Çetin, “FETÖ ilk kez sarı-lacivert duvara tosladı” sözünün perde arkasını anlattı: Komutanlarımız bile bizi
terk etmişken Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yanımızdaydı. O yüzden kumpasa uğradılar. Ama hedef yanlıştı.

RÖPORTAJ: Nil SOYSAL        FOTOĞRAFLAR: Mert ARISLAN

 

BALYOZ BALYOZ, İTİBARIMIN EN YÜKSEK OLDUĞU DÖNEMDİR Balyoz kumpasında yargılanan emekli Tümamiral Semih Çetin, “İade-i itibar” için şöyle dedi: “Bize iade edilecek bir itibar yok. Biz bir kayba uğramadık. Balyoz süreci başından itibaren itibarımın en yüksek olduğu dönemdir.”


18 Ağustos 2011’de mahkemede yaptığı savunmasında; “Kendi ordusuna ve donanmasına komplo kuracak kadar alçalmış bir çetenin yarattığı bir ihanet sürecinden geçiyoruz. Kendi ülkemizde esir düştük” demişti. Bu savunmayı SÖZCÜ’de okumuştum ben de... Ne cezaevinde olduğu süreçte, ne de serbest bırakıldıktan sonra emekli Tümamiral Semih Çetin’le daha önce hiç konuşmadım. Ