Başbakan Yardımcısı Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, FETÖ tarafından organize edilen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yakalanan sanıklar ve tanıkların ifadelerinden her gün yeni şeylerin ortaya çıktığını belirterek, görünenlerin icebergin sadece görünen yüzü olduğunu, çok daha görünmeyen taraflarının olduğunu düşündüğünü belirtti.

İHA Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Özel programına konuk olan Numan Kurtulmuş, siyasetin, STK’ların ve vatandaşın dik duruşu ile Türkiye’nin tahminlerin çok üzerindeki bir beladan kurtulduğunu belirterek, “Çok korkunç bir geceydi. Bağlandığımız televizyon kanallarında ‘Türkiye kötü bir gece yaşıyor ama yarın çok hayırlı bir sabaha uyanacağız.’ Zor bir geceydi. O geceye ilişkin çok kahramanlık öykülerinin anlatılmasını, magazinsel şeylerin söylenmesini çok doğru bulmuyorum. Allah razı olsun Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk andan itibaren ortaya koyduğu kararlılık, cesaret, arkasından milletimizin gösterdiği cesaret. Biz daha sonra yaralılarımızı ziyaret ettik. Her birisi muhteşem bir kahramanlık öyküsü. Medyanın çok ciddi ve dik duruşu, sizin aracılığınızla bütün medya kuruluşlarımızı tebrik ediyorum. Bakanlar Kurulunun, milletvekillerinin, parlamentonun dik duruşu, Türkiye’deki bütün STK’ların darbeye karşı durması ile Türkiye bir beladan, tahminlerimizin çok üstündeki bir beladan kurtulmuş oldu” dedi.

“Necdet Özel Paşa o gece sıkı bir telefon diplomasisi yürüttü”

15 Temmuz gecesinde neler yaşadıklarını Batuhan Yaşar’a anlatan Numan Kurtulmuş, “Cumhurbaşkanımız ‘eniştemden öğrendim’ dedi, Başbakanımız ‘eşten dosttan öğrendim’ dedi. Bende akşam eve gitmiştim, tam üzerimi çıkartmak üzereydim, bizim ev uzak olduğu için sesler duyulmuyor, arkadaşlar telefon etmeye başladılar ‘ne oluyor, uçaklar uçmaya başladı’ diye. Hemen kısa sürede bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kaldığımızı anladık. Ben bakan arkadaşlarımızı, başta Milli Savunma Bakanımız ve İçişleri Bakanımız olmak üzere aradım, Başbakanımızın ve Cumhurbaşkanımızın telefonlarına ulaştım. Başbakanımızın Özel Kalem müdürü çıktı, Cumhurbaşkanımızın telefonuna Berat Albayrak Bey çıktı, konuştu. Bundan evvel de Necdet Özel Paşa özel hukukumuz olduğu için aradım, meseleyi son derece ciddi bulduğunu, birçok kuvvet komutanına ulaşamadığını söyledi. Kime ulaşmaya çalışabilirseniz ulaşmaya çalışın dedim, Necdet Özel Paşa o gece sıkı bir telefon diplomasisi yürüttü. Hemen arkasında Çankaya’ya geldik. Çankaya’ya gelirken yollar kesilmişti, vatandaşlarımız gelmeye başlamışlardı. Biz durduk, vatandaşlar bizim olduğumuzu anlayınca geçişe müsaade ettiler ve bir müddet sonra Çankaya’da sabah 05.30’a kadar bakan arkadaşlarımızdan Tuğrul Bey, İsmet Yılmaz Bey, Süleyman Soylu Bey, Başbakanlık Müsteşarı, MGK Genel Sekreteri vardı, diğer bakan arkadaşlarımız orada oldu. Çok sayıda silah sesleri geldi, tanklar önce 1 numaralı kapıdan girmeye çalıştı, vatandaşlar tankı püskürttü. Daha geç saatlerde 5 numaralı kapıdan tanklar girmeye çalıştı, yine vatandaşlarımız püskürttü. Bu sefer tanklar havaya atış yaptılar. Sürekli uçaklar geçiyor, hatta bir keresinde bomba atıldı zannettik, bütün bunlar yapılırken, polis arkadaşlar ‘sığınağa inelim’ dediler. Saldırıya en açık yerde bütün bakan arkadaşlarımızın durdu. Herkes elindeki telefon ile ulaşabileceği herkese ulaşmaya gayret etti” diye konuştu.

Muhafız Alayından bir hamle gelip gelmediğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, “Öyle bir hamlenin geldiğini sonradan öğrendik. Çok sayıda silah sesleri oldu. Helikopterlerin üzerimizden geçerken taciz ateşleri açtığını öğrendik. Polis arkadaşlar da gerekli cevapları verdiler. O gece saat 05.30’da çıkıp TRT’ye yayına giderken, genç yaşlı vatandaşlarımız sabaha kadar orada bekliyorlar, ola ki birileri gelir diye orayı terk etmediler. Ne bakan arkadaşlarımızın hiç birisi ne de milletvekili arkadaşlarımızın hiç birisi en ufak bir karamsarlık içinde olmadılar. Hep şunu gördük, bu büyük bir saldırı, sabaha inşallah çok iyi şeyler olacak şeklindeki inancımızı hiç kaybetmedik. Milletimizin kahramanlığı, cesareti sayesinde Türkiye bu büyük belayı savuşturmuş oldu” şeklinde konuştu.

Sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanının Çankaya’ya gelmesinden kısa bir süre sonrasında orada olduğunu belirten Kurtulmuş, darbeci Tümgeneral Mehmet Dişli’nin de orada olduğunu bildiklerini belirterek, “O kişinin de orada olduğunu biliyoruz, daha sonra ilgili bakan arkadaşlarımız geldiler. Başbakanımızın yaptığı basın toplantısı öncesinde ve sonrasındaki süreçte de orada hep beraber durum değerlendirmeleri yaptık” ifadelerini kullandı.

“Bu sistemi değiştirmediğimiz sürece Türkiye bundan sonra da darbelere gebe olacak”

Türkiye’de darbe üreten bir sistem olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalındığını kaydeden Kurtulmuş, “12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, 27 Nisan Muhtırası olduğunda ‘artık çok güçlü, istikrarlı bir hükümet var, bu kararlılıkla bir daha darbeler olmayacak’ diyorduk. Darbe üreten bir sistem olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu sistemi değiştirmediğimiz sürece Türkiye bundan sonra da darbelere gebe olacak. Çok hain, Türkiye’nin şimdiye kadar karşılaşmadığı şekilde, Türkiye’yi bir iç savaşa ve belki dış işgale müsait hale getirmek üzere yapılmış olan bir darbe teşebbüsünü savdık. Ama şimdi öyle yapalım ki bir daha hiçbir kimse aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçirmesin. Bu yapısal değişiklikleri ve bunun öncesinde zihniyet değişikliğini gerektiriyor. Zihniyet değişikliği nedir? Türkiye’de bütün gücün sivil iradede olduğunu ortaya koyabilecek bir değişikliğe ihtiyaç var. Bu bir taraftan TSK’nın yapısal dönüşümünü gerekli kıldığı gibi bir taraftan da Türk siyasetinin yapısal dönüşümünü gerekli kılıyor. Ben 4 noktanın önemli olduğunu düşünüyorum, bir tanesi ve o istikamette gelişmeler olacak, sivil asker ilişkilerinde milli iradenin belirleyici olması. İkincisi, TSK’nın bir organizasyon çalışmasına girmesi, zaten daha önceki Bakanlar Kurulu sırasında Genelkurmay Başkanlığından bu konuda brifing aldık. TSK’nın 2030 perspektifi, TSK’nın uzman orduya dönmesi. Yani çok az sayıda ordu ama uzman insanlar. Bunların gerçekten özellikle 21. Yüzyılın savaşlarına hazır hale gelebileceği bir yeteneğe kavuşması. Zaten ordunun böyle bir çalışması var. Üçüncüsü, TSK’nın kaynağının çeşitlendirilmesi. Sadece bir tek kaynaktan değil, çeşitli kaynaklardan TSK’ya personel sağlayacak imkanların ortaya koyulması için gerekli adımların atılması. Dördüncüsü ise, bu anlamda kaynağı çeşitlenmiş olan TSK’nın tek elde toplanmaması. Şuandaki öncelikli meselemiz TSK’nın içinden bu virüslerin temizlenmesi, FETÖ’cü eşkıyanın dışarıya çıkartılması eyvallah, yeter mi? Yetmez. Öyle bir hale getirelim ki TSK ve Türk siyasal sistemi bir daha bir darbe üretmeyecek bir hale gelsin. Bu anlamda TSK’nın bu yapısal dönüşümü sağlaması zorunludur, YAŞ toplantısından sonra hızla çalışmalar başlayacak” açıklamasında bulundu.

