Ayla ÖZDEMİR / SÖZCÜ EĞİTİM

Üniversiteler için dünya çapındaki en prestijli araştırma olarak bilinen  “THE World Reputation Ranking 2016” listesi açıklandı. İlk 100'de Türkiye'den hiçbir üniversitenin yer almadığı listeyi, MEF Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin değerlendirdi. Prof. Şahin
"Üniversitelerimizin değil rektörlerinin başarısızlığı" diyor.

muhammed-sahin1

Türk Yüksek Öğretim Sistemi’nin mevcut 193 üniversitesi, 6 milyon 785 bin 535 öğrencisi, 68 bin 342 öğretim üyesi ve 148 bin 903 öğretim elemanı bulunuyor. Türkiye, öğrenci sayısı açısından Avrupa Yükseköğretim alanında 2. sırada yer alıyor. İngiliz Times Higher Education dergisi tarafından açıklanan listeye 193 üniversitesi bulunan Türkiye’deki hiçbir yüksek öğretim kurumu giremedi. Listenin ilk sırasını 3 ABD’li üniversite; Harvard, Massachusetts ve Stanford paylaştı.

Peki bu araştırmada neden hiçbir üniversitemiz ilk 100'de yer alamadı. Bu soruyu MEF Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin'e yönelttik.

2008-2012 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü olan Prof. Şahin, konuya yönelik açıklamalarda bulundu.

İşte o açıklamalar:

"DÜNYA ÜNİVERSİTESİ OLMAK İÇİN YÜKSEKÖĞRETİMİMİZE REFORM GEREK"

"Son yıllarda hepimiz yükseköğretimin durumunu izliyoruz. Yükseköğretimin vazgeçilmez unsurları “Akreditasyon ve akademik kalite süreçleri”dir. Ancak son 1,5 yıla kadar Türk Yükseköğretim sisteminde bunlar hiç konuşulmadı, YÖK bunları hiç gündeme getirmedi. Sayın Prof. Dr. Yekta Saraç’ın atanmasıyla bu kavramlar gündeme gelmeye başladı ve önemli projeler hayata geçmeye başladı. Umarım Yekta Bey’in bu girişimlerine siyasetten de destek gelir. Başarısız olan yöneticiler, başarısızlıklarına gerekçe olarak ya kaynak sorununu ya da yasaların engelleyiciliğini gösterirler. Yekta Bey ise mevcut YÖK Yasasını sorun etmeden olumlu anlamda değişiklikleri yapmaya çalışıyor, umarım başarılı olur.

Uluslararası başarı için üniversitelerin rotalarını belirleyecek olan Rektörlerin atamalarında da akademik liyakat çok önemli. Atamalarda bir rektörün vizyonu, rektörlük yapacağı üniversiteye vereceği katkı önemsenmeli. Siyasi duruş ön plana alındı mı üniversitelerimiz asıl yapmaları gereken işleri bir kenara koyup akademik kalite ve AR-GE olarak duraksamaya, paydaşlarına belediye hizmeti vermeye başlıyor.

Bugün bazı devlet üniversitelerinin yayımladıkları faaliyet raporlarına ve üniversiteden haberler diye çıkardıkları yayınlara bir bakın. Rektörlerin boy boy fotoğrafları, üniversitelerini ziyaret eden siyasiler ile çekilmiş fotoğrafları ile bir belediye başkanının bile ötesine geçiyorlar, en çok övündükleri konular ise park ve bahçe düzenlemeleri ile inşaat faaliyetleri olmaktadır. Üniversitemi dünya çapında şu sıralamaya soktum, şu uluslararası kongrede rektör olarak konuşma yaptım ve üniversitemizin başarılarını anlattım gibi ifadeleri bulamazsınız.  Şunu da ifade etmek isterim ki üniversitesini dünya üniversitesi yapmanın mücadelesinde olan birçok rektörümüz de var. Onların da haklarını vermek lazım. Türk yükseköğretiminin bu mücadelede olan rektörlerimizi desteklemesi koruması lazım.

Yükseköğretimde 8 Vakıf Meslek Yüksekokulu (MYO), 76 vakıf üniversitesi, 109 Devlet Üniversitesi ile mevcut 193 üniversitemiz bulunuyor. Çoğunluğu devlet üniversiteleri oluştursa da devlet üniversitelerinin bu tür araştırmalarda hep geride kaldığını, vakıf üniversitelerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Kamu kaynaklarını devlet üniversiteleri kullanırken bu sıralamalarda bunların neden geriye gittiğini ise kimse sormuyor.

Bu bir algı araştırması ve çalışan giriyor bu sıralamalara. Bir kez daha vurgulamak isterim ki, üniversiteleri temsil edenler rektörlerdir. Rektörler dünya yükseköğretim platformlarında ne kadar görünür olurlarsa üniversiteleri de o kadar öne çıkacaktır. Bugün büyük üniversitelerimizden kaç rektörümüz dünya yükseköğretim organizasyonlarının yönetim kurullarında yer almaktadır sorusu sorulmalıdır."