Capital Dergisi tarafından düzenlenen CEO Club toplantısına katılan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisi ve küresel gelişmeler hakkında  bilgi verdi. Acemoğlu, “Türkiye ekonomisinin yüzde 4’lük büyümesinin ne kadar devamlılığı olacağından emin değilim. Belirsizlik çok yüksek. Türkiye’de büyümenin niteliği değiştiği için devamlılığı zor. Bu nedenle Türkiye her zaman krize açık. Türkiye’de kredilerdeki büyüme giderek çok sağlıksız hale geliyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’deki iş ortamına da değinen Acemoğlu, “İş insanları ne kadar devletten uzak olursa o kadar iyi. Türkiye’de işadamı olmak çok tehlikeli. Sürekli politikacılara iç içesiniz” şeklinde konuştu.

GELECEK SİVİL TOPLUMDA


Acemoğlu, Türkiye’nin bazı temel konularda Güney Kore’yi örnek alabileceğini belirterek şunları söyledi:

“Türkiye’nin geleceği sivil toplumdan geçiyor. Politik dünyaya katkıda bulunan toplum olmamız lazım. Eğitim sistemi beyin yıkaması haline geliyor... ABD’deki en yaratıcı şirketlerin CEO’ları 30-40 yaşında. Üretkenliği en çok artıran şirketlerde gençler bulunuyor.”

Acemoğlu konuşmasında küresel gelişmelere ilişkin olarak “Amerika ekonomisi şu anda en sağlıklı büyüyen ekonomi. Avrupa hâlâ krizin içinde. Gelecek yıl, Avrupa’da büyük çalkantılar yaşanabilir. Çin ekonomisi tıkandı. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin Çin’e model olarak bakması yanlış. Güney Kore en çok şey öğrenebileceğimiz ülkelerden biri. Güney Kore’yi örnek alabiliriz” açıklamasında bulundu.

Ekonomik büyümeyi anlamak için ekonomik kurumlara bakılması gerektiğini savunan Acemoğlu, “Büyümede temel etken kalıcı kurumlardır; coğrafya, kültür ve liderlik değildir” dedi.

SÖMÜRÜCÜ KURUMLARA DİKKAT


Daron Acemoğlu, barış yerine dünyanın her tarafında karmaşa bulunduğunu kaydetti. Avrupa’nın  hâlâ krizin eşiğinde olduğunu vurgulayan Acemoğlu şunları söyledi: “Avrupa ve ABD’deki kriz, sömürücü ve kapsayıcı sistemlerin bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Ekonomik ve siyasi elitler sömürücü kurumların ortaya çıkmasında etkili. Kapsayıcı kurumları olan ülkeler fırsatları ve teşvikleri bir arada bulundurarak büyürler. Bir yandan Harvard’lı yöneticiler diğer tarafta büyük kitlelerin yoksulluğu var.”