Sevgili okurlarım,
Bilmem önceki gece Ankara Yenimahalle’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden canlı olarak yayınladığımız Halk Arenası’nı seyrettiniz mi?
İzlemeyenlere hemen söyleyeyim; şaşkınlıktan ağzınızı bir karış açık bıraktıracak belgeli gerçekleri kaçırdınız.
Eskişehir’i herkesin ölmeden önce mutlaka görmesi gereken kent haline getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen bu gerçekleri anlatırken, onca deneyime sahip ben bile “Hocam bu kadarı da olamaz, pes doğrusu” demekten kendimi alamadım.
* * *
Sözü uzatmadan anlatayım:
AKP’nin resmi internet sitesinde, Prof. Büyükerşen’in hayatını kentine adayarak yaptığı görkemli eserlerin çoğunu, sanki kendileri yapmış gibi göstermişler!
Örneğin ne kadar ağaç diktiklerini anlatırken, Yılmaz Hoca’nın Porsuk Nehri’nin suyunu arıtarak oluşturduğu göletin ve harikulade peyzajın fotoğrafını kullanmışlar!
Hoca söyledi.
İnsanın içinde gezerken kendisini toz pembe bir rüyadaymış gibi hissettiği bu büyüleyici parka, ağacı bırakın, bir çalı bile dikmemişler!
Ama sıra oy avcılığına gelince, görüntüsünü hiç çekinmeden sitelerine “kes-yapıştırla” almışlar!..
* * *
Havaalanı da öyle...
Prof. Büyükerşen’in Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü döneminde kurduğu Sivil Havacılık Okulu’na ait pist ve hangarlar dahil ne kadar tesis varsa kendi dönemlerinde inşa edilmiş gibi tanıtmışlar.
Oysa tüm yaptıkları, pisti biraz uzatıp genişletmekten ibaret kalmış!
Durun daha bitmedi.
En büyük kandırmacayı da sanki bu havaalanından diğer kentlere vızır vızır uçak seferleri varmış gibi, uçuş sayıları vererek yapmışlar.
Oysa bu alandan yurt içinde hiçbir yere tarifeli uçak seferi yokmuş!
“Peki madem tarifeli uçak kalkmıyor, o halde propaganda sitesinde belirtilen binlerce uçuşu kimler yapıyor” diye sorabilirsiniz.
Hoca bunun da cevabını verdi:
Sivil Havacılık Okulu’nun eğitim uçakları!..
* * *
Prof. Büyükerşen bunlar gibi birçok örneği belgelerini göstererek anlatırken, aklıma birden Sülün Osman olarak ünlenen ve tarihe “en büyük dolandırıcı” olarak geçen Osman Ziya Sülün geldi.
1984 yılında bir otel odasında vefat eden Sülün Osman, taşı toprağı altın olan İstanbul’a büyuk umutlarla gelen saf vatandaşları kandırıyor, Galata Kulesi, Haydarpaşa Gar Binası ve meydanlardaki saatleri sanki babasının malıymış gibi satıyordu.
Dev eserleri çok ucuza kapattığını düşünen uyanıkları (!) dolandırıp paralarını cebe indiriyordu!
En son Galata Köprusü’nü satarken yakalanmıştı.
* * *
Sevgili okurlarım,
Her şey aklıma gelirdi de, günün birinde bir siyasi partinin oy uğruna “Sülün Osman” taktiğini benimseyeceği gelmezdi.
Dürüst parti mensuplarını tenzih ederek söylüyorum; yapılan, en hafif tabiriyle eser sahibine ve emeğine saygısızlıktır.
Etik değildir.
Seçmeni kandırarak oyunu çalmayı amaçlamaktır.
* * *
Ne dersiniz?
Büyükerşen hocamızın anlattığı “ister inan, ister inanma” türünden olayları dinlerken Sülün Osman’ı hatırlamakta haklı mıymışım?
Yılmaz Büyükerşen’i dinlerken dolandırıcılar kralı Sülün Osman’ı hatırladım!..
Uğur Dündar
Yayınlanma: