AB İçişleri Bakanları Konseyi oy çoğunluğuyla Macaristan'ın bu yıl bin 294 mülteci kabul etmesini kararlaştırmıştı. Bu durumda halkoylamasına gerek kalmıyor. Çünkü AB kararları milli parlamentoların kararlarından ağır basıyor.

Referandum, bu yılın kontenjanıyla değil de bundan sonra AB ülkeleri arasında paylaştırılması öngörülen mültecilerle ilgili olabilir.

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre anketler, referandumun geçerli olabilmesi için gerekli yüzde 50’lik oy oranının altında kalınabileceğini gösteriyor. Muhalefet katılım oranı yetmediği takdirde Orban hükümetinin istifa etmesi gerektiğini savunuyor.

BUDAPEŞTE İMZALADIĞI KARARA İTİRAZ EDİYOR


Hükümetin radyo spotlarında, ‘Brüksel kaçak mültecileri ülkeye kabul etmemizi istiyor' şeklindeki sloganlara yer veriliyor. Bir yıl önceki mültecilerin Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında paylaştırılmasıyla ilgili oylamayı kaybeden Viktor Orban Viyana'da düzenlenen mülteci zirvesinden sonra, "Bizi kandırdılar. Mani olmazsak yine kandırırlar” demişti.

BİN 300 MÜLTECİYİ BİLE İSTEMİYORLAR


Kota uygulamasına göre Macaristan'ın kabul etmesi gereken mültecilerin sayısı bin 300'ü bile bulmuyor. Budapeşte yönetiminin mülteci alma mecburiyetine karşı AB Mahkemesi'ne başvurmasına anlam veremediğini söyleyen hükümet aleyhtarı avukat György Magyar, "Avrupa bir yıl önce, İtalya ve Yunanistan'a gelen mültecilerin paylaşılmasına karar verdi ve Macaristan da bu kararı imzaladı. Böylece karar uluslararası anlaşma özelliği kazandı ve AB hukukuna girmiş oldu. AB hukuku her zaman milli yasalardan üstündür. Bu kuralı değiştirmeye kalkmak, ‘futbol maçında hakemin 70'inci dakikadan itibaren elle atılan goller sayılır' demesine benzer. Böyle şey olmaz” dedi.

Hungarian Prime Minister Viktor Orban attends a news conference with Serbian Prime Minister Aleksandar Vucic (not pictured) in Budapest, Hungary, July 1, 2015. REUTERS/Bernadett Szabo Macaristan Başbakanı Viktor Orban

MÜLTECİ KRİZİ ORBAN'A YARADI


Referandumda Macar hükümetinin istediği sonuç alındığı takdirde oylama geçerli olur mu, olmaz mı? Macar medyasında bir süredir anayasanın değiştirileceğine dair haberler dolaşıyor. Başbakan Orban televizyona yaptığı açıklamada spekülasyonları daha da körükledi. Orban ‘referandum gibi önemli bir oylamanın milli hukuku mutlakla etkileyeceğini ve bu konuda karar vermek zorunda olduklarını belirterek, Macar hukuk sistemini değiştirmek gerekebileceğini' söylemişti.

Ancak üye ülkelerdeki anayasa değişiklikleri bile AB hukukunun üzerine çıkamıyor. Medyada ‘özel CIA' olarak da adlandırılan Amerikan Stratfor şirketinin hazırladığı stratejik analize göre Viktor Orban Vizegrad ülkeleriyle birlikte AB antlaşmalarını değiştirip milli devletlere daha fazla yetki verilmesini sağlamaya çalışıyor. Budapeşte hükümetinin dış politika danışmanlığını yapan siyaset bilimci Zoltan Kisszelly Alman televizyonuna verdiği mülakatta, mülteci krizinin Macaristan Başbakanı'nı cesaretlendirdiğini belirtti. Kisszelly, Viktor Orban'ın ‘basın yasası ve anayasa değişikliği yüzünden uzun süre AB'de yalnız kaldığını ve mülteci krizi sayesinde izolasyondan kurtulduğunu' söyledi.

ORBAN KUMAR OYNUYOR


Viyana'daki mülteci krizi de AB genelinde dışa kapanma eğiliminin güçlendiğini gösterdi. Politik analizler uzmanı Peter Tölgyessy bir radyoya verdiği demeçte, bir buçuk yıl sonra Macaristan'da genel seçimlerin yapılacağını hatırlattı ve "2 Ekim'deki referandum Orban'ın Brüksel'e ve ülkesindeki siyasi rakiplerine meydan okumasıdır”, dedi. Tölgyessy sözlerini şöyle sürdürdü: "Orban sol muhalefete geçmişte kaldıkları mesajını veriyor, radikal sağa ise ‘kafama koyduğumu yaparım' demek istiyor. ‘Fakir Macarları korkunç mültecilerden korumak için sınıra tel örgü çekeriz. Siz palavracılar ülkeyi idare edemezsiniz', diyor.”

Orban'ın istediğini yapabilmesi için önce referandumdan zaferle çıkması gerekiyor. Bunun için her iki kayıtlı seçmenden en az birinin sandığa gitmesi şart. Sol ve liberal muhalefet referandumu boykot propagandası yapıyor. Anketler katılım oranının yetmeyeceğini gösteriyor. Muhalefet, bu durumda Orban'ın başbakanlığı bırakması gerektiğini savunuyor.