Murat AYDIN/ SÖZCÜ

Türkiye'de eğitim son yıllarda ciddi sektör haline geldi. Türkiye'nin üçte biri eğitimle ilgileniyor. Dersanelerin kapatılmasıyla artan okul sayısı, vakıf üniversitelerinin hızla artması eğitim sektörünü bacasız bir sanayi olarak ortaya koydu. Bugün ilk, orta ve liselerimizde yaklaşık 18 milyon öğrencimiz eğitim görürken, yine yaklaşık 1 milyon civarında bir öğretmen kitlesi de istihdam ediliyor.



Eğitim sektörü derken, devlet okulları dahil bir çok konuda ekonomiyi canlandıran hareket sağlıyor. Kitaplardan teknolojik yatırımlara, defterlere, kullanılan kalemlere giyilen giysilere kadar hepsinin bir ekonomik değeri var tabi... Yukarıda verdiğimiz rakamlara vakıf üniversiteleri ve yüksek öğretimi de eklediğimizde bu rakam toplamda 25 milyonu buluyor. Bu da gösteriyor ki, 80 milyon nufüsa sahip Türkiye'nin yaklaşık 3'te biri eğitim sektörü ile bire bir ilgileniyor.


Bu konuda Türkiye bölge ülkeleri arasında da eğitim sektöründeki canlılığı ile dikkat çekiyor. Bugün özel üniversitelerin bir çoğunda yabancı öğrenciler eğitim alıyor. Yabancı öğrenciler gibi, öğretim görevlileri de Türkiye'ye gelirken, bir taraftanda dünyanın önde gelen çok sayıda üniversitesi ile karşılıklı eğitim anlaşmaları yapılıyor. Burada özel sektörün payı oldukça yüksek. Sektörün gelişmesinde üniversitelerin, ilk-orta ve lise dengi özel okulların katkısı büyük. Şimdi diyeceksiniz ki, devletin hiç mi payı yok. Tabi ki devletin payı tartışılmaz. Eğitim sisteminin yanlışlığı sektörün büyümesini engellemiyor. Sistemde çok sayıda yanlışlar olsa da, bu gün yurdun dört bir tarafında açılan üniversiteler, gençlerin illerinde tercih yapabilecekleri ve ailelerinden kopmadan yükseköğrenimlerini sürdürebilecek birer kurum haline gelmiştir. Biraz da eğitim kalitesini artırabilirsek, yani mezun ettiğimiz öğrencilerimizin sektörleri bazında iş yapabilir, aranan elaman niteliğine getirebilirsek sorun kalmayacak.

İMAMLARI ZOR GÜNLER BEKLİYOR

Son zamanlarda eğitim sektöründe öğretmenin küçük yaşta çocuklara cinsel istismarı tartışılıyor. Bu nerede, hangi kurumda olursa olsun kabul edilemez. Din eğitimi veren bir vakfın öğretmeni kaç tane çocuğa tacizde bulunuyor, devletin ilgilileri bunu savunur nitelikte açıklamalar yapabiliyor. Neyse ki, toplumsal tepkiler, AKP'li bakanları da dize getirdi, o kişi öğretmenlik mesleğinden ihraç edildi. Din eğitimi önemli bir şey. Türkiye gibi nüfusunun yüzde 95'i  müslüman olan bir ülkede tabi ki isteyene din eğitimi verilmeli.  Ancak, şu cemaat ve tarikatların merdiven altı denilebilecek kursları, hepsinin kendine göre yorumlamalarıyla verdiği eğitim ülkenin geleceği açısından son derecece sakıncalı yapılar oluşturabilir. İmam hatip okullarına gelince, imam ihtiyacı kadar öğrenci alınmalı ve buradan mezun olanlar direkt din işleri ile ilgili alanlarda istihdam edilmeli. Ama siz imam olmayacak o kadar insanı imam hatip okullarında okutursanız, ileri de bunların içerisinden imam olmayıp ta başka alanlarda çalışırken suça bulaşanlar direkt okulu ile anılacak. Tacizcisi de çıkacak, hırsızı da arsızı da. O zaman kutsal dinimizin öğretisini yapan gerçek imamlar da zan altında kalacak. Bugün bazı örneklerde olduğu gibi.

EĞİTİME DEVLET YARDIMI

Dersanelerin kapatılmasından sonra devlet özel okulları teşvik etmek için ailelerin ekonomik durumlarını baz alarak belirli oranda yardım yapmaya başladı. Bazı özel okulların velilerden okul ücretlerini aldıkları ve bu yardım paraların da geç ödeyerek bir ay gibi sürelerde çalıştırdıkları konusunda velilerden şikayet geliyor. Bunun denetimini Milli Eğitim Bakanlığı tarafından net bir şekilde yapılmalıdır. Ya alacağınız para kadar veliden az tahsilat yapın, ya da aldığınız parayı aynı gün velinin hesabına aktarın...