Siyaset bilgesi Kâmran İnan’ın bir sözü hep kulaklarımda çınlar.
Uzun yıllar önce Hürriyet’te görev yaparken ziyaretime gelmişti. Sohbetimiz sırasında:
Rahmi Bey, biz kahramanı kadar haini de çok bir milletiz. Hain üreten bir toplum olduk. İçimizdeki hainler yüz binlerle ifade edilir!” demişti.
Geçen zaman Kâmran Bey’in çok haklı olduğunu gösterdi.
Yurtsever siyaset adamını  sevgi ve saygıyla anıyorum.
* * *
Bugün Türkiye’yi saran Cumhuriyet düşmanlarını gördükçe tüylerim ürperiyor “Gerçekten içimizde ne kadar çok hain varmış!” diye düşünmeden edemiyorum.
Cumhuriyet’i yıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu arada devleti yağmalıyor, halktan toplanan paraları har vurup harman savuruyorlar!
Osmanlı döneminden beri kullanılan klasik bir lâf vardır:
Devlet malı deniz, yemeyen domuz!”
Günümüzde uygulanan aynen budur!
* * *
Şimdi iddialı bir söz söyleyeceğim.
Yeterli bulursunuz ya da bulmazsınız... Eksikleri ya da yanlışları olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat...
İnanın sevgili okurlar...
Kemal Kılıçdaroğlu bu ülkenin umududur!
Neden umududur?
Çünkü Cumhuriyet’i savunuyor ve Cumhuriyet’e şükrediyor.
Cumhuriyeti savunmazsak yok edecekler!
* * *
Seçim kampanyası için hazırlanan “Anadolu’nun Kemal’i” adlı belgeseli izlerken gözleri yaşaran Kılıçdaroğlu’nun sözleri beni de duygulandırdı.
Ailesinin, ücra bir köyde yaşadığı yoksul günleri hatırlayan  Kılıçdaroğlu dedi ki:
Annem okuma yazma bilmezdi. Ama ben bu ülke için pırıl pırıl üç çocuk yetiştirdim. Hangi anne-baba çocuklarının okumamasını ister?
Babamın yedi çocuğuna birden ayakkabı aldığını hiç hatırlamıyorum. Kara lastiğimiz vardı okula giderken... Pardesüm, üniversiteye gittiğimde oldu.
Köyümü gördünüz. Çok küçük bir köy, küçük bir mezra... Cumhuriyet beni buralara taşıdı. Cumhuriyet’e karşı benim büyük borcum var. Kişisel başarılar çok önemli ama toplumsal başarılara imza atmak istiyorum.”
* * *
Cumhuriyet’i yıkmaya çalışanların tersine “Beni bu güne Cumhuriyet getirdi” diye şükran duyan Kılıçdaroğlu 77 milyon insanımıza sesleniyor:
Bir ağaç gibi tek ve hür olmalıyız. Ama bir orman gibi kardeşçe yaşamalıyız.
Gelin, özgürlüğün olduğu Türkiye’yi, yoksulun yoksulluğun olmadığı Türkiye’yi, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi, işçilerin sömürülmediği, gazetecilerin özgürce haber yazdığı bir Türkiye’yi beraber inşa edelim.
Cumhuriyet’e olan borcumuzu böyle ödeyebiliriz.”

Hepsine şapır şupur  
bize yarabbi şükür!

Aziz Nesin’den bir taşlama... Günümüze çok uyuyor:
Üfür rüzgârını üfür,
Doğru söz oldu küfür,
Bir insan değilse hür,
Nasıl geçer o ömür?
O ömrün içine tükür,
* * *
Kimine şapır şupur,
Bize yarabbi şükür!
* * *
Bütün işler aksine,
Dünya gitse Mersin’e,
Gideceksin tersine,
Boş ver halkın sesine,
Herkes nefsi nefsine,
* * *
Hepsine şapır şupur,
Bize yarabbi şükür!

“Bir ihtiyar gelmiş!”

Günümüzün yaşayan en büyük tarihçisi Halil İnalcık kitabında anlatıyor:
Ortaköy’e gittim. Çayhanelerin birinde oturmak istedim. ‘Öndeki yere oturamazsın’
dediler.
İki tane kabadayı genç beni âdeta iterek uzaklaştırdı.
On dakika oturup bir çay içeceğim. Öndeki yerleri kalabalık müşteri, yahut oyun oynayanlar için saklıyorlarmış.
Ötekine gittim, aynı şey!
Havam bozuldu. Kaba, acımasız bir toplum olduk. Demek daha insan olmamışız!’ dedim. Bir ihtiyar gelmiş, oturmak istiyor, ne olacak ki!”
Halil Hoca’nın içine öyle işlemiş, öyle üzülmüş ki, isyan ediyor! Haksız da değil!
Günümüzde büyüklere gösterilen saygı bu kadar işte!

Te­bes­süm

Ne düşünüyorlar?

Mehtaplı bir gece... İki genç sevgili, romantik gecede parktaki ağaçların altında el ele gezerlerken, fısıldaşarak konuşuyor, birbirlerine olan sevgilerini anlatıyorlar.
Genç kız bir ara:
“Söyle bana sevgilim, şu anda ne düşünüyorsun?”     diyor.
Delikanlı içini çekerek yanıt veriyor:
“Senin düşündüğünü!”
Genç kızın cevabı:
“Terbiyesiz, ne olacak!”

 

Günün Sözü

İyi insanların cesur olmadığı bir ülkede kötülük zafer kazanır.