Bi sabah açarsın yandaş gazeteleri...
Manşettesin!
Tek tük değil, koro halinde.
Hepsinde aynı başlıklar kullanılmış.
Belli ki, hepsi aynı merkezden servis edilmiş, yazmadığın yazı, söylemediğin söz, sanki yazmışsın, sanki söylemişsin gibi, düpedüz iftira kampanyasına dönüştürülmüş.
Köşe yazarları seni döşenmiş.
Küfür kıyamet, gırla.
Kendi çalıştığın gazete bile tırsar böyle durumlarda...
Susar. Seni savunmaz.
Bu tuhaf sessizlik, okurların aklını kurcalar, acaba diye düşünürler, içlerine kurt düşer... Ki, zaten istenen de budur.

*

İşte tam o anda, telefonun çalar.
O çok ihtiyacın olan sesi duyarsın.
Her zor günün gibi, gene yanındadır.
“Oğlum, iyi dinle bak şimdi” der.
Bir hatırasını anlatır.
Öyle hatıradır ki o anlattığı... Senin başına gelenin, ne ilk ne de son olduğunu, bu topraklarda yalakalığın meziyet, dürüstlüğün eziyet olduğunu hatırlarsın. Bırakmaya niyet etmişken, tekrar başlarsın.

*

“Oğlum” lafı boşuna değildir, “evlat” hissedersin kendini... Göz kulak olur, kaleminin zarar görmemesi için, korur kollar.

*

Bir gün bakarsın mesela, padişahımız efendimiz çıkar miting kürsüsüne, patrona çağrı yapar, “at bunu işten, kov” der.
Hedef gösterir.
Tehdit eder.
Arkadaş bildiklerin toz olur.
Ağabey dediklerin araziye uyar.
Kendini tek başına hissedersin.
İşte tam o gün, köşesinde yazar:
“Yalnız değilsin...”

*

Bazen kan revan içinde kalırsın, nasihatleriyle yarana pansuman yapar, bazen ayazda dımdızlak kaldığını düşünürsün, tavsiyeleriyle battaniye gibi sarar.

*

Cüneyt Arcayürek.

*

Kelimenin tam manasıyla mesleğimin çınar’ıydı... Hiç aynı çatı altında çalışmadık ama, hep kollarının kanatlarının altında çalıştım.

*

Hapis yattı, işsiz kaldı, eğilmedi bükülmedi, iktidarlar vız geldi, tırıs gitti. Haber boğasıydı. Şimdilerde bütün gazeteler fotokopi gibi çıktığı için, gençler bilmez, atlatma haber diye bi kavram vardı, orgazm bile yanında hafif kalır, o derece... Atlatma haberin rakipsiz kralıydı. Mürettiphane görmüş, daktiloyla yazmış, harbi gazeteciler kuşağının son temsilcilerindendi. 1971 model vosvos’unu 2005’te sattı, ne para ihtirası oldu, ne mal, ne mülk... Namerde muhtaç olmadı. Eşine aşıktı. “Mesut yaşayalım, hepsi bu” diyordu. Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’un kanıtıydı. Gazeteci kalmayı başardı, gazeteci olarak öldü.

*

Manevi babamı kaybettim.
Sizler de, yeri doldurulması çok güç bir vatan evladını.