Güldürü bir sanattır ve insanları güldürmek zordur.
Her yanımız dertli vatandaşlarla doluyken, ülkede 17 milyon aç ve yoksul insan varken, millet nasıl gülsün ki?
Bu coğrafyanın insanı, sanki çile çekmek için gelmiş dünyaya!
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Zeki Alasya’nın yıllardır Türkiye’yi güldürerek yaşamımıza renk katması, onun sanatının büyüklüğünü gösteriyor.
Hayatı boyunca memleketi güldüren adam, bu defa hüzün yarattı, ağlattı!
16 gündür hastanede karaciğer rahatsızlığından tedavi gören Zeki Alasya’nın ölümü, sinema ve tiyatro dünyası için gerçekten büyük bir kayıptır.

* * *

Hatırlıyorum da... Zeki Alasya, en çok Demirel’in taklidini yapar, ustaca esprilerle onu eleştirirken, seyircileri kahkahalarla güldürürdü.
Demirel kızmaz mıydı?
Hayır! Kızmadığı gibi, Zeki Alasya’ya hep sevgiyle bakar, şen kahkahalar atardı.
Gerçek bir devlet adamı ve hoşgörülü bir insan olan Demirel, Alasya’nın ölümü üzerine şu mesajı yayınladı:
“Değerli sanatçı Zeki Alasya’nın ebediyete intikalini teessürle karşıladım.
Ailesine, sanat camiasına ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Allah rahmet eylesin.”
Süleyman Demirel (9’uncu Cumhurbaşkanı)

* * *

Demirel’in, kendisini en çok eleştiren, komik taklitleri ve hicivleriyle milleti kahkahalarla güldüren Zeki Alasya’ya karşı gösterdiği hoşgörü, yayınladığı taziye mesajı, onun sıradan bir politikacı değil, gerçek bir devlet adamı olduğunun göstergesidir.
Ya şimdi?
Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı ne yapıyor?
Onu eleştiren soluğu mahkemede alıyor!
Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet tarihimizde en çok ceza ve tazminat davası açan Başbakan ve Cumhurbaşkanı’dır.

* * *

Erdoğan yalnız dava açmıyor. Kendisini eleştirenlere ağır sözlerle, verip veriştiriyor. Mesela, Fatih’ten kalma bir kalıntının yeniden inşasını sürdüren TİKA adlı kuruluşun toplantısında dedi ki:
“Bazı köşe yazarlarımızı görüyoruz, ‘ecdat’ dediğiniz zaman beyler rahatsız oluyor.. Niye? Bunlar köksüz, çünkü bunların cibilliyeti bozuk!”
İfadeye bakar mısınız? Bazı köşe yazarlarının “cibilliyeti bozuk”muş! Bir Cumhurbaşkanı bu şekilde konuşmayı kendisine nasıl yakıştırıyor, anlamak zor!
Biz, ilk defa 1965 yılında seçim kazanan Demirel’in ağzından, 50 yıldan beri, en zor dönemlerinde bile, bu tür bir ifade duymadık.
İşte, iki Cumhurbaşkanı arasındaki fark.

Utanmaları yok mu?

Adam, Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin valisi...
Adı Orhan Öztürk...
Bitlis kentimizi yönetiyor.
...Ve bu adam diyor ki:
“Diyarbakır’ı ne ile tanırız? Karpuzu, kadayıfı ile tanırız. Ama Diyarbakr’ın algısı ne? Kürdistan’ın başkenti olması ile tanınıyor!”
Vay canına! Devletin valisi böyle konuşur mu?
Kürdistan kuruldu da bizim haberimiz mi yok?
Sen hangi devletin valisisin efendi?
Sözlerini düzeltip özür dileseydi, hadi neyse!
Fakat...
Aradan günler geçti, hiçbir ses seda yok!
Böyle bir valiyi o makama tayin edip hâlâ o görevde tutanlar, vatandaştan biraz olsun utanmıyorlar mı?

Rus müziği şöleni

Çok kişi farkında değil ama bizde güzel sanat olayları da oluyor.
Mesela Rusya’nın ünlü “St. Petersburg Andreyevskiy Çarlık Orkestrası” ilk defa
İstanbul’a geliyor.
Vasiliy Vasilyeviç Andreyev tarafından 1888’de kurulan orkestra, dünyadaki ilk “balalayka” ve “domra” orkestrasıdır. 1921 yılında “Devlet Orkestrası” adını almıştır.
Tümüyle “balalayka” ve “domra” enstrümanlarından oluşan orkestra 28 kilişik kadrosuyla 14 Mayıs Perşembe akşamı saat 20’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, sanatseverlere bir müzik ziyafeti verecek.

Te­bes­süm

“Evli misiniz efendim?”
Orta yaşlı, çapkın görünüşlü bir adamla, genç ve güzel bir sarışın kadın otele girer. Resepsiyondaki memur, aradaki yaş farkını görünce yadırgar. Otel müdürü “Evli olmayanları otele alma” diye talimat verdiği için sorar:
“Evli misiniz efendim?”
Güzel olduğu kadar saf olan sarışın atılır:
“Tabii ki evliyiz. Bu beyefendi karısıyla 20 yıldır evli, bense kocamla henüz sekiz
aydır evliyim!”

Gü­nün Sö­zü

Zekâdan mahrum olan ahmakların, ülkelerin kaderinde çok rolü vardır!