Balyoz, Ergenekon, casusluk, 28 Şubat davalarında yüzlerce emekli ve muvazzaf asker haksızlığa uğradı. “Balyoz” beraatle bittiğine göre bakalım komutanlardan terfi eden olabilecek mi... Şunu öğrendik, savcılıktan tutuklanmadan dönenler, savcının tutuklanmasını istediği ancak mahkemenin tutuksuz yargılanmasına karar verdikleri, tutuklanmalarına rağmen ilk itirazda tahliye edilen muvazzaf askerlerin bir üst rütbeye terfileri Yüksek Askeri Şura’da ele alınabiliyor.
28 Şubat Davası 6 Ekim’e ertelendi. Bu yüzden terfi sırası gelen ve tutuksuz yargılanan Tuğgeneraller Celalettin Bacanlı, Faruk Alpaydın, Metin Keşap ve general olabilecek 7 albayın durumları görüşülemeyecek. Peki kumpaslar sonucu mesleklerinden koparılanların, emekli edilenlerin durumu ne olacak?
Ülke gündeminde koalisyon konuları var. Ama bir dönem bu ülke insanının, nasıl aldatıldığını da tarihi belgelerle öğrenmesi hakkıdır. Cumhurbaşkanının kızı, 28 Şubat döneminde 12 yaşında olmasına rağmen, davanın şikayetçileri arasında bulunuyor. Çiller hanım ifadeye gelmiyor. Sözde mağduru çok olduğu için dava da uzadıkça uzuyor...

O TOPLANTIDA KONUŞULANLAR

Başbakan Necmettin Erbakan başkanlığında Bakanlar Kurulu 13 Mart 1997’de toplandı. Devlet Bakanı Lütfü Esengün, 28 Şubat’ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarını okudu. Ardından Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Türkiye’nin çok ciddi bir dönemden geçtiğini, MGK kararlarının gereğinin yapılacağını, ilgili bakanların bu konudaki çalışmaları hassasiyetle yürüteceklerini, olayların bir kısmının şimdiki hükümet ile ilgili olmadığını, sorunların dayanışma içinde aşılacağını belirtti. Söz sırası Başbakan Necmettin Erbakan’a gelmişti. İşte, 28 Şubat kararları konusunda Erbakan’ın Bakanlar Kurulu salonunda söyledikleri:

‘İRTİCA BİR ÇEŞİT HASTALIKTIR’

“Türkiye’de irtica bugünün meselesi değil. Bunun 200 yıllık bir mazisi var. Turgut Özal hükümeti döneminde de bugünkü tedbirlere benzer tedbirler alınmıştı. İrtica ve kaba softalık bir çeşit hastalıktır. Bu Türkiye’ye has değil; küreseldir. Bu konuyu hükümete izafe etmeye kalkışmak medyanın bir oyunudur. Bugünkü durumda esas maksat irtica ile mücadele değil, medyanın asıl maksadı hükümeti yıkmaktır.
Hükümetimiz irticayı önlemede kesinlikle kararlı ve inançlıdır. MGK’da bu konu görüşülürken birlik ve beraberlik içinde bulunduk. İrtica ve laikliğin ne olduğuna medeni bir şekilde bakıldığında ortada ciddi hiçbir mesele bulunmuyor. Böyle körü körüne birtakım dogmatik hareketlerde bulunulmasının da kimseye bir faydası olmuyor.

‘MGK KARARLARI İSABETLİ’

Ancak bu çeşit düşünenler her zaman var. İBDA-C ve Cemalettin Kaplan’ın uzun uzun filmleri gösteriliyor. Bunlar tasvip gören hareketler değil. Bir avuç insandan ibarettirler. Bu tür taşkınlıklar ve şuursuz hareketlerle mücadele hükümetin en samimi dileğidir.
MGK’nın aldığı tavsiye kararları isabetli hususlardır. Bakanlar Kurulu ve bütün üyeleri irtica, gericilik ile mücadelede kesinlikle kararlıdır. Bu hususta gösterilmiş olan teklifleri ciddi şekilde ele alıp gerekenler yapılacaktır. Bakanlar Kurulumuz konuları ciddi şekilde takip edip yürütecek. Ancak bunun bir tehdit ve zorlama altında yapıldığı imajı verilmemeli. Çünkü Türkiye’nin güvenliğinden Bakanlar Kurulu sorumludur.”

‘TÜRKİYE FARKLI YÖNE GİDİYOR’

Sözü yeniden Tansu Çiller alıyor. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı şöyle eleştiriyor:
“Sayın Mesut Yılmaz, Avrupa Demokratlar Birliği toplantısında, Türkiye’nin bir dönüşüm içinde olduğu ve çok farklı bir yöne gittiği izlenimini verdi. Yaptığı konuşmada; Türkiye’de gericiliğin inanılmaz boyutta olduğunu, kadınların kapatılmak istendiğini, irtica hareketlerinin inanılmaz noktalara tırmandığını, tankların geçtiğini anlattı. Ancak konuşmasının sonunda birkaç cümle ile ‘Türkiye Avrupa Birliği’ne girmelidir’ dedi. Mesut Yılmaz’a göre Türkiye’de ne demokrasi, ne rejim ne de medeniyet kaldı. Hiçbir şeyin kalmadığını söyledikten sonra, ‘Bir büyük tehlike ile karşı karşıyayız ama birliğe Türkiye’yi alın, hükümetin bu yöndeki görüşünü destekliyoruz’ diyor.”
Bugün birilerinin eleştirdiğine bakmayın. O kararları Erbakan öve öve bitiremiyor. Ancak, olayları ters-yüz etmekte mahir olanlar, bu davanın bitmemesini, hatta yeni mağduriyetlere sebep olmasını istiyorlar.