Bir büyük adamı daha kaybettik...
Bodrum’un ünlü siması Şerif Kocadon’un cenazesi önceki gün kaldırıldı.
86 yaşındaydı...
Bodrum’da, 7’den 70’e, onu tanıyan herkesin sevdiği bilge bir kişiydi.
Bir oğlu (Mehmet Kocadon) Bodrum Belediye Başkanı, diğer oğlu (Mahmut Kocadon) Bodrum Ticaret Odası Başkanı idi.
Böyle başarılı iki evlât yetiştiren Şerif Kocadon, üç-dört yabancı dil bilen, okumayı seven, kendini çok iyi yetiştirmiş, bilgili, kültürlü, hoşsohbet bir adamdı.
***
Yakından tanıdığım için onu hak ettiği sıfatla anıp “Büyük adam” diyorum.
Ben, Şerif Kocadon’la 14 yıl önce, 2001 yılı yazında tanışmıştım. Fikirlerimiz, düşüncelerimiz birbirine uyduğu için karşılıklı bir sevgi ve saygı içinde sohbetler yaptık, Akdeniz akşamlarında karşılıklı kadehler tokuşturduk. Rakıyı çok sever, fakat ölçülü içer, hiçbir zaman aşırıya kaçmazdı.
***
Şerif ağabey, benim uzun yıllar önce yazdığım Fatih’in Fedaisi Kara Murat romanlarının hayranıydı. Tarihi kahraman Kara Murat’ın serüvenlerini o kadar benimsemişti ki, hemen her hikâyesini ayrıntılarıyla hatırlıyordu.
Ona, kitaplığımda bulabildiğim Kara Murat roman dizisinin 5 cildini imzalayarak armağan etmiştim.
O kadar sevinmişti ki...
Şerif Kocadon’un son dönemi hastalıklarla mücadele ederek geçti, hafızası zayıfladı, gücünü kaybetti. Hasta yatağında bile kalbi Türkiye sevgisiyle çarpıyordu.
Tüm Kocadon Ailesi’ne başsağlığı diliyorum.
Nur içinde yat büyük adam.

Hay aklınla bin yaşa sen Obama!

PKK, yol kesiyor, adam kaçırıyor, haraç alıyor, askerleri polisleri öldürüyor, akla gelmedik her alçaklığı yapıyor.
ABD Başkanı Obama, Türkiye’nin PKK’ya karşı yaptığı operasyonları haklı buluyormuş gibi ılımlı bir ifadeyle konuşarak:
“Türk hedeflerine yönelik saldırılara karıştığı sürece, Türklerin kendilerini savunmaya çalışmaları meşrudur.” diyor ama sonra ekliyor:
“Fakat, asıl düşman IŞİD’dir. IŞİD’e odaklanmamız gerektiği yönündeki görüşümüzü Türklerle paylaştık. O yönde bir hareketlenme var ama henüz jelleşmedi.”
Obama  “Jelleşmek” kelimesini “elle tutulur, somut hale gelmek” anlamında kullanıyor.
İngilizce’de “Pelte, jöle” anlamına gelen bu sözcüğü Obama değişik biçimde kullanarak ilk defa dünya siyasetine taşımış oldu.
ABD Başkanı, “Jelleşin” diyerek Türkiye’yi IŞİD’in üzerine yönlendirmek için baskı yaparken bir yandan da “PKK’yı fazla hırpalamayın, siz IŞİD’e bakın, asıl tehlike orada” demek istiyor!
IŞİD’in yanında PKK pek zararlı değilmiş!
Hay aklınla bin yaşa sen emi? İyi ki söyledin!
Nasıl da göremiyoruz PKK’nın fazla zararlı olmadığını?
Evet, IŞİD de bir canavar tabii ki... Fakat Türkiye için henüz uzakta olan potansiyel bir tehlike!
PKK ise içimizde... Bizi
haince vuruyor!
Her gün yol kesiyor, araç yakıyor, karakolları basıyor, asker ve polis şehit ediyor.
Ortalık kan revan içinde...
Sayın Obama! Sen ne diyorsun yaa?
IŞİD’e odaklanalım, PKK’yı bırakalım da askerlerimizi, polislerimizi öldürmeye devam etsin, öyle mi?
Sen nasıl dostsun bi anlatsana?
***
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in Amerika’ya, dolaysıyla Obama’ya verdiği cevabı beğendim. Şöyle dedi:
“PKK Amerika için de, bizim için de terör örgütüdür.
Teröristler arasında ayrım olmaz!
Türkiye terörün her türlüsüyle kararlılıkla mücadele etmektedir ve edecektir. Bunları yaparken de kimseden icazet (izin, müsaade) almasına gerek yoktur.”
Oh be! İlk defa Amerika’ya karşı böyle haysiyetli bir ses çıktı!

Tebessüm

Temel'in bebekleri!

Temel’in karısı Fadime köydeki evinde doğum  yapıyor.
Trafoya kedi girmiş, elektrikler kesik! Her taraf zindan gibi...
Temel, ebeye yardımcı olmak için yaktığı lâmbayı tutuyor, köy ebesi de doğumu yaptırıyor...
Bir bebek doğuyor... Az sonra ikinci bebek... Derken üçüncü bebek geliyor...
Bebeklerin arka arkaya çıkması Temel’i şaşkına döndürüyor, endişeli bir sele:
“Ebe hanım” diyor “Lambayı söndürsek mi acaba, ne dersin? Işığı gören geliyor da!”

Günün Sözü

Allah insanlara aklı adaletle dağıtmıştır, çünkü hiç kimse aklından şikâyetçi değildir!