Hiç unutmuyorum, İzmir’in o limonata tadındaki nisan günlerinin birinde, Atilla Sertel’le Bornova’daki bir çayevinin bahçesinde oturmuş, kahvelerimizi içiyorduk. Saati çok net hatırlamıyorum ama, telefon çaldığında güneş henüz tepemize çıkmamıştı.
CHP Genel Başkan Yardımcılarından Bülent Tezcan arıyordu.
Üzüntülü bir ses tonuyla “Atilla Başkan, ne yazık ki Yüksek Seçim Kurulu (YSK) milletvekili adaylığınızı düşürdü. Maalesef YSK kararlarına itiraz etme hakkınız da yok!” diyordu.
Tezcan’ın belirttiğine göre; SSK emeklisi bir gazeteci olan Atilla Sertel, YSK kararıyla “kamu memuru” ilan edilmiş ve zamanında görevinden(!)istifa etmediği için adaylığı iptal olmuştu.
Atilla, gerçekle örtüşen hiçbir yanı bulunmayan bu siyasi kararı öğrendiğinde ne diyeceğini bilemedi. Beklemediği bu yaptırım karşısında adeta şoke olmuştu. Haksızlığa isyan ediyor ve hakkını Anayasa Mahkemesi’nde arayacağını, olmazsa mağduriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar taşıyacağını söylüyordu.
* * *
Oysa Sertel ve ailesi için her şey ne kadar güzel başlamış ve öyle de devam etmişti.
29 Mart tarihinde yapılan önseçimde 12 bin 799 oy alarak üçüncü sıradan milletvekili adayı olmuştu. Böylece Atatürk ve devrimlerine gönülden bağlı, Cumhuriyet kazanımlarının ateşli savunucusu, basın ve düşünce özgürlüğünün yılmaz savaşçısı Sertel’in yıllara yayılan büyük mücadelesi,CHP’li üyelerin oylarıyla taçlanmıştı.
* * *
Acı haberin geldiği gün, avukatı Murat Ergün ve meslektaşımız Atilla Köprülüoğlu ile birlikte işi gücü bırakıp, derin bir hayal kırıklığı yaşayan arkadaşımızı ve ailesini teselli etmeye çalıştık.
Kendisini düzmece bilgilerle YSK’ya ihbar edenlerin, önseçimde gerilerde kalan bir CHP’li milletvekili adayının adamları olmaları karşısında diyecek söz bulamıyordu. Buna rağmen metanetini koruyordu.
Gazeteci arkadaşlarının bir kısmı teselli ederken, bir kısmı ise haber peşinde koşuyordu. Ancak Sertel hepsine şu mesajı veriyordu:
“Beni YSK’ya şikayet edenler partimin üyesi olabilirler. Ancak bu durum kurumsal olarak CHP’yi bağlamaz. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir neferiyim. Benim için milletvekili rozetinden çok, altı oklu rozet önemlidir. Bir daha milletvekili seçilmesem bile, o rozeti ölünceye kadar onurla taşımaya devam edeceğim...”
* * *
O gün arayanlar arasında bir kamuoyu araştırma şirketinin sahibi de vardı. Geçmiş olsun dileğinden sonra Atilla’ya ilginç bir öneride bulundu:
- Bağımsız aday olun kazanacaksınız. Çünkü siz çok seviliyorsunuz.
Sertel hiç tereddüt etmeden cevapladı:
“Ben CHP’ye milletvekilliğiyle bağlı değilim. Pazara kadar değil, mezara kadar CHP’liyim. Partime asla ihanet etmem!..”
* * *
Sertel ve ailesi için zor günler başlamıştı.
Zira ön seçim sürecinde elinde avucunda ne varsa harcamış, biraz da borçlanmıştı. Ayrıca işsizdi.
Ama o borç harç içinde yaşayıp, boynu bükük dolaşmayı yeğleyecek biri değildi.
Hiç tereddüt etmeden “Sen günümüzün Hasan Tahsin’isin” diyen dostlarını haklı çıkaran bir karar aldı.
Kara günler için bir kenarda duran gayrımenkulünü değerinin altında bir fiyatla sattı ve borçlarını son kuruşuna kadar ödedi.
* * *
Sonrası malum... 7 Haziran’ın ardından bir “koalisyon tiyatrosu” oynandı ve Saray, seçimlerin yenilenmesine karar verdi.
Önseçimle gelenlerin yerlerini koruduğu CHP’de Atilla Sertel de İzmir 2. Bölge’deki eski sırasından milletvekili adayı gösterildi.
Ama bu kez sorumluluğu daha da artmıştı. Zira kendisinin listeye girmesiyle bir sıra gerileyen Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ın da seçilmesi için özel bir çaba göstermesi gerekiyordu.
Bu süreç yaşanırken ben her yerde “Atilla’nın milletvekili seçilmekle kalmayıp, ardından gelen Kamil Okyay Sındır’ın da kazanmasına büyük katkı sağlayacağını” söylüyor ve bu konuda iddiaya bile giriyordum.
* * *
Sonrasını anlatayım.
Arkadaşımı ne zaman arasam, halkla iç içe, partisinin başarısı için ter döktüğünü görüyordum. Gittiği her yerde öyle hızlı yürüyor, öyle hızlı el sıkıyordu ki, CHP örgütünün üyeleri bir süre sonra yoruluyor, 60 kişi ile başlayan çalışma genellikle 5-6 kişiyle sona eriyordu!..
Artık her yerde Atilla Sertel fırtınası esiyordu.
Erken saatlerde çıktığı evine, ancak gece yarılarından sonra dönebiliyordu.
Bakın bir örnek vereyim;
Kırklareli’ndeki Halk Arenası’na davet ettim, geldi. Gece orada kalmayıp, hiç uyumadan İzmir’e döndü. Sabah Bayraklı İlçesi’nde kendisini gören partililer şaşırmışlardı:
“Gece sizi Kırklareli’nde izledik sabah buradasınız! Nasıl oldu bu” diyerek şaşkınlıklarını dile getiriyorlardı.
* * *
Sertel ve Sındır el ele verdiler. Bornova, Bayraklı, Karşıyaka, Çiğ-li’yi üs yaptılar. Ama diğer ilçeleri de ihmal etmediler. Sertel’e bağlı üç ayrı ekip, köy kahveleri de dahil olmak üzere afiş asmadık, broşür götürmedik yer bırakmadılar. Oysa önseçimde dağları taşları bile pankartlayan diğer adaylar, seçim sürecinde buna gerek görmediler.
Sonuçta ne olduğunu biliyorsunuz:
Aylar öncesinden iddia ettiğim gibi, CHP oyunu artırarak hem Atilla Sertel’i, hem de Prof. Dr.Kamil Okyay Sındır’ı milletvekili çıkardı.
Şimdi iki Bornovalı elele Meclis’e gidiyorlar.
* * *
Yazımı şöyle bitireyim:
Biz ona boşuna günümüzün Hasan Tahsin’i demedik.
Göreceksiniz Meclis’te de çok başarılı olacak ve hep Hasan Tahsin gibi dimdik duracak.
Dilerim birileri kıssadan hisse çıkarırlar!
Biz ona boşuna günümüzün Hasan Tahsin’i demedik!
Uğur Dündar
Yayınlanma: