Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) kamu görevlileri “Kırmızı Kitap” der, bunun “Devletin gizli Anayasası” olduğunu belirtirler. Her yılın aralık ayında Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği tarafından bakanlıklara ve ilgili kuruluşlara “gizli” kayıtlı bir yazı gönderilir, “Kırmızı Kitap”ta yer almasını önerecekleri bölüm olup olmadığını sorarlar.
29 Nisan 2015’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda, MGSB’ne son şekli verildi ve hükümete gönderildi. İşte, o siyaset belgesine bağlı olarak bakanlıklar kendirleriyle ilgili maddeye bağlı olarak “eylem planı” hazırlayacak.

ASKERLERİN BELGESİ KABUL EDİLMEDİ

MGSB’ne dayanarak Genelkurmay Başkanlığı da Türkiye Milli Askeri Stratejisi’ni (TÜMAS) Başbakanın “yayınlayabilirsiniz” onayını aldıktan sonra kuvvetlerine gönderiyor. Her TÜMAS çalışmasında askeri açıdan tehditler güncelleştiriliyor.
1998’de MGSB güncellendiğinde, birinci tehdit olarak “irtica”yer alıyordu. 2001 yılında siyaset belgesi yeniden güncellendi. Genelkurmay Başkanlığı da 2003 yılında, TÜMAS taslağını 2001 yılı MGSB’ne dayanarak hazırladı. Ama bu taslağa yeni göreve başlayan AKP hükümetinin çekinceleri oldu ve taslağa Başbakan tarafından “yayınlanabilir” onayı verilmedi. O yüzden askerler 2000 yılında güncelleştirdikleri TÜMAS’ı kullanmaya devam etti. Yani, irtica o belgeye göre birinci tehdit olarak kaldı.

“İRTİCA” YERİNE “LEGAL GÖRÜNÜMLÜ YAPI”

2005 yılında MGSB yeniden güncellendi. Askerlerin TÜMAS’ı da yeni belgeye göre hazırlandı ve 2006 yılında Başbakan’dan “yayınlanabilir” onayı aldı. Bu dönemde de MGSB ve TÜMAS’ta irtica yine birinci tehdit olarak yer aldı. 2010 yılında MGSB bir kez daha güncellendi. Ama burada irtica tehdit olmaktan kaldırıldı. 2011 yılında Genelkurmay’ın hazırladığı TÜMAS’ta da irtica tehdit olarak yer almıyordu.
29 Nisan 2015’te yeni MGSB Bakanlar Kurulu’na gönderildi. Burada “legal görünümlü illegal yapı” iç tehdit olarak yer aldı. Buradaki incelik şu: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hazırladığı TÜMAS’a “legal görünümlü illegal yapı” alınmadı. Alınmamasına ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’nın önerisi, hükümet tarafından kabul edildi.“Legal görünümlü illegal yapı”da ise ağırlıklı olarak Fethullah Gülen grubu kastediliyor.

ŞİMDİ NELER YAPILIYOR?

MGSB yani kırmızı kitap “İç güvenlik siyaseti”, “dış güvenlik siyaseti” ve “savunma siyaseti” olarak üç ana bölümden oluşuyor. “İç güvenlik siyaset belgesi”nin ana koordinatörü İçişleri Bakanlığı,“dış güvenlik siyaseti”nin Dışişleri Bakanlığı,“savunma siyaseti” belgesinin hazırlayıcısı ise Genelkurmay Başkanlığı... Güvenlik siyaset belgelerinde hangi politikalar uygulanacaksa bunlar detaylandırılıyor. MGSB örneğin 70 sayfa tutuyorsa, güvenlik siyaset belgeleri 300 sayfayı aşıyor.
Savunma siyaseti bölümü, Genelkurmay Başkanlığı TÜMAS’ı düzenlemesiyle gerçekleştirilmiyor. TÜMAS da iç, dış ve savunma güvenliği olarak üç ana bölüme ayrılıyor. TSK, somut tehditleri TÜMAS’a alıyor. Somut tehditlerin dış güvenlik siyaset belgesindeki öncelikleri arasında da paralellik olmasına özen gösteriliyor. Örneğin, Dışişleri Bakanlığı için Suriye öncelikliyse, TSK belgelerinde de bu öncelikli tehdit olarak yer alıyor. Buna göre harekat planları güncelleniyor, 10 yıllık tedarik planları yapılıyor, yeni alınacak silah sistemlerinin ne olması gerektiği de belirtiliyor.

GENELKURMAY’DAN ALINDIKTAN SONRA

Genelkurmay Elektronik Sistemleri (GES), Genelkurmay Başkanlığı’nın her şeyiydi. Ankara’da bulunan sistemler, Genelkurmay’dan alınıp MİT’e devredildi. Genelkurmay bugün istihbarat toplamıyor, kendilerine MİT, Emniyet ve Jandarma’dan gelen bilgileri değerlendiriyor. İstihbaratlar Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanlığı’nda toplanıyor, analiz ediliyor. Yaptığı değerlendirmeyi de kendi tehdit değerlendirmesinde kullanıyor, komuta kademesine bilgi veriliyor.
Hükümetin talimatıyla Genelkurmay, istihbarat da operasyon da yapamıyor. Bölgenin askersizleştirilmesi ve PKK’nın “yerel silahlı kuvvetler” olarak görevlendirilmesine adım adım gidiliyor. Siyaset belgesinin “iç tehdit” bölümünden PKK’nın adının çıkarılması, seçim güvenliğinin PKK’ya bırakılması da “çözüm süreci”nin işlediğini gösteriyor.