“Aklınıza gelen her birimin içinde varlar”

Siyasi iradeyi temsil eden Bakanlar Kurulu’nun TSK’nın ihtiyacının ne olduğunu bildiğini belirten ve bir daha Türkiye’de hiçbir kimse aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçiremeyecek kadar kuvvetli demokratik bir yapının TSK içerisinde olması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, “Buradaki amaç TSK’nın itibarını zedelemek, TSK’yı geri plana itmek değildir. TSK’yı olması gereken yere çekmektir. Yani TSK’nın vazifesi Türkiye siyasetine belli aralıklarla müdahale etmek değil, müdahale edecek bir takım zeminlere müsaade etmek değil. TSK’nın vazifesi vatan savunması. Jandarma ve Sahil Güvenlik İçişleri Bakanlığımıza tam bağlanacak. Askeri liselerden, TSK’nın diğer unsurlarının bağlanacağı mercilere kadar bütün bunlar tartışılacak, en doğrusu ortaya konulacak ve adım atılacak. Siyasi alana gelince, siyasi alanda darbeleri önlemenin yolu demokratikleşmedir. Tam anlamı ile toplumda farklı her sesi olan her insanın sesini istediği şekilde ortaya koyabilmesidir. Kimsenin ikinci ya da üçüncü sınıf vatandaş durumuna itilmemesidir. Bunu sağlamının yolu da devletin ele geçirilecek bir yer olduğu değil, devletin hizmet edilecek bir yer olduğu anlayışı ile devletim tüm kadrolarının birimlerinin millete açılması. Temel meselelerimizden birisi de bu. Bu FETÖ nasıl ortaya çıktı? Uzun yıllar Türkiye’de TSK’nın içinde irtica ile mücadele programları uygulandı, muhafazakar, dindar insanların, ailesinde dindar insanlar olanların TSK’ya alınmadığı bir takım süreçler yaşandı. 28 Şubat’tan sonra devletin neredeyse bütün kadrolarından muhafazakar insanlar temizlendi. Böyle bir ortamda birisi gelip kulağınıza ‘bunlar seni almıyorlarsa ben alırım, gel benim örgütüme katıl’ derse bu insanlara illegal bir takım paralel yapıların üyesi olmak, onun içine katılma imkanı verirsiniz. Yargıda aynı şeyi yapmışlar, üniversitede, TSK’da, emniyette yapmış aynı şeyi. Aklınıza gelen her birimin içinde varlar. Nasıl örgütlenmişler? Sizin önünüze engel mi çıkartılıyor? Bu yeni olan bir hikaye değil, 20 sene önceki hikaye. Özellikle 28 Şubat’tan sonraki süreçte çok daha güçlenmişler. ‘Bizim örgütün içine gir, biz seni yükseltelim’ demişler. Sen kimsin? Bunu önlemenin yolu ise demokratikleşmedir. Üç tane temel ilkemiz olacak; ehliyet, liyakat ve millete sadakat. Kim bu kriterleri karşılıyorsa, hangi toplumsal gruptan olursa olsun. Sadakati örgütlere, güç sahiplerine değil, bir tamım paralel çevrelere değil, sadakati bizatihi millete ve vatana olsun. Bu şekilde bir devlet sistemini herkese açabilirsek siyasal sistemimizi de reforme etmiş oluruz, herkes ciddi bir şekilde sistemin içinde yer alır” dedi.

“TSK’nın birçok makamında muhtemel olarak atanabilecek isimlerin devre dışı kaldığı bir YAŞ söz konusu”

