Akın Öztürk’ün kendisine ‘Araştırayım’ dediğini ancak dönüş yapmadığını kaydeden Ünal, rehin alındığı ana kadar emri altındaki isimleri arayarak darbecilerin durdurulmasını emrettiğini anlattı. Ünal, rehin alınmadan önce 17 general ile durum değerlendirilmesi yaptıklarını, 23.30’da da baskına uğradıkları söyledi ve şu bilgileri verdi:

ÖZTÜRK DÖNMEDİ

O gece olay öncesi hareketlenmeyi öğrenince, Orgeneral Akın Öztürk'ü aradım ama uzun süre ulaşamadım, sonra Mehmet Şanver ulaştı ben konuştum. "Ankara'da uçak uçuruyorlar, ne oluyor oralarda, senin emirlerin hilafına darbe mi yapıyorlar" diye sordum, bana "Gece uçuşu zannediyorum, araştırayım" dedi, ben de "Değil Ankara'da alçak uçuş var’ dedim. Bundan sonra Akın Öztürk bana hiç dönüş yapmadı.

DİVAN-I HARP’LİKTİR

Bunun üzerine ben düğünde bulunan komutanları çağırıp topladım. "Herkes kendi üssünü arasın, hiçbir şekilde uçuş olmadığını ve olmaması gerektiğini teyit edin" diye emir verdim. Herhangi bir Üs'den uçuş olursa o Üs komutanı Divanı Harpliktir dedim. Tüm Komutanlar Üs'lerini arayarak bu emrini ilettiler ve bir faaliyet olmadığını teyit ettiler. Ancak Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü hariç, Diyarbakır 8.Ana Jet Üs Komutam Tuğgenaral Deniz Kartepe, Diyarbakır'daki Üsten 6 adet F-16’nın kalkışa hazır beklediğini söyledi. Ben derhal kalkışın engellenmesi emrini verdim. Ama uçaklar emri dinlemedi. İncirlik’ten de 2 tanker uçağının kaldırıldığım öğrendim.

DURUMA EL KOY

Eskişehir'deki Hava Harekat Merkezine nöbetteki Tuğgeneral Recep Ünal'a ulaştım ve tüm radarlar üzerinden çağrılar yaparak, tanker uçakların ve jet uçaklarının üslerine dönmelerini emrettim. Çağrıya cevap verilmedi. Ankara Harekat Merkezi de çağrılarıma cevap vermedi. Bunun üzerine Ankara da Kurmay Başkanı olarak görevli olan Tümgeneral Cevat Yazgılı'yı tekrar arayarak harekat merkezine gitmesine ve duruma el koymasını emrettim. Yazgılı bir müddet sonra beni arayarak Tuğgeneral Aydemir Taşçı'nın, eli tabancalı biçimde benim emrim olduğunu söyleyerek, Hava Harekat Merkezine girmiş. Hava Kuvvetlerinden ayrı bir müfreze oluşturarak kapıyı zorlayarak açmasını emrettim, içeride Tuğgeneral Sami Özatak ile Tuğgeneral Kemal Mutlum ve Kurmay Albay Devrim Orhan'ın bulunduğu Cevat Yazgılı bana söyledi. Bu ekibin birliklere emirler yağdırarak darbeyi destekleyici emirler verdiğini tespit ettik. Bu esnada Cevat Yazgılı'ya çullanıp, eline kelepçe taktıklarını öğrendim.

HAREKET MERKEZİNİ KÖR EDİN

Ben Genel sekreter Albay Veysel Kavak ve Hava Kuvvetleri MEBS’den Albay Ketencioğlu'nu arayarak, Hava Kuvvetleri Harekat merkezini kör etmelerini, elektriklerin, bilgisayar sistemlerin, telefonların kesilmesini emrettim. İçeridekilerle hiçbir şekilde temas kuramadıklarını söylediler. mBu esnada ben düğün salonunun olduğu yerden Eskişehir bulunan Hava Harekat Merkezine telefonla bütün birliklere yayınlanmak üzere "Ankara'daki Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi yasa dışı kişilerin elindedir, buradan verilen emir yerine hiçbir şeklide yerine getirilmeyecektir, bütün, emirler Eskişehir Hava Harekat Merkezinden benim adıma yayınlanacaktır, ben emir vermediğim sürece hiçbir uçakta uçmayacaktır" şeklinde emir verdim. Düğün salonunda bulunan Korgeneraller Cemal Kadıoğlu ve Nihat Kökmen'i Eskişehir'e gönderdim. İzinde olan Kurmay Başkam Korgeneral Haşan Hüseyin Demiraslan beni telefonla arayarak bir emrimin olup olmayacağım sordu, bende kendisine en uygun vasıta ile Eskişehir'e gitmesini emrettim.

BANA KELEPÇE TAKMADILAR

Saat 23.30 gibi yaklaşık 10 kişi civarında tam teçhizatlı bir grup bağırarak ve tavana ateş ederek antreye geldiler, hepsinin ellerinde plastik kelepçeler vardı. Ben herkese sakin olmalarım tembihledim, beni ilk gelen gruba teslim ettiler ve helikoptere gitmemizi istediler, dönüp baktığımda diğer arkadaşlarımın kelepçelenmekte olduğunu ve hatta iki tümgeneralin yere yatılarak kelepçelendiğini gördüm, bana kelepçe takmadılar, helikoptere gittik, helikopter Sabiha Gökçen Havaalanına indi, bu helikoptere sadece beni bindirdiler ve orada, hazır bir CN235 CASA uçağının beklediğim gördüm ve uçağa beni silahlı darbeciler bindirdiler ve buradan direk Ankara Akıncı Üssüne saat 02:00 sıralarında indik, ininceye kadar helikopterden Eskişehir’deki arkadaşlarla temasa devam ettim, Eskişehir'den bana uçuşların halen devam etmekte olduğunu ve Ankara'ya hakiki mühimmat atıldığım ifade ettiler.

UÇUŞ HATTINI DOLAŞTIRDILAR

Uçaktan inince beni bir minibüse bindirdiler, minibüsü kullanan genç bir üsteğmendi. Beni özellikle uçuş hattını dolaştırarak buradaki faaliyetleri görmemi sağladılar. Yaklaşık 16 uçak uçuşa hazırlanmış, hakiki mühimmat yüklü gördüm. 141. Filo önünde minibüsten indiğimde ortalıkta 30'a yakın pilot gördüm, çoğunluğu teğmen, üsteğmendi. Hepsinin göğsünün üzerinde bulunan isimlikleri sökülmüştü, beni Akıncı Harekat Komutanı Kurmay Albay Ahmet Özçetin karşıladı. ‘Hoşgeldiniz’ dedi. Ben de ‘’Hoş bulmadık dedim.

SENİN AYARIN BOZULMUŞ

Bana "bozulmuş ayarları düzeltmeye çalışıyoruz" dedi. Bende "senin ayarın bozulmuş" dedim. Önceden hazırlanmış olan içinde sadece bir sandalye bulunan odaya aldılar, cep telefonlarımı aldılar, iki silahlı şahsı kapıya diktiler, odamdan kendisi çıkarken "size Allah akıl fikir versin, Allah sizi ıslah etsin, başkada bir şey demiyorum, seni de bir daha görmek istemiyorum" dedim. Kapıyı kilitlediler ve ertesi gün saat 05:30'a kadar bu odada kaldım. Sabah kahvaltı getirdiler, bu esnada ellerimi ve ayaklarımı kelepçelemediler, gözlerim de açıktı.

AKIN ÖZTÜRK İKNA EDEMEMİŞ

Saat 09.30 sıralarında meydan pistlerine bombalar atılmakta olduğunu duydum. Bu saatten sonra tutuklu bulunduğum binada sesler birden bire kesildi. Saat 12.00’ye kadar büyük bir sessizlik devam etti, 12.00 sıralarında YAŞ üyesi Orgeneral Akın Öztürk geldi. Durum sordum, kendisinin karargaha gittiğini, bu işi yapan ekiple görüşerek vazgeçmelerini gerektiğini, başarılı olamayacaklarını, bu işin felaketle sonuçlanma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylediğini aktardı. Ancak ikna olmadıklarını, özellikle genç ekibin ısrarlı olduğunu, meydanın bombalanmasından sonra artık durumu kaybettiklerini anladıklarını, tamamen kırıldıklarını ve bu işi sonlandırmak için çözüm yolu aradıklarını ifade etti.

NEDEN DERDEST ETMEDİLER

Darbe yapan askerlere karşı Akın Öztürk'ün onlara söylemesi üzerine bu darbecilerin neden ona müdahale etmediklerini yada neden Akın öztürk'ü derdest etmediklerini bilemiyorum. Akın Öztürk bana Genelkurmay Başkanı ve 2. Başkanın da Akıncı da bulunduğunu ve kendileriyle görüştüğünü ifade etti. Artık olayın sonuçlanmak üzere olduğunu, darbecilerin teslim olmayı planladıklarını söyledi. Bana bir daha uğrayacağını söyleyerek ayrıldı. Saat 15.30 sıralarında tekrar geldi, 2.Başkan ile beraber olduğunu ve çıkabileceğimizi söyledi, dışarı çıktık, 2.Başkan ile görüştüm.

GENERALLER KURBANLIK KOYUN GİBİ

İstanbul'da beraber olduğum generallerin de Akıncı Üssüne getirildiğini duydum. Onları bulmadan ayrılmayalım dedim ve Yuvam 2 adlı eski bir misafirhanede tutulduklarını öğrendim. Orada hiçbir güvenlik görevlisinin kalmadığını, odalara girdiğimizde ise her bir odada bir general eli ve ayağı bağlı, gözü kapalı, neredeyse kurbanlık koyun gibi beklemekte olduğunu gördük. Kısa sürede makas ve bıçaklarla kelepçeleri ve bağlan çözdük. Bu kelepçe ve bağlan çözerken 2.Başkan Orgeneral Yaşar Güler ve burada bulunan 15 kişilik ekip yanımızda bulunuyordu, Akın Öztürk'te bu kelepçeler çözülürken yapımızda bulunuyordu. Hakan Karakuş’u bu arada hiç görmedim, kendisiyle de hiç görüşmedim. Akın Öztürk Akıncı Üssünden firar eden diğer darbecilerle birlikte araziye doğru kaçmadı, bizim hemen arkamızdan Hava Kuvvetleri Karargah Merkezine Yaşar Güler'in arabasıyla geldi. Akşam Saat 20:00 sıralarında karargahtan birlikte ayrıldık. Bana darp olmadı, hakaret ve tehdit gibi bir saygısızlıkla karşılaşmadım, bu eylemleri yapan herkesten davacı ve şikayetçiyim.’’