“Hayatımın en onurlu ödülünü aldım!
Meslek hayatım boyunca çok ödül aldım ama 24 Temmuz’da aldığım 2014 Basın Özgürlüğü ödülünün benim için ayrı bir değeri vardı. Çünkü...
Ödülü veren kurumun ve başındaki meslektaşımın benim için çok ayrı değeri var.
14 Şubat 2011 tarihinde evlerimize ve Odatv’ye sabah yapılan polis baskınıyla zindana atıldık. Bilmiyordum; Silivri Cezaevi’ne atıldıktan sonra öğrendim...
Bir gazeteci...
Bir Gazeteciler Cemiyeti başkanı...
Bir adam gibi adam...
Atilla Sertel...
Haberi alır almaz İzmir’den kalkıp Odatv’ye gelmişti.
Üzgünüm; yazmak zorundayım; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim. O yıl bizi onurlandırmış ve “yılın haber sitesi” ödülünü Odatv’ye vermişlerdi. Ödül nedeni; Ergenekon soruşturmasını yürüten polisler, savcılar ve hakimlerin bir araya gelip iftar yapmaları haberiydi. Adaletin tarafsızlığını kaybettiğinin en belirgin deliliydi bu haberimiz.
Biz Odatvciler cezaevine atılınca, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ödülü askıya aldı! Nokta.

* * *

(...) Bu konuları hiç hatırlatmak istemiyorum. Sadece, Atilla Sertel’in o zor günlerde neler yaptığının daha iyi anlaşılması için yazıyorum.
Evet, Atilla Sertel..
Sadece İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı değil.
Sadece Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı değil.
Atilla Sertel...
Korkuyu elinin tersiyle iteleyip hapisteki gazetecilerin çığlığını dünyaya duyuran, özgürlüğe kelepçeli bir demokrasi kahramanı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyeleriyle Silivri Cezaevi’ni yol ettiler. Dayanışmanın sembolü oldular. Bu nedenle...
Düşmana ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin’in şehri İzmir’de...
Ve Atilla Sertel’in elinden ödül almanın onurunu yaşamım boyunca unutmayacağım...”

* * *

Peki sonra ne oldu?
Soruşturmacı gazetecilik ve yazı ustası Soner Yalçın’ın “Onun elinden ödül almış olmanın onurunu hayatım boyunca unutmayacağım” dediği Atilla Sertel’in, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde sergilediği yiğitçe duruşunu, adının giderek Hasan Tahsin gibi efsaneleşmesini çekemeyenler, İzmir’in gurur simgesine ödül vermeleri gerekirken, alçakça kumpas kurmayı tercih ettiler.
7 Haziran önseçiminde CHP’li üyelerin 13 bin oyunu alıp 3. sıraya yerleşmesini hazmedemeyen bazı sözde CHP’liler, bu cesur gazeteciyi Yüksek Seçim Kurulu’na “sanki bir suçluymuş” gibi jurnallediler.
Gerçekle hiçbir ilgisi olmadığı halde onu Basın İlan Kurumu çalışanı gibi göstererek, adaylığının düşürülmesi için seferberliğe geçtiler.
YSK’ya üst üste gönderdikleri ihbar dilekçeleriyle, CHP üyelerinin hür iradesini ve tercihini kelepçelediler.
Böylece sadece Atilla Sertel’i değil, onun getireceği oylarla CHP’nin İzmir’den bir milletvekili daha çıkarmasını engellediler.

* * *

Peki Sertel ne yaptı?
Bireysel başvuru hakkını kullanıp, kamu görevlisi olmadığını ve milletvekili adaylığının önünde yasal hiçbir engel bulunmadığını kanıtlayan uzman görüşleri ve belgelerle, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Ancak ve ne yazık ki, YSK kararlarının tartışılamayacağını düşünen AYM’den, mağduriyetini giderecek bir karar çıkartamadı.
Hayal kırıklığı yaratan bu gecikmiş karara rağmen hem Sertel hem de avukatı Murat Ergün, bu haklı davanın peşini bırakmaya niyetli değiller.
Konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyıp, mücadeleyi oradaki evrensel hukuk platformunda sürdürecekler.

* * *

Son sözüm CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na;
Kumpasçıların dosyası, gereken tanık ifadeleri ve kanıtlarla CHP Genel Merkezi’nde.
Ucu nereye giderse gitsin bu sözde CHP’li muhbirler hakkında ibretlik karar vermek de sizin yetkinizde...