YAŞ toplantısını insanların ordudan atıldığı bir toplantı olarak düşünmemek gerektiğini belirten ve YAŞ toplantısının öne çekilmesinin çok önemli bir adım olduğunun altını çizdi. Kurtulmuş, “TSK çok ağır bir darbe yedi. Gerçekten Genelkurmay Başkanının da ifade ettiği gibi içindeki bir takım asker kılıklı eşkıyalar TSK’nın imajını ciddi bir şekilde perişan ettiler. Süratle TSK’nın milletin ordusu haline gelmesi lazım. YAŞ toplantısının öne çekilmesi önemli bir adımdır. Bekleyecek bir günümüz, 1 saatimiz yok. Öncelikle TSK’nın içinden bu adamların temizlenmesi ama temizlenmek için YAŞ’a da gerek yok. Çıkartılan kanun hükmünde kararname kapsamında Milli Savunma Bakanının imzası ilgili komutanın teklifi ile ordudan bu örgütle irtibatlı olan herkesin çıkartılması söz konusudur. Bu zaten OHAL kapsamında olacak bir şeydir. Yarınki YAŞ’da yeni bir şey ortaya çıkacak, ordunun dizaynı çıkacak. Ordunun üst düzey generalleri, albayları, yarbayları tutuklandı, gözaltına alındı. Ortada çok sayıda insanın irtibat içinde olduğu söylenen bir darbe teşebbüsü var. TSK’nın birçok makamında muhtemel olarak atanabilecek isimlerin devre dışı kaldığı bir YAŞ söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanımızın nezaretinde zaten bu çalışmalar yapıldı. Yarın da tek günlük bir çalışma ile olgunlaştırılmış olan bu çalışmanın son rötuşları yapılacak. Burada üç şey yapılacak; kimler emekli edilecek, kimlerin beklemelerine karar verilecek, kimler terfi edecek. YAŞ çok olağanüstü bir dönemde toplanıyor ama ordudan ayıklanmalar kanun hükmünde kararnameler gereği yapıldığı için YAŞ bir anlamda üzerinde çok tiz çalışılmış olan tayin-terfilerle ilgili bir süreç oluşacak ve ayrıca ordunun yeniden organizasyonu gibi bir takım konularında YAŞ’ta gündeme gelmesi muhtemel” diye konuştu.

“Siyaset ayağı da vardır, olmaması mümkün mü?”

Darbe girişiminin sivil, yargı ve emniyet ayağı olduğunu ardından da siyaset ayağının da olduğunu söyleyen Kurtulmuş, ilk andan itibaren siyasetin bütünü ile darbe karşısında sağlam durmasının darbecilere prim verebilecek siyasetçi havuzunu daraltmış olabileceğini belirterek, “Bundan sonra kara kaplı defterin kapağı açıldı. Çok şükür millet vaziyet etti, emniyet kuvvetlerimizin fedakar gayreti, bütün birimlerimizin fedakar gayreti ile bu iş bastırıldı. Ama kara kaplı defter de açıldı. Her tanığın, her sanığın ifadesinden yeni bir takım bilgiler ortaya çıkıyor. Her gün onlarca farklı şeyi bizde yeni yeni öğreniyor. Gördüklerimiz, duyduklarımız zannediyorum ki aysbergin sadece görünen yüzü. Bunun altında çok daha görünmeyen taraflarının olduğunu düşünüyorum. Bu iş de adalet meselesi. Bundan sonra siyasetin ve güvenlik birimlerimizin konuşacağı bir alan yok. Güvenlik birimlerimiz bu eşkıyaları, bunlarla irtibatlı olanları ortaya çıkarttı, şimdi adliyenin çok titiz bir şekilde çalışması lazım. Mesela Akıncılar Üssü’ndeki ordunun imamı olduğu söylenen kişi nasıl serbest bırakılır. Böyle bir şeye nasıl inanılır. HSYK gerekli incelemeleri yapıyor. Ben buna darbe teşebbüsü değil, Türkiye’yi işgale hazırlama teşebbüsünün içinde olduğu söylenen… Siz hayatınızda bir gece karargahta kaldınız mı? Ben de kalmadım, ne işi var o adamın orada. Buna benzer bir sürü noktalar ortaya çıkar. Bunun sivil ayağı vardır, içeride, dışarıda sivil ayağı vardır, yargı, emniyet ayağı vardır, bunlar çıkartılıyor. Siyaset ayağı da vardır. Olmaması mümkün mü? Türkiye’de hangi darbenin siyaset ayağı yok? Bu kadar kendilerince hazırlanılmış, Cumhurbaşkanımızı öldürmek üzerine başlayacağı varsayılan darbenin mutlaka başka ayakları da vardır, bunların hepsinin çıkartılması lazım. İlk andan itibaren medyanın sağlam durması, siyasetin bütünü ile sağlam durması bu anlamda darbecilere prim verebilecek siyasetçi havuzunu çok daraltmış olabilir. Ben hiçbir şeyi bilerek söylemiyorum, kimseyi kast ederek de söylemiyorum. Bunların hepsinin incelenmesi lazım. Titizlikle bütün bu sorguların bitirilmesi ve nereye kadar gidiyorsa sonuna kadar gidilmesi” açıklamasında bulundu.

“Bundan sonra stratejik yerlerin çok iyi korunması lazım”

TBMM’yi vuran hain pilotla ilgili bilgilere yönelik sanki bir karartma olduğu iddiasına da cevap veren Kurtulmuş, “Bildiğim kadarıyla o gün havalanan uçakların her berisinde hangi pilotların uçtuğu, uçakların nereden kalktığı belli. Herhangi bir karışıklığın olmaması gerekir. Hangi uçağın nerden kalktığı, ne yaptığı, nereye konduğu bellidir. Hava Kuvvetleri bunları çıkartır ortaya” dedi.

Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM ve Çankaya Köşkü’nün hava savunma sistemleri ile korunması konusundaki soruya da, “Bundan sonra stratejik yerlerin çok iyi korunması lazım. Devletin en üst düzeyinin içinde olduğu, Beştepe’deki Külliye, TBMM, Başbakanlık ve başka yerlerin üst düzey korunması lazım. Derler ya ‘bir musibet bin nasihatten evladır.’ Bunlar kimsenin aklına gelmez ama olabiliyor” diye konuştu.

“Bu dosyaların çoğunun açılması lazım”

Batuhan Yaşar’ın, Dink cinayeti soruşturmasının yeniden ele alınacağı, Uludere’de köylülerin bombalanması konusunun yeniden açılacağı ve Rus uçağının vurulması ile ilgili görüşlerini sorması üzerine Kurtulmuş, “Bu FETÖ’cü çetenin bu kadar çok millet ve vatan düşmanı olduğu anlatılsa anlatılamazdı. Olmuş mudur? Olabilir. O yüzden bu dosyaların çoğunun açılması lazım. Bunlar, bu milleti zora sokmak için, bu milleti darda koymak için her türlü hilenin içerisine girmiş olabilirler. Dün belki olağan şüphelilerde ama bugün olmuş şüpheliler. Bu adamların geçmiş dönemlerinde ellerindeki devlet gücünü kullanarak neler yaptıklarının hepsi ortaya çıkarılması lazım. Bütün bu şaibeli konuların üstünün açılması lazım ve kara kaplı defterin açılması lazım. Eskiye doğru gittiğimiz zamanda belki bugünkü darbe teşebbüsünün de, işgal teşebbüsünün de bir takım ipuçları ortaya çıkacak. Dolayısıyla bunlarda zaman içerisinde ortaya çıkar diye düşünüyorum. Hızlı bir şekilde temizlik operasyonunu devlet yapıyor. Şeffaf bir devlet yapılanmasını ortaya koyacağız” açıklamasında bulundu.

“Eğer darbeciler başarılı olsaydı Cumhurbaşkanımızı infaz edeceklerdi”

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen liderler zirvesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, “Devamı gelecek bunun. Ben meclisteki partilere bu anlamda teşekkür ediyorum. Bütün partilerin göstermiş olduğu dirayet ve cesaret, hem de meclisin olağanüstü toplanarak bu darbe teşebbüsünü kınamış olması ve 4 partinin ortak imza vermiş olması çok önemlidir. Kılıçdaroğlu’nun ve Bahçeli’nin Cumhurbaşkanımızın daveti ile Beştepe’de ortaya koyduğu o tablo Türkiye için çok önemlidir. Biz hep siyasette birbirimize rakip olabiliriz ama düşman değiliz. Hep bunu söylüyorduk. Şimdi bundan sonra siyasette düşmanlık dili değil rekabet dili olacaktır. Bu süre içerisinde de bütün partiler şunu görmüştür ki demokratik zemin ortadan kalktıktan sonra siyasi tartışmanın hiçbir anlamı kalmıyor. Siyaseti sonuna kadar tartışacağız. Eğer bu darbeciler başarılı olsaydı inanın bir kere Cumhurbaşkanımızı bulsalardı infaz edeceklerdi, bakanlar kurulu ve bizleri buldukları zaman infaz edeceklerdi. Ne Sayın Kılıçdaroğlu’na ne de Sayın Bahçeliye ne de diğer partilerin yöneticilerine bir müsamaha göstermeyeceklerdi. Adamların amacı bizatihi bu milleti karmaşaya sokmaktı. Ülke içerisinde karar alacak bir mekanizma olarak siyaseti bırakmamaktır. Muhalefetine de iktidara da düşmandır. Bunu herkes gördü. Bizim için asıl olan demokratik sistemin varlığını korumaktır. Türkiye’nin bu anlamda medyası, sivil toplum kuruluşları, siyasi partileri ve çok geniş kitlelerin bu anlamda çok büyük bir kısmı için bunu başarı ile büyük bir sınav verdiler. Keşke bu sınavı aynı şekilde 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da, 27 Mayıs’ta vermek mümkün olsaydı. Bundan sonra üzerimize düşen bu dili, bu zemini korumak. Bu sadece bir günlük ya da bir toplantıya has bir mesele değildir. Bundan sonra Mecliste birçok yasayı beraber çıkaracağız, birçok konuda ortak karar alacağız” diye konuştu.

