Ulus ve ülke bağlamında nice sorunlar yaşamaktayız. Çözümlenmesi, öncelikle toplumsal barışı, ulusal dayanışmayı gerekli kılarken kimi siyasetçiler sürekli karşıtlık ve ayrılık sözleri ederek ortamı karartmaktadır. Her gün şehitler verdiğimiz, iç savaş niteliğindeki ortamda seçimin yenilenmesiyle kurulacak geçici Bakanlar Kurulu tartışmaları gündemi doldurmaktadır. Birçok yönden yükler getirecek, siyasal yapıya hiçbir yararı olmayacak seçimin yenilenmesinde kusurlu ve sorumlu olanlar tarihte iyi anılmayacaklarını bilmelidir.
Eğitim, kültür, toplumsal ve siyasal düzey yönünden iyi durumda olmayan ülkemizde bölücülük ve ayrımcılık oyunları alabildiğine yol almış, araç olarak kullanılan terör bıçağı kemiğe dayanmıştır. Seçmenlerin yurttaşlık duyarlığı doyurucu olmadıkça biçimsel demokrasi arayışları da yaraya sargı olamaz. Ulus yapısını Anayasa’daki adından yoksun kılmak isteyen iktidarın neden olduğu aykırılıklar ve kötülükler, ulus bilinci olmadan, önlenemez ve giderilemez. Halka dayanmayan hiçbir şey sağlıklı olamaz.

KAYNAK

Her şeyin dayanağı halktır. Ulusun özü halktır, seçmenin kaynağı halktır. Halk uyanık olmadıkça, gerçekleri görmedikçe, yaşamsal ilkelerle niteliklere ve değerlere sarılmadıkça, yurduna, ulusuna, devletine özenle bağlanmadıkça, sorunlar ve olaylar için duyarlı olmadıkça, bilimle inancı ayırmadıkça, inanç sömürüsüne karşı çıkmadıkça, ahlâk ve adalete üstünlük tanımadıkça, insanlığı amaç bilmedikçe seçimlerden ne beklenir?
Bunlara ek olarak yönetim ayrıcalıklar yaparsa, devlet partileşirse, görevliler iktidara yaranma yarışına girerse, yargı bağımsızlıktan, üniversite özerklikten uzaklaşırsa, din ve mezhep ayrımcılığı siyasal getiri aracına dönüştürülürse istenildiği kadar çabalansın halka inilmedikçe, halka anlatılmadıkça, halkla birlikte olmadıkça ve özellikle halk anlamak istemedikçe ne yapılırsa yapılsın olumlu sonuç alınamaz.
Halkı anlamak ve halka anlatmaktan geçen çözümde başarı koşulu birincil tutum olmalıdır. Halk yenilenen seçim için ne kadar gider yapılacağını, bu parayla kaç okul, kaç hastane açılacağını bilmezse iktidarı indirme çağrılarına nasıl katılabilir? Terörün “Çözüm süreci” ve “Demokratik açılım” ödünleriyle azdığını kabûl etmezse iktidara nasıl karşı olabilir? Ekonominin giderek çökmekte olduğunun ayırdına varmazsa nasıl muhalefeti destekleyebilir? Halklar ve özgürlükler konularında sapmaların, hukuksuzlukların bilincinde olmazsa kullandığı oyda uygunluk beklenebilir mi? Muhalefet güçlü etkinlik yapmazsa nasıl destek sağlayabilir?

BÖYLE GİDERSE

Ölümlerle yürekler yanarken havaî fişeklerle şenliklerden geri kalınmıyor. Yıllardır cenaze törenlerinde tekbir getirilip “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganı atılıyor ama terör durmuyor. Etkin yaptırım uygulanmıyor. “Geniş çaplı operasyon”un sonuçları halka ulaşmıyor. Ama günde beş kez ezan okunup namaz kılınmasına karşın sahtecilik, hırsızlık, yolsuzluk, adaletsizlik ve suç olayları sürüyor. Toplumsal tepkiler saldırı olaylarına dönüşmemeli.
Halkımız, ant içtiği Anayasa’ya uymayıp şimdi aykırılıklar sergileyenlerin başkanlık sistemine geçilince neler yapacağını kestiremezse iyileşme yerine daha çok kötüleşme kaçınılmazdır. Çelişkili konuşmalar, dönüşler gözetilmeli.
Halkçılık sözle olmaz. Halkı sevmek, saymak, onun bir parçası olduğu kıvancı ve gücüyle onun için özveriyle çalışmak, hiçbir ayrım yapmadan her yurttaşı aynı içtenlikle kucaklamak gerekir. Her şeyin sahibi halktır. Hepimiz halkın bir parçasıyız. Kimliğimizle, halk çocuğu olmamızla, ulusumuzla kıvanç ve gurur duymaz, övünemezsek hiçbir şey olamayız.