardı, şimdi meydanın “cumhuriyeti-mumhuriyeti” kalmadı, bozulup otopark yapıldı.
Onlar için otopark, cumhuriyetten daha mı önemli dersiniz?
Meydan yok edildi ama köşedeki taş duvara gömülü olan, bir buçuk metre eninde, bir metre yüksekliğindeki mermer levhanın kaldırılması unutuldu.
O levhada, kocaman harflerle mermere oyulmuş şu iddialı sözler var:
“Burası sınırsızlıklar meydanı...
Eğer düşünüyorsan, söyleyecek sözün varsa, ve yüreğin yetiyorsa, susma, gel, konuş!”

* * *

Yazının yanına bir de taştan set yapılmış. İnsanların çıkıp konuşmaları için...
Demokratik, sevimli ve uygar bir çağrı... Vatandaşın gelip içini dökmesi isteniyor. Ne kadar güzel... Sordum:
“Buraya çıkıp hiç konuşan, içini döken oldu mu?”
Güldüler:
“Sıkıysa çıkıp konuşsunlar, kendilerini hemen içeride bulurlar! Bu gibi ‘sınırsızlıklar meydanı’ demokratik ülkelerde olabilir, bizde değil! Ancak, suya sabuna dokunmadan isteyen istediği kadar konuşur tabii! Zülfiyare dokunmamak şartıyla!”

Mercedes’in uğuru!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirilere üzülüp, milyonluk Mercedes‘ini iade eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez‘e, bu defa 4 milyonluk zırhlı bir Mercedes tahsis etti.
Erdoğan, bir vakitler Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e de makam aracı olarak zırhlı Mercedes vermişti. Mesaj yollayan bazı okurlarım diyor ki:
“Sayın Erdoğan’ın verdiği zırhlı Mercedes, Zekeriya Öz’e şans getirmedi. Devran değişince, Ergenekon’un o güçlü savcısı meslekten ihraç edildi. Şimdi başı dertten kurtulmuyor. Bunu bir hatırlatalım dedik!”

Te­bes­süm

Aksi huylu profesör
Aksi huylu ünlü bir profesör günün birinde siyasete atılır. Karısıyla birlikte çıktığı seçim gezisinde sık sık rastladığı eski öğrencilerinin selamlarına karşılık, sürekli olarak:
“Bilmukabele.. Aynen mukabele..” deyip durur.
Sonunda karısı dayanamayıp sorar:
“Niçin boyuna ‘Bilmukabele, aynen mukabele’ diyorsun?”
Profesör açıklar:
“Onlar bana selam verirken, içlerinden ne dediklerini çok iyi biliyorum da ondan.”

Gü­nün Sö­zü

Tüm ülke mutlu diye ediyorlar alay, ezilmek mutluluksa, doğrudur, hay hay!