Kitaplarında TSK’daki cemaatçi örgütlenmeyi anlatan Mustafa Önsel cemaat örgütlenmesini 2009 yılının sonunda fark ettiğini söyledi ve “Bunu amirlerime bildirdim. Sonuç mu? 3 ay sonra tutuklandım” dedi


Balyoz kumpası mağdurlarından emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel, “Ağacın Kurdu, TSK’de Şakirtlerin İşgali mi? Fethullah’ın Askerleri” kitabında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) sızmış derin yapının izini sürüyor. TSK’dan ayrılmak zorunda bırakılmış kişilerle görüşerek onların hikâyelerini anlatan Önsel ile hem kitabını hem de asker içindeki cemaat yapılanmasını konuştuk.

BİR UZMAN ÇAVUŞ ADAYI ANLATTI


- Türk Silahlı Kuvvetleri içinde var olduğu iddia edilen cemaat yapılanmasını ne zaman fark ettiniz?
Ankara’ya Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na Daire Başkanı olarak atandığım andan itibaren Fethullahçı yapının TSK içinde etkin olduğunu fark etmeye başladım. 2009 yılının sonuna doğru Jandarma Okullar Komutanlığı’nda öğrenim gören bir uzman çavuş adayı, bana ulaştı. Kendisinin Fethullah cemaatinden olduğunu, Konya’nın bir ilçesinden 10 kişi olarak aynı Işık Evinde eğitilerek okula sokulduklarını anlattı. Bu evlerde kendilerine çeşitli sınav denemeleri yaptırıldığını, burada çıkan soruların büyük çoğunluğunun girdikleri sınavla birebir aynı olduğunu, yine mülakat ve spor için özellikle yetiştirildiklerini, bu tür pek çok grubun olduğunu düşündüğünü, ama hücre biçiminde eğitildikleri için diğerlerini tanımadığını, sadece birlikte eğitim gördüklerini tanıdığını ifade etti. Ben konuyu amirlerime bildirdim. Konunun Jandarma Genel Komutanına kadar iletildiğini biliyorum. Sonuç mu? Ben bundan 2 ya da 3 ay sonra Balyoz Davası kapsamında tutuklandım. Bu konuyla ilgili ne yapıldığını bilmiyorum. Görünen pek bir şey yapılmadığıdır.

ABİ’DEN EMİR ALAN SUBAY OLUR MU?


- Cemaatin hedef aldığı öğrenci ve askerlerle yaptığınız görüşmelerden sonra bu yapının yarattığı tehlikeyi nasıl tanımlarsınız?
Kökü dışarıda olan bir küçük hiyerarşik yapı, büyük hiyerarşik yapıyı (TSK) ele geçirmek üzeredir diye düşünüyorum. Bu vahim ötesi bir durumdur. Düşünün komutanından değil bağlı olduğu imamdan, sorumlusu “abi”den emir alan bir silahlı kuvvetler personeli. Bu kabul edilebilir mi? Bir meczuptan emir alan komutan olur mu? Böylesi bir ordu Türk Milletini koruyabilir mi? Halk, başka bir hiyerarşiye teslim olmuş, kendisini dışlayan böylesi bir ordunun yanında olur mu? Bunu ne kadar örtmeye çalışsalar da şu an mağdur edilmiş binlerce TSK mensubu olanı biteni çeşitli anlatıyor.

- Bu anlatımlar dalga dalga yayılıyor. Bu halk nezdinde TSK’ya olan güveni zayıflatır. İvedilikle bu yapılanmanın önüne geçilmesi gerekir. Bu açık bir komutan sorumluluğudur.
Mevcut komuta kademesinin bu yapıya karşı etkin bir mücadele yürüttüğüne inanıyor musunuz?
Bunca olaya rağmen ne deniyor hala, “belge var mı?” Kardeşim, 6-7 yıl içinde gözünün önünde büyük çoğunluğu çok başarılı olan iki bine yakın Harbiyeli Kara Harp Okulu’ndan atılmış veya okulu bırakmaya zorlanmış. Geçmişte bu sayıya ancak 35-40 yılda ulaşılıyor hiç mi dikkatinizi çekmiyor. Konuyla ilgili kitabımda ayrıntılı bilgi verdim. 2010 sonrası askeri okullara müracaat eden asker çocuklarından kaçı mülakatı geçebilmiş. Hadi incelesinler bakalım. Bunun için önce soruşturma açarsınız, incelersiniz sonra bir kanaat oluşturursunuz. Bu ciddi iddiaları, gerçekliği durumunda vahim sonuçları olabilecek ifade ve söylentileri “belge var mı” diyerek ötelemek gaflettir, dalalettir.