“Fethullah Gülen eli kanlı bir canidir”

Kurtulmuş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fethullah Gülen’in iadesi hakkındaki sözlerinin çok doğru ve çok güzel olduğunu vurgulayarak, “Biz Fethullah Gülen’i sadece hoşumuza gitmeyen bir adam olduğu için talep etmiyoruz. Son operasyon göstermiştir ki Fethullah Gülen eli kanlı bir canidir. Türkiye’de 246 vatandaşımızın katili olan çetelerin komutanıdır. Bunu ana muhalefet partisi lideri olarak da Kılıçdaroğlu’nun söylemesi son derece önemlidir. Bu iktidarı ile muhalefeti ile herkesin talebidir. ABD’nin yöneticileri empati yapmak durumundadırlar. Biz Türkiye olarak uzun yıllardır ABD ile müttefik içerisindeyiz. Böyle iki ülke arasında ilişkiler var. ABD’yi yıkmak için harekete geçen bir örgüt ve o örgütün başında olan bir papaz gelse burada Çankaya’da bir yer de otursa ve biz bunu yıllarca burada korusak, yıllarca burada tutsak Amerikalı dostlarımız ne hissediyorsa biz de onu hissediyoruz. Bu empatiyi yapmaları lazım. Yani 3-5 çete bozuntusunun geleceğimi önemlidir, onun başındaki liderin geleceği mi önemlidir yoksa Amerika’nın uzun yıllardır müttefik olduğu bir ülkenin 79 milyon vatandaşı mı önemlidir? Bu kararı vermek Amerikalılar için stratejik bir karardır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Dalaman’dan kalktıktan sonra rotasının bir Amerikan düşünce kuruluşu tarafından Twitter’dan paylaşıldığı iddialarına yanıt veren Kurtulmuş, “Bu bir söylenti olarak var. Ama zaten Sayın Cumhurbaşkanımız o cesaretle uçağını havalandırdıktan sonra o uçağın nereye ne şekilde gideceği havada birçok merkez tarafından takip edilebiliyor. Bunun takip edileceğini bilmeyecek noktada değildi. Bedeli ne olursa olsun İstanbul’a gelme kararı vermiş olan bir Cumhurbaşkanı, başkomutan. Dolayısıyla bunların hepsi birer teferruat. Tabii ki bunların hepsinin üstünde Allah’ın takdiri olduğunu söylemek durumundayız” ifadelerine yer verdi.

Yeni Anayasa sürecinde siyasi partilerin desteğine yönelik değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, “Burada ast olan şey devletin bu tehditten arındırılmasıdır. Bununla ilgili bazı alanlarda anayasa değişikliği gerekebilir. Bunların sağlanması için muhalefet partilerinin vereceği bir destekten bahsediyoruz. Bir daha darbe olmaması için muhalefetin anayasaya yönelik bu tür destekleri olabilir. Ama bu beyanın bütünüyle savunması için gerekli olan anayasa değişikliği neyse onlar muhalefetin vereceği destektir” ifadelerini kullandı.

“FETÖ’cü yapının teolojisi ile IŞİD’in teolojisi arasında hiçbir fark yoktur”

FETÖ terör örgütünün dini yapısı hakkında da soruşturmaların olacağı sinyalini veren Kurtulmuş, “Darbe tehdidinden hemen sonra Diyanet İşleri Başkanımızı ve başkan yardımcıları toplanarak bu konuda talimat verdik. Meselenin teoloji kısmını, ilahiyat kısmını anlatmak Diyanet İşlerimize düşer. Hem millete anlatmak, hem de bu yapımın çözülmesi. Maalesef bu yapının dini tarafıyla ilgili kısım hiç konuşulmadı şimdiye kadar. Ben çok net konuşuyorum. Bu FETÖ’cü yapının teolojisi ile IŞİD’in teolojisi arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisin de ortak tarafı tekfircidir. Yani birisi başındakini halife olarak kabul ediyor, birisi mehdi hatta mehdinin de üstünde görüyor. Hata yapmaz bir yapı olarak görüyor ve kendisinin dışındaki herkese aralarında Müslüman hukuku geçmiyor. Bizim Anadolu topraklarının inanışı ise, ‘kim Allaha ve Peygambere inanırsa, Müslüman olduğunu ilan ederse Müslümandır.’ Bizim zaten bu topraklara can veren, bu toprakları ayakta tutan şey odur. Kimseyi halkanın dışında görmez. Gelene de gidene de kapısı açıktır. Bizim geleneğimiz budur. İslam dünyasının başına bela olan bir teolojidir ve IŞİD teolojisiyle hiçbir farkı yoktur. IŞİD ‘ben batıya karşı savaşıyorum’ diyor, FETÖ’de ‘ben Batı’nın emir kuluyum’ diyor dünkü açıklamasında. ‘Ne olur beni paspas edin ama Türkiye’ye vermeyin.’ Dediklerinin özeti bu. Bunların belki teferruatta ayrılıkları var ama düşünceleri itibariyle kendilerinden olmayan kimseyi kabul etmeyen zihniyetleri var” diye konuştu.

FETÖ örgütüne mensup kişilerin üzerinden çıkan 1 dolarlar hakkında konuşan Kurtulmuş, “Vallahi çok enteresan. Bunu biz de bu vesile ile öğrenmiş oluyoruz. Bu 1 doların maneviyatı olan dolar olduğu, okunup üflediği anlaşılıyorsa gerçekten paranoyak bir hezeyandır. Böyle bir şeye bu insanların inanması ayrıca vahim bir konudur. Öyle anlaşılıyor ki bunların üzerinden bir haberleşme sağlanmış” dedi.

“Türkiye ekonomisi büyük bir türbülansın içerisine girmemiştir”

Yaşar’ın “15 Temmuz öncesine ekonomik anlamda dönmemiz ne kadar zaman alır?” sorusunu yanıtlayan Kurtulmuş şunları kaydetti:
“Çok şükür geneli itibari ile baktığımız da bu kadar büyük bir darbe tehdidinin sonrasında ülkenin ekonomisinin hallaç pamuğu gibi dağılması lazımdı. Çok şükür böyle bir şey olmadı. Pazartesi günü piyasalar tepki verdi mi, verdi. Ama bugün itibari ile baktığımızda dolar 3,09’a kadar çıkmıştı şimdi 3,04’e gerilemiş görünüyor. Önümüzdeki haftadan itibaren doların 3’ün altına ineceğini tahmin ediyorum. Ayrıca bu tür ortamlarda herkes Türk parasını bozdurur döviz alır. Bunun tam tersine 9 milyar dolara yakın döviz bozduruldu ve Türk parasına dönüldü. Ayrıca bir başka gelişme de; Türkiye’deki yabancı ortakları olan şirketlerimizin büyük bir kısmı yabancı ortaklarına Türkiye’de durumun iyi olduğunu, burada sermaye çekecek bir durumun olmadığını anlatıyorlar. Borsa İstanbul’un 5 yıllık ve 10 yıllık devlet tahlilleri faizlerindeki dalgalanmalarında makul seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bu şu demektir özetle; Türkiye ekonomisi büyük bir türbülansın içerisine girmemiştir. Bir sallandı, çok kolay bir şey değil bu. 9 şiddetinde bir deprem oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın yarım saat geç kalsaydı, inşallah bir şey olmazdı, Allah korurdu ama Allah muhafaza aksi bir şey olsaydı Türkiye’nin bugün olacağı noktayı düşünüyor musunuz? Burada bu televizyon yayını olmayacaktı. Türkiye’nin her şehrinde çatışmalar olacaktı. Adeta bir korku tünelinden geçtik. Bunlar gerçekten vahim bir geceyi bize yaşattılar. İnşallah bu son olacak.”

Halkın 15 Temmuz darbe gecesinde göstermiş olduğu kahramanlık destanı hakkında değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, “Allah razı olsun, elleri değil ayakları öpülecek bir milletin ferdi olduğumuz için iftihar ediyoruz. Çok sayıda yarılımızı ziyaret ettik. Bir hanımefendiyi ziyaret ettik. Beyi şehit olmuş, oğlu başka bir hastanede yaralı yatıyor. Kadıncağız diyor ki ‘keşke ben de şehit olsaydım, şimdi kalksam yine giderdim’ diyor. Bu iman onların anlamadığı bir şey. Gizli örgütlerde bu iman verilmiyor. Bu imanı veren bu toprakların suyudur, havasıdır. Bu insanlar bu imanla sokağa çıktılar, Çanakkale ruhunu yazdılar. Allah razı olsun büyük bir destan yazdılar. Asgari ücretlisi var, işadamı var, şu ırktan olan var, bu ırktan olan var herkes ‘ya Allah’ diyerek tankın önüne giderken bu ülkeyi düşünerek gitti. Eli değil ayağı öpülecek bir millettir. Şimdi üzerimize düşen bir daha darbe olmayacak şekilde sistemi yapmaktır. Bunu yapmazsak şehitlerimizin mücadelesine gerekli katkıyı sağlamamış oluruz” şeklinde konuştu.

