“Ergenekon”, “Balyoz” dediler, onlarca insanı cezaevlerinde çürüttüler. Yetmedi, birilerinin isteğiyle “28 Şubat Davası” başlatıldı. Bu davaya 9 Haziran’da tanık ve şikayetçilerin dinlenmesiyle devam edilecek.
“Balyoz” davasının esasını oluşturan 11 ve 17 numaralı CD’lerin sahteliği bilirkişi raporuyla ortaya çıkmıştı. “Balyoz”da sahtelik olur da, 28 Şubat davasının sahte CD’si olmaz mı? Avukat Ömer Çelikkesen, mahkemede bulunan CD’nin sahteliğini ilk günden beri gündeme getiriyordu. Avukat ve davanın sanıkları bu CD’yi bilirkişiye incelettirdi. Bilirkişi de sıradan birisi değil. “Balyoz” başta olmak üzere önemli birçok davada kurulan kumpasları ortaya çıkaran isimdi.

SUÇLAMAYA DAYANAK OLAN CD

12 Nisan 2012’de, 28 Şubat soruşturması kapsamında başlatılan gözaltı ve tutuklamaların tek delili 5 numaralı CD idi. 19 Aralık 2011 tarihinde Ahmet Yılmaz sahte ismiyle kargo şirketi aracılığıyla T.T.’ye gönderilmişti. Bu kişi, 1997 yılında Yüksek Askeri Şura kararı ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nden re’sen ilişiği kesilen bir tabip subaydı.
TSK’dan atılan T.T., bu CD’nin imaj kopyalarını 20-21 Aralık 2011’de Ankara ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim etti. Nihayet 8 Ocak 2015’te imaj kopyası sanık avukatlarına verildi. Bu kopya Adli Bilişim Uzmanı Tuncay Beşikçi‘ye incelettirildi. Beşikçi, 3 Mayıs 2015 tarihinde hazırladığı 67 sayfalık raporda, sahtelikleri bir bir ortaya koydu. İçinde 1.200 dosya bulunan, sanıklarla ilgili hüküm kurulmasına etkili olacak bu CD için bilirkişi raporunda şu saptamalar yer aldı:
- 5 numaralı CD, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), yönetmelik ve uluslararası standartlara aykırı olarak, hukuki delil niteliği oluşturacak biçimde, mahkemelerce kabul edilebilir şekilde elde edilmemiş.
- Olay yeri incelemesi yapılıp, CD5’in bulunduğu ortamdaki diğer dijital delillerle incelenip delil bütünlüğünü sağlayacak şekilde tutanak altına alınmamış.
- CD5’in oluşturulduğu bilgisayarın imaj kopyasının olmaması nedeniyle delil olarak kullanılamaz.
- Özellikle CD5’in oluşturulduğu bilgisayarın imaj kopyasının olmaması, mevcut delil olarak kabul edilen imaj kopyanın, imaj kopyası durumunda olan CD5’te yer alan dosyaların üst veri yoluna ait tarih ve saat bilgileri doğru kabul edilemez.

DOSYA İÇERİKLERİ DEĞİŞTİRİLMİŞ

- CD5’te bulunan 4 adet dosya henüz o tarihte olmayan bir Microsoft Office Sürümüyle oluşturulmuş.
- 37 adet dosyanın şüpheli bir şekilde içerikleri değiştirilmiş. Örneğin bir dosya 140 defa kaydedilip üzerinde 7 saat çalışılmış.
- 29 adet dosyanın ise içerik yaratılış ve dosya yaratılış tarihleri arasında büyük farklar bulundu. Üst veri bilgisinde gözlemlenen (x), (a) gibi belirsiz ve şüpheli isimler kullanılmış.
- CD5’in oluşturulduğu tarih olan 25 Mayıs 2007 tarihinden hemen önce çok sayıda sayfanın belge belge taranarak dijital ortama aktarılmasının ardından, bu taranan dosyalarla birlikte 1996-2002 yıllarında yer alan diğer yüzlerce dosya ile aynı anda kaydedilmiş.
- CD5’in içerisinde yer alan dosyaların tamamının tarih bilgileri kayıt edildikleri farklı farklı bilgisayarlardan alındıkları bu nedenle de dosyaların alındıkları bilgisayarların adli imajlarının olmaması nedeniyle dosya tarihlerine itibar edilemez.

GÜVENİRLİĞİ KALMAMIŞ

- CD5’in oluşturulduğu tarih olan 25 Mayıs 2007 ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim edildiği 20 Aralık 2011 tarihleri arsında geçen beş yıllık sürede, CD5 içerisindeki dosyaların güvenirliğine dair ciddi şüpheler bulundu.
- CD5’in ağ üzerindeki paylaşıma açık olarak bulunan bilgisayarlar tarafından ağ üzerinden kopyalanıp ve/veya açıldı, içeriklerinin değiştirildi.
- Alınan imajın HASH değerini hesaplattırılmamış. HASH değeri ve tarihi bulunmayan bir tutanak ile mahkemeye sunulmuş.
- Sanık ve sanık avukatlarına verilen imaj kopyasının adli imajı alınırken, kullanılması bilimsel ve teknik olarak delil bütünlüğü açısından çeşitli sakıncalar doğurabilecek programla alınmış. Birçok yönden ortaya çıkacak bulgular doğru sonuca götüremez.”
“Balyoz” bitti, “Ergenekon” davasının sonuna gelindi. 28 Şubat davası da bilirkişi raporuyla çökmek üzere... O insanlara çektirilen zulmün hesabı da yine bir gün mutlaka mahkemelerde verilir.