17-25 Aralık soruşturmasının hemen ardından Emniyet’te “Paralel Devlet Yapılanması” dönemin Başbakanı tarafından açıklandı. İşte, o tarihten bu yana yüzlerce emniyet mensubu meslekten çıkarıldı, cezaevine atıldı, hayatı karartıldı. Tabii ki haksızlık, hukuksuzluk yapanlardan hesap sorulmalı. Ama adli ve idari yönden hesap sorulurken de, onların yaptığı öne sürülen haksızlık, hukuksuzluk yapılmamalı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderilen 5 Ocak 2015 tarihli yazıda, kamuoyunda “Paralel Devlet Yapılanması” olarak adlandırılan örgütlenmenin Türkiye genelindeki bütün faaliyetlerinin incelenmesi istendi.
O, 6 AYDIR ARANIYOR
Arşiv kayıtları incelendi. Fethullah Gülen hakkında İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 19 Ocak 2014 tarihinde 2014/3025 sayılı kararıyla “Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme” suçundan, İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 22 Ocak 2015 tarihinde 2015/144 sayılı kararıyla da “Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” suçlarından “yakalama” emri çıkarıldığı anlaşıldı. Fethullahçı yapılanmayla ilgili 53 sayfalık not, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya imzasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 4 Mart 2015 tarihinde gönderildi.
HER DÖNEMDE FARKLI RAPOR
Emniyette cemaatçi yapılanmaya ilişkin fezleke, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, Yardımcısı Osman Ak, İstihbarat Şube Müdürü Ersan Dalman tarafından DGM Savcılığı’na 1999 yılında gönderildiğinde, bugün kendilerini bir numaralı “cemaat düşmanı” olarak tanıtanlar, o günlerde “Asla böyle bir yapılanma yoktur. Bunlar tamamen emniyet teşkilatını yıpratmak amacıyla kasıtlı olarak çıkarılmaktadır” diyorlardı. Bunları yazdığım için hakkımda onlarca suç duyurusunda bulunuyorlardı.
1999 yılında İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın raporu, 2006 yılında Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nın raporu, 2011 yılında yine aynı daire tarafından hazırlanan ve genel müdür yardımcısı imzasıyla cumhuriyet savcılığına gönderilen raporu, soruşturmaların engellenmesi sonucunu getirmişti. Doğan Kitap tarafından yayımlanan “Okyanus Ötesindeki Vaiz” isimli kitabımda kimlerin imzalarıyla soruşturmaların sekteye uğratıldığını belgeleriyle ortaya koydum.
Şimdi anlaşılıyor ki, raporlar, ifadeler döneme göre değişebiliyor. O yüzden cumhuriyet savcılarının görevi daha da zorlaşıyor, daha ayrıntılı araştırma yapmaları gerekiyor.
DEVLETE OLAN GÜVEN SARSILIYOR
Mülkiye Başmüfettişi Ferda İleri, Mülkiye müfettişleri Mustafa Yavuz, İlhami Doğan ve Polis Başmüfettişi Necat Özdemiroğlu, Hanefi Avcı’nın kitabında öne sürdüğü konuları araştırmak-soruşturmakla görevlendirildi.
Şimdi Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunan, emniyetin savcılığa gönderdiği “Paralel Devlet Yapılanması” raporunda imzası bulunan dönemin Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya da müfet-tişlerin sorusu üzerine şunları söylemiş:
“10 yılı emniyet müdürlüğü olmak üzere 35 yıldır Emniyet’te görev yapıyorum. Hanefi Avcı tarafından yazılan kitabı okudum. Kitapta, Fethullah Gülen cemaatinin Emniyet Teşkilatı içerisindeki yapılanması iddiası ile ilgili söyleyeceklerim şunlardır:
Müdürlüğüm ve öncesinde cemaat yapılanmasına ilişkin herhangi bir bilgi, bulgu veya bir ihbara rastlamadım. Bu konularda adli ve idari soruşturma da yapılmamıştır. Cemaat yapılanması olsaydı mutlaka benim bilgim olurdu ve gerekli işlemleri yapardım. Diğer yandan birimlerde görevlendirilen personel bizzat benim emir ve talimatlarım doğrultusunda liyakat, çalışkanlık ve başarılı olmak kıstasları göz önüne alınarak görevlendirme yapılmıştır. Bugüne kadar herhangi bir cemaat mensubundan ne telkin ne de tavsiyede bulunulmuştur. Şayet yasal hiyerarşik yapının dışında bir yapının varlığını hissetsem, yasal işlem yaptırırdım.”
Şu anda bağlı olduğu birimler itibariyle etkili olan isimlerden Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü ise o dönem hakkındaki bir davayı gerekçe gösterip “cemaatle ilgili konuşmak istemiyorum” demiş. Dün farklı, bugün farklı konuşanların raporları devlete olan güveni sarsıyor. Buna hakkınız var mı?
İşte belgesi: Hangisine inanalım
Saygı Öztürk
Yayınlanma: