Perşembe akşamı Yalovalıların coşkulu katılımıyla yaptığımız Halk Arenası canlı yayınında konuklardan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce kamuoyunun ilk kez duyduğu çarpıcı bir iddia ortaya attı.
İnce “Süleyman Şah Türbesi operasyonundaki kaçış sürecinde 9 tankımız Suriye topraklarında bırakılmış” dedi.
Diğer konuğumuz Abdüllatif Şener’le birlikte bu inanılması zor iddiayı tartıştık ve Genelkurmay’ın bir açıklamayla yalanlamasını beklediğimizi belirttik. Aksi takdirde tankların arıza nedeniyle bırakıldıktan sonra IŞİD veya PYD’nin eline geçtiği şeklinde komplo teorilerine açık bir durum oluşacağını söyledik.
Ertesi gün saat 15.00’e kadar bekledim.
Genelkurmay’dan bir açıklama gelmeyince, askeri çevrelerden bilgi almaya çalıştım.
Sonuçta Süleyman Şah Türbesi harekatı sırasında toplam 8 zırhlı aracın, ağırlıklı olarak palet atması nedeniyle arızalandığını, bunlar arasında tankların da bulunduğunu, ancak harekat biter bitmez giden ekiplerce bazılarının yerinde onarılarak, diğerlerinin de taşıyıcılara yüklenerek geri getirildiğini, böylece Suriye topraklarında tek bir aracın bile bırakılmadığını öğrendim.
Böylece rahatladım ama bu kez zihnime başka sorular takılmaya başladı.
40 tank ve zırhlı araçla çok kritik bir operasyon yapıyorsunuz, ama bunların bir bölümü yolda palet atarak devre dışı kalıyor.  Önüne ne çıkarsa yok eden çok güçlü bir kara harekat silahı olan tankın palet atması, tankçılar için kâbus anlamına geliyor. Çünkü paleti atan bir tank bulunduğu yere çakılıp kalıyor. Neyse ki çatışmaya girilmediğinden büyük bir tehlike oluşmuyor.
İnsan böyle bir durumla -Allah korusun- savaşta karşılaşılması halinde yaşanacakları düşünmek dahi istemiyor.

* * *

Sevgili okurlarım,
Denizaltısını, milli gemisini üreten, teknolojiler geliştiren ve coğrafyasının en caydırıcı savaş gücüne sahip olan Türk Deniz Kuvvetleri kumpaslara uğrayıp balyozu yedikten sonra, en değerli subaylarını kaybetti. Adeta istiridye gibi içine kapanmak zorunda kaldı. Karargah subayları isimsiz ihbar mektuplarının hedefi olmamak için birbirinden hatta sinekten bile korkar hale geldi.
Sonuçta bir zamanların o devasa gücü, küçücük bir römorkörü denize indirirken 10 şehit verecek kadar acze düştü.

* * *

Son iki haftada 6 değerli pilotumuzu kaybettiğimiz Türk Hava Kuvvetleri’ndeki kazaların ve çöküşün nedenine gelirsek...
THK’yi yüzüncü yılına büyük başarılarla taşıyan generaller ve kurmay kadro da, tıpkı diğer kuvvetler gibi, kumpaslarla tasfiye edildi. Ne düşündürücüdür ki, Balyoz’da tutuklanan Orgeneral Bilgin Balanlı başta olmak üzere, cezaevindeki havacı askerlerin tümü, iyi yetişmiş başarılı pilotlardı.
Zira THK,  uzun yıllar seçme, yetiştirme ve yetişen personeli bünyede muhafaza konularında kılı kırk yaran personel ve eğitim politikaları uygulayarak mevcut ve geleceğin komuta kademesini adeta nakış işler gibi oluşturmuş, yılların birikimiyle çağı yakalayan bir hava kuvveti olma gücüne bu nitelikli personeli sayesinde erişmişti.
Ama ne oldu?
“Madem başarılısın o halde cezalandırılmasın” denilerek, saçma sapan kumpas senaryolarıyla bu değerli kadrolara tırpan atıldı.
Askeri vesayeti kaldırıyoruz teraneleri arasında yapılan operasyonlar, görevde olanların sadece moral değerlerine darbe vurmakla kalmadı, onlar üzerinde endişe, ürkeklik ve güvensizlik duyguları yarattı.
En acısı da özellikle pilotları, süratle sistem dışına çıkma arayışına itti. Peş peşe istifalar başladı.
Moral değerlere vurulan darbe, yıllardır Hava Kuvvetleri’nde sorun olan yetişmiş pilot kaybının daha da hızlanarak devamına sebep oldu. Ayrılma müracaatında bulunanların genele oranı giderek taşınamaz boyutlara ulaştı. Böylece sistemde deneyimli
ve birikimli eğitimci sayısı azaldı ve eğitimde kalite düştü.

* * *

Duruma bakın.
Karada tanklar palet atıyor.
Denizde romörkör indirilemiyor.
Havada peş peşe uçaklar düşüyor.

* * *

“Askeri vesayeti bitiyoruz” diyerek coğrafyamızın en büyük caydırıcı gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu özelliğini bitirenler, yaptıkları hainliğin hesabını er veya geç vereceklerini unutmasınlar.
Uğur Dündar’ın notu: Kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamıyor, acılarını tüm kalbimle paylaşıyorum.