Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Tansel Çölaşan, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 94’üncü yılı nedeniyle SÖZCÜ’ye konuştu. Türk ulusunun 30 Ağustos Zaferi’yle insanca yaşamanın tam bağımsız ve egemen bir ülke olmakla gerçekleşebileceğinin en kesin örneğini verdiğini belirten Çölaşan, Türkiye’nin zor günlerden geçtiğini vurguladı. Çölaşan, “AKP iktidarı artık değiştiremeyeceği bazı gerçekleri görmeli, iç ve dış politika yanlışlarından, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in kurucu ilkeleriyle oynamaktan ivedilikle uzaklaşmalı, yanlışlarını başka yanlışlarla düzeltme yanılgısına düşmemeli, fırsatçı davranmamalıdır” dedi. İşte Çölaşan’ın açıklamaları:

“30 AĞUSTOS MİLATTIR”

- 94. yılını kutlamaya hazırlandığımız bu günlerde 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın anlamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
30 Ağustos; 26 Ağustos’ta başlayan, 9 Eylül’de hedefine ulaşan ulusal şahlanışın doruk noktasına ulaştığı gündür. Bu nedenle, 30 Ağustos ulusal kurtuluşumuzun “miladıdır” diyebiliriz. Atatürk’ün sözleriyle “Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyet’inin temeli 30 Ağustos günü sağlamlaştırılmış, ölümsüz yaşayışı taçlandırılmıştır.” Türkiye, kazandığı bu zaferle demokratik bir geleceğe doğru yol almaya başlamıştır; savaş içinde harekete geçirilen ulusal irade toplumun yönetim gücünün kaynağı olmuştur. Bu süreçte, 600 yıl boyunca sömürü ve baskı aracı olarak kullanılan kimi “doğaüstü” hukuk, siyaset ve egemenlik kavram ve kurumları bütünüyle yıkılmış, yerlerini yeni, çağdaş, demokratik ve laik bir anlayışın kavram ve kurumları almıştır. Kısacası Türkiye Ortaçağ’dan Çağ’a atlamıştır. Ayrıca bu zafer sonuçlarıyla sadece Türk ulusunun zaferi de değildir. Aynı zamanda dünyanın ezilen tüm uluslarına da esin kaynağıdır. Onların da demokrasi yolunu hâlâ aydınlatmaktadır.

“DÜNYAYA ÖRNEK OLDU”

- Son sözlerinizi biraz açar mısınız?
Türk ulusu 30 Ağustos Zaferi ile insanlığa, insanca yaşamanın tam bağımsız ve egemen bir ülke olmakla gerçekleşebileceğinin en kesin ve çarpıcı örneğini vermiştir. Bu zafer, başta geri bıraktırılmış “mazlum” ulusların ve genelde tüm insanlığın özgürlük ve demokrasiye yönelişinin tarihi bir adımıdır. Keşke zaferin dünya halkları üzerinde yarattığı bu heyecan sürebilseydi. Dünya bu gün yaşananları yaşamasaydı.

“HESAP YERİ MECLİS”

- Tam da bugün 30 Ağustos Zaferi’nden 94 yıl sonra ülkemizin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi sanki bu günler için söylenmiş gibi; dahili ve harici bedhahlar yine sahnedeler. Ortadoğu’da İslam coğrafyasının siyasi sınırlarını kendi menfaatleri doğrultusunda kanlı bir süreçle yeniden çizmeye çalışıyorlar. Türkiye de bu süreçte AKP iktidarının yanlış, öngörüsüz, sığ politikaları nedeniyle Ortadoğu bataklığına çekilme noktasında. PKK ve IŞİD, bomba yüklü kahpe ve korkak katliamlarıyla Fethullahçı kalkışmanın yarattığı tahribatı kendileri için fırsata dönüştürmeye çalışıyor. CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı Türkiye’yi kaos ortamına çekme amaçlıdır. Türkiye’de yaşanan bu gelişmeler gökten zembille inmedi. PKK da, IŞİD de, FETÖ de iktidarın şimdi Allah’tan ve milletten af dilediği yanlış politika ve bilinçli tercihlerinin yarattığı canavarlardır. Ama yanlış politikaların hesap verme yeri parlamenter demokrasilerde Meclis’tir. AKP iktidarı iç ve dış politika yanlışlarından, Cumhuriyet’in kurucu ilkeleriyle oynamaktan ivedilikle uzaklaşmalı, yanlışlarını başka yanlışlarla düzeltme yanılgısına düşmemeli, fırsatçı davranmamalıdır.

4

En değerli ortak paydamız laik ve demokratik Atatürkçü düşünce!

- Yanlışı başka yanlışlarla düzeltme derken neyi kastediyorsunuz?
Bu konuda sadece FETÖ’ye karşı mücadele gerekçesiyle iktidarın TSK’da “emir-komuta birliği”ni bozan, askerin gücünü sıfırlayan, terfi sisteminde siyasetin ağırlığını artıracak nitelikteki düzenlemelerinden söz etmek bile yeterlidir. Bu düzenlemeler yanlışı başka yanlışla düzeltme, fırsatçı yaklaşımlarının en çarpıcı örneğidir. Bir orduda “emir-komuta birliği” ve “güçlerin bütünlüğü” çok önemli bir savaş prensibidir. Bunu uzmanları söylüyor. Biz de görüyoruz; bu prensibin ters yüz edilmesi Türkiye’nin bölgesindeki caydırıcı gücünü zafiyete uğratacaktır. Bu da son derece vahim iç ve dış tehditleri beraberinde getirecektir. Yaşadığımız kriz bölgesinde güçlü bir TSK’nın Türkiye’nin en yaşamsal güvencesi olduğu tartışmasızdır. Siz iktidar olarak böyle bir ortamda, TSK’nın savaş gücünde zafiyete yol açacak düzenlemelere yönelirseniz Türkiye’nin güçsüzleşmesinde sizin ne menfaatiniz var diye sorarlar? CIA güdümlü Fethullahçı kalkışma üzerinden TSK düşmanlığı üretmek tarihi bir yanılgıdır. Unutulmamalıdır ki, Türk ulusu 30 Ağustos Zaferi’ni de ordu-millet olarak birlikte kazandı. Milli Mücadele tüm milletin eseridir. Zaferi çocuğuyla, kadınıyla, erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla Türk ulusu kazanmıştır. Ordu-millet bütünleşmesine bugün de ihtiyaç büyüktür.
- Ne yapılmalı? Çözüm?
Türk ulusunun bugün de aynen kurtuluş ve kuruluş günlerinde olduğu gibi Cumhuriyet’in kurucu değerleri etrafında bütünleşmesi kaçınılmazdır. Yaşanan gelişmeler; en değerli ortak paydamızın laik ve demokratik Atatürkçü düşünce olduğunu bir kez daha göstermiştir.
- 30 Ağustos’ta ADD olarak Ankara’da ve yurdun çeşitli yerlerinde zafer yürüyüşleri ve etkinlikleriniz olacak. Biraz bahseder misiniz?
Ankara’da başta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olmak üzere demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, sendika ve meslek odaları ve halkımızla Atatürkçü düşüncede buluşuyoruz. Yarıda bıraktırılmış ve yolundan saptırılmış aydınlanma devrimini yeniden başlatmak için 30 Ağustos günü saat 18.30’da Kızılay’da toplanıp ebedi başkomutanımız Atatürk’e, sadece Türk bayrakları ve Atatürk posterleriyle yürüyoruz. Halkımızı etkinliklerimize katılmaya çağırıyoruz.