2000-2014 YILLARI ARASI ARAŞTIRILMALI


- Cemaat yapılanmasının Türk Silahlı Kuvvetleri içinden tamamen temizlenmesi mümkün mü? Bu mücadele nasıl yürütülmelidir?
Elbette. Yeter ki kararlılık olsun. Mücadelenin kısa ve orta vadeli olması gerekir. Öncelikle askeri okullara girişlere tedbir getirilmeli. Sonra TSK’nın komuta kademesini oluşturacakların okuduğu Harp Akademileri’ne giriş sınavları kontrol altına alınmalı. 2000-2014 yılları arasında Harp Akademisi’ne giren ve şu an kurmay subay olan herkes özel olarak oluşturulacak bir ekip tarafından ayrıntılı güvenlik soruşturmasına tabi tutulmalıdır. Askeri hâkim ve hekim alımlarını da göz ardı etmeyelim.

KODLADIĞIM İSİMLER BANA DAVA AÇMIŞ


- Kitabınızda cemaatçi olduğunu söylediğiniz subayların isimlerini kodlayarak verdiniz. Peki, kitap çıktıktan sonra Askeri ve sivil savcılık yaptığı cemaat soruşturmaları için bilginize başvurmak istedi mi?
Şu ana kadar olmadı. Sadece duyduğum sivil savcıların kitapla ilgili inceleme yaptıkları. Kitap içeriğinde isimlerini kodlayarak verdiklerimizin bir kısmı da beni mahkemeye vermiş. Şu ana kadar gelişmeler bu kadar.

ŞIRNAK’TAN ÖZ’ÜN ÖNÜNE GETİRİLDİ


- TSK içindeki cemaatçilere karşı mücadele PKK terör örgütüne karşı yapılan operasyonları etkiler mi?
Ergenekon’dan pek çok subay Şırnak’taki üs bölgelerinden toparlanıp getirilip kumpas savcısı Zekeriya Öz’ün önüne atılmıştı, ne oldu? Balyoz ve diğer kumpas davalarında aralarında benim de olduğum terörle mücadeleye hayatını vermiş yüzlerce subay sahte olduğu açık verilerle içeri tıkıldı, ne oldu? Bu söylemde bulunanlar şunu mu demek istiyorlar acaba? “Siz bir örgüt değildiniz, onun için arkanızda kimse yoktu. Bunlar çok ciddi bir örgüt. Bir operasyon olursa isyan ederler.” Bu denmek isteniyorsa vahim bile demem hafif kaçar. Nerden baksan sakat bir yaklaşım. Ama ben size kestirmeden bir cevap vereyim. Böylesi bir operasyon, PKK ile mücadeleyi çok etkiler ama olumlu yönde.

Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel. “Ağacın Kurdu” kitabında Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki cemaat örgütlenmesi içinde yer alanların isimlerini kodlayarak vermiş. Jandarma İstihbarat’ın başına geçtikten sonra bu örgütlenmenin farkına varmış ve mücadeleye başlamış. Başına gelmedik kalmamış. Emekli Kurmay Albay Mustafa Önsel. “Ağacın Kurdu” kitabında Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki cemaat örgütlenmesi içinde yer alanların isimlerini kodlayarak vermiş. Jandarma İstihbarat’ın başına geçtikten sonra bu örgütlenmenin farkına varmış ve mücadeleye başlamış. Başına gelmedik kalmamış.