Büyük Önder Atatürk’ün ilke ve ideallerini yok etmek için sistemli bir şekilde çalışanlar belki “başarılı” olduğunu sanıyorlar ama o idealler aslında her 10 Kasım’da biraz daha güçleniyor. Atatürk’ü minnetle, saygıyla anmaya, ilkeleri ışığında yürümeye devam edeceğiz...
Atatürk’ün kurduğu CHP’nin içini karıştırmaya devam ediyorlar, “hadi, hemen olağanüstü kurultaya” çağrısı yapıyorlar. Unutulan bir şey var: CHP’nin ilçe, il kongreleri geçen nisan ayında başlamıştı. Ancak seçimler nedeniyle kongrelere ara verilmişti. “Hemen kurultay” diyenler, yeni seçilecek delegelerin genel merkezin istediği kişilerden oluşacağını öne sürüyor. O yüzden önceki kurultay döneminde seçilen ve Kılıçdaroğlu’na oy vermeyenlerin yeni listede yer alamayacağını ifade ediyorlar.

ONLARIN SEÇTİĞİ İSİM


Önceki kurultayda parti meclisi için yapılan seçimde en yüksek oyu o dönem CHP Milletvekili olan emekli müftü İhsan Özkes almıştı. Özkes, 7 Haziran seçimlerinde CHP’den milletvekili seçildi, sonra istifa etti. 1 Kasım seçimleri öncesi Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edildi. Ardından yaptığı açıklamalarla CHP defterini tamamen kapatmıştı.
“Eski delegelerle kurultaya gidelim” çabası içinde olanlar da biliyor ki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılaçdaroğlu delege seçimlerine müdahale etmiyor. Dahası yapılacak kongrelerde genel başkan adaylarına da parti yönetiminin her türlü kolaylığı sağalmasının yolunu da açıyor. Adaylar, olağanüstü kurultayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu tarafından toplantıya çağrılmasını istiyor. Bunun nedenleri arasında olağanüstü kurultay için en az 244 delegenin imzası gerekiyor. Bu kadar imzayı bulmaları da şimdilik zor gözüküyor. Üstelik olağanüstü kurultay ile olağan kurultay arasında en fazla 15-20 gün oynadığını da hatırlatalım...

CHP İÇİNDE İKİLEM


CHP içinde “muhalif” olarak değerlendirilen isimler iki türlü baskı uyguluyor. Bazıları “Genel Başkan değişsin” diyor. İkinci bir grup ise “Genel Başkan değişmesin ama ekibini değiştirsin” önerisini gündeme getiriyor. Kılıçdaroğlu’na kimse çalışmıyor, proje üretmiyor diyemez. Bunu söyleyenlerin daha önce parti yönetiminde görev aldıkları dönemde neler yaptığına bakmak gerekiyor. CHP’nin oyunu artırabilmek için Kılıçdaroğlu ağır eleştiriler alabileceğini bilmesine rağmen bazı açılımlar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun ayrılmasını isteyenlerin son dayanağı ise “Alevi olduğu için Sünnilerden oy alamıyoruz” oluyor.
Hiçbir konuşmasında inançları, kimlikleri gündeme getirmeyen Kılıçdaroğlu’nun, Alevi olduğu için gitmesini isteyenler bu tür söylemlerden bir an önce vazgeçmeli. Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık görevinde kalırsa Parti Meclisi’nde değişikliğe gideceği kesin. 60 olan parti meclisi üyesi sayısı azaltılacak. MYK’nın 17 olan üyesi de 10’a indirilecek. Bunun hazırlıkları da, arayışları da devam ediyor.
CHP’de kurultay havası gerilimi de artırıyor. CHP’liler, AKP ile mücadele etmek yerine birbiriyle mücadeleyi seviyor...

Bunlar, AKP’nin eseri değil mi?


Yargıya karşı müthiş bir güvensizlik var. Yaşanan bazı olaylar, ortaya çıkan ilişkiler yargının bağımsız olmadığını da, tarafsız olmadığını da ortaya koyuyor. Ama tüm yargı mensuplarını da bu şekilde asla görmememiz gerekiyor. Üzerindeki ağır baskılara karşı direnen, adil bir biçimde karar vermeye çalışan yargı mensupları da bu ülkenin yüz aklarıdır.
AKP döneminde yargıya olan güven daha da azaldı. Yasadışı dinlemeler AKP döneminin eseridir. Binlerce kişi hakkında telefonlarını dinleme kararı veriliyor ama bu kararlarla ilgili gerekli titizliği göstermeyenlerden bunların hesabı sorulmasın mı? AKP döneminin eseri değil mi binlerce kişiye haksızlık, hukuksuzluk yapan özel yetkili savcılar, hakimler? Bunları hesabı sorulmasın mı? KPSS sorularının el altından bazı hakim, savcı adaylarına verilmesi, sınav sahtekarlığının gündeme getirilmesine rağmen üzerine gitmemek AKP’nin yaptıkları arasında değil mi? AKP üyelerinin hakim ve savcı olarak atamaları, cemaat bağlantılı kişiler göreve getirilirken AKP muhalefette miydi?

HUKUKA İHANET EDENLER


Kapatılan özel yetkili mahkemelerin bulunduğu 9 il’de telefon dinleme kararlarıyla ilgili soruşturmaların sonuna gelindi. Rakamlar ürkütücü. Usulsüz dinlemelerle ilgili kararların “örgütsel” nedenlerle verilip verilmediği kapsamında 100 civarında yargı mensubunun durumu inceleniyor. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Odatv gibi davalarla ilgili şikayet edilen savcı ve hakimlerle ilgili 184 soruşturma dosyası var.
Olmayan bir suç, suçla ilgisi olmayan sanıklar yaratanlara, onlara 10 yıl mahkumiyet verenlere ne buyrulur? Hukuku kendi amaçları doğrultusunda kullananlara ne demeli? “Hukuk Devleti” olma iddiasını yok edenler, hukuka ihanet edenler için ceza olmayacak mı?