Sevgili okuyucularım, şimdi gözlerinizi kapayın ve şöyle bir tabloyla karşılaştığınızı
düşünün.
Markete gidip alışveriş yaptınız. Kasadaki hanım fişinizi verdi, borcunuzun 50 lira olduğunu söyledi.
Ama paketinizi alabilmek için 10 lira daha vermeniz gerektiğini bildirdi.
10 liranın ne olduğunu sorduğunuzda “Yan dairelerde oturan komşularınızın taktığı borç, onu da siz ödemek zorundasınız. Aksi takdirde kara listeye alınır ve bir daha hiçbir marketten alışveriş yapamazsınız”
dedi.
Bu saçmalığa karşı isyan ettiniz ama derdinizi anlatmanız mümkün olmadı.
Başkalarının taktığı borcu niye siz ödeyeceksiniz...
Yörede başka market yok... İstenilen haracı ister istemez ödemek zorunda kaldınız. Sadece o gün değil, alışveriş yaptığınız her gün...

* * *

Türkiye’deki “Kaçak elektrik” olayı işte böyle bir şey. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hemen herkes bol kepçe elektrik kullanıyor.
Evler ve işyerleri elektrikle ısınıyor...
Sıcak su için elektrikli şofbenler kullanılıyor.
Geceleri üşümemek için yatağın altına elektrikli battaniyeler seriliyor.
Evlerin ve işyerlerinin ampulleri sabaha kadar yanık bırakılıyor.
Tüp gazlı değil elektrikli fırın tercih ediliyor...
Ve bu çılgın tüketimin maliyeti sıfır!
Elektrik dağıtım şirketleri onlardan bir kuruş para alamıyor.

* * *

Doğu ve Güneydoğu’daki dağıtım şirketleri bu durumda ağlaşmaya başlıyor ve devlete başvuruda bulunuyor:
“Para tahsil edemiyoruz, batmak üzereyiz. Aman bize acele yardım edin...”
Devletin durumu ise üç nedenle karışık!
İlki, Doğu ve Güneydoğu’da sözü geçmiyor. Tamamen aciz, çaresiz ve zavallı durumda.
İkincisi, özellikle seçim öncesinde bölgede yaşayan ahalinin üzerine gidip kaçağı önlemesi mümkün olmuyor, elektrik parası isteyemiyor. Burada oy hesabı öne çıkıyor... Kaçak kullanılan elektriğe göz yummak zorunda kalıyor.
Üçüncüsü, PKK ahaliye bastırıyor:
“Sakın ola ki T.C. devletine elektrik parası ödemeyin.”

* * *

İyi de, hazıra dağ dayanmaz.
Oralarda yaşayan milyonlarca uyanığın yarattığı bu tablo dağ gibi büyümüş durumda. Dağıtım şirketleri ağlaşıyor.
Onlar zarar ettikçe, ya da gelirleri düşünce vergi geliri düşüyor, bu kez devlet zarara uğruyor.
AKP iktidarı bunun da pratik çözümünü buldu:
Türkiye’nin dört bir yanındaki elektrik abonelerinin faturalarına bir başlık eklendi:
“Kayıp kaçak bedeli!”

* * *

Tablo karşımıza böyle çıkıyor. Bu durumda Doğu ve Güneydoğu’da elektriği tümüyle beleş kullanıp çılgınca tüketenlerin parasını, Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlar ödemek zorunda kalıyor.
İstersen ödeme, iki ay sonra elektriğini keserler ve ortalıkta kalırsın!
Van, Diyarbakır, Şırnak, Cizre vesaire ödemiyor...
Onların beleş tüketiminin bedelini Ankara, İstanbul, İzmir, Yozgat, Antalya, Trabzon vesaire (tıkır tıkır, şıkır şıkır) ödüyor.

* * *

Bu elektrik hırsızlığı dava konusu olmuştu. Vatandaşlar, kendilerinden haksız yere alınan kayıp-kaçak bedelinin iadesi için dava açıp kazandılar. Yargıtay mahkemelerin bu kararlarını onadı:
“Hırsızlık yoluyla tüketilen elektrik parasının dürüst aboneden alınması hukuka aykırıdır. Alınmış olan paraların da iade edilmesi gerekir.”
Bu karar sonrasında binlerce dava açıldı. Dini imanı para olan hükümet açısından iş kötüye gidiyordu...
Şimdi ne yaptılar biliyor musunuz!..
Meclis’e yeni bir kanun tasarısı gönderdiler.
Bu tasarı önümüzdeki günlerde AKP’li kelle çoğunluğu tarafından kabul edildikten sonra şunlar olacak:
- Yargı kararları geçersiz sayılacak, vatandaşın dava açma hakkı elinden alınmış olacak.
- Kayıp kaçak bedeli yasal kılınacak ve faturalara yansıyacak.
- Böylece elektrik ücretlerine ortalama yüzde 15 oranında gizli bir kayıp kaçak zammı yapılmış olacak.

* * *

Türkiye’de yaklaşık 37 milyon elektrik abonesi var.
Bunların çoğu faturasını düzenli ödeyen kerizler!
Tahminlere göre, yaklaşık 5 milyon kadar da uyanık var.
Bunların bir bölümü kayıtlarda abone görünüyor ama bir kuruş tahsil edilemiyor. Diğerleri abone olma zahmetine bile katlanmamış, yatağına serdiği elektrikli battaniyenin keyfini sürüyor, elektriği tümüyle beleş kullanıyor.
Hükümet ise işin kolayını bulmuş, uyanıkların ve hırsızların üzerine gitmek yerine onların yükünü biz kerizlere bindiriyor!
Hırsızların borcunu hiç gözümüzün yaşına bakmadan kanun zoruyla tahsil edecekler.
İşin ilginç yanı, bizim gibi kerizlerin çoğu da seçim zamanı gidip oylarını AKP’ye veriyor! Yeter ki onları camide görsünler...
Çünkü dünyadan haberleri yok.
Dönen dümenlerin, nasıl soyulduklarının farkında bile değiller.
İnsanın bazen “Oh olsun” diyesi geliyor ama...