“Bu dokuz şiddetinde bir depremdi artçı sarsıntıları olacak”

FETÖ’cü teröristlerin tekrardan suikast girişiminde bulunacağı yönündeki iddiaları da yanıtlayan Kurtulmuş, meydanlarda halkın direnişe devam etmesinin bir anlamı olduğuna dikkat çekerek, “Sistematik bir şeyde gelen bu ilk darbe savuşturulmuştur. Bu anlamda devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla tıkır tıkır işliyor. Bunda hiçbir sorun yok. Olağanüstü olarak devletin işleyişi anlamında devlet bütün meselesiyle hakimdir, darbeciler püskürtülmüştür. Ama korkulu rüya görmektense uyanık durmak evladır. Onun için meydanlarda olacağız. Bu dokuz şiddetinde bir depremdi artçı sarsıntıları olacak. Ama çok kuvvetli sarsıntıları olması mümkün değil. Esas hedefin Cumhurbaşkanımızın şahsı olduğu, onun temsil ettiği dava olduğu, onun ortaya çizmiş olduğu yeni Türkiye ideali olduğu aşikardır. 15 bine yakın kişi gözaltına alındı. TSK içerisinde de çok sayıda kişi gözaltına alındı ve bir kısmı bırakıldı bir kısmı tutuklandı. Bu anlamda bunların geriye kırıntıları mutlaka kalmıştır. Bunlar bir daha adım atmak isteyebilirler. Bu yüzden uyanık durup meydanları boş bırakmayacağız. Meydanlarda demokrasiye, Cumhurbaşkanımıza, Türkiye’ye sahip çıkacağız. Mesele Türkiye’dir, güçlü Türkiye’nin kurulmasıdır. Herkes görevini yapacak ve süratle yaraları saracağız. Ekonomi alanına da gelince, bunlar nerede saldırabilirler en çok saldıracakları iki alan var. Bunlardan birisi; ‘Türkiye’de anti demokratik bir süreç yürütülüyor’ başta dediler ki ‘Erdoğan yaptırdı darbeyi.’ Onları temizleyip daha fazla diktatörlük ortaya koymak için bu tutmadı. Şimdi dış dünyada bunlar ve destekçileri maalesef algı operasyonu yürütüyorlar. Buna karşıda biz bütün gücümüzle karşı atakta bulunuyoruz. Medya kuruluşları üzerinden de bu çalışmaları yapıyoruz. Diğer taraftan da eğer yapabilirlerse Türkiye ekonomisi üzerine bazı spekülatif eylemlerin olmasını sağlamaya çalışacaklar. Ama her iki alanda da çok şükür Türkiye gerekli tedbirleri alıyor. Ayrıca bunlar neden bu kadar çok bozuldular onu da söyleyeyim. Türkiye bütün çevresindeki dostluk halkasını genişletmeye çalıştı. Türkiye kendisine yeni ufuklar açmaya çalıştı. Dış politikada Rusya ile yakınlaşma ve normalleşme budur. Cumhurbaşkanımızın 9 Ağustos’ta gidecek olması önemli bir adımdır. Bütün bunlar belli ki bu adamları çok telaşlandırdı. Herkesle kavga eden içine kapanık bir Türkiye istiyorlardı böyle olmayacak boşa heveslenmesinler. Bu millet bu darbeye meydanlara çıkarak karşı çıktı. Bundan sonra Türkiye dış politikada daha fazla itibarı olan bir ülke olacak. Bunlar istediler ki Türkiye ekonomisi bir türbülansa girsin. Tam tersine Türkiye ekonomisi 65. Hükümetin programı çerçevesinde çok daha fazla yatırım yapan bir ülke haline gelecek. Hem kamu hem de özel yatırımlar anlamında söylüyorum. Bunlar istediler ki siyaset daha kavgalı gürültülü hale gelsin, Cumhurbaşkanımızı orada tek başına bırakalım tam tersine siyaset şimdi daha fazla kol kola, el ele, omuz omuza bir şekilde kardeşçe bir süreci işletecek. Yani darbeciler neyi planladıysa millet sadece darbeyi bozmadı onların bütün planını ters düz etti” dedi.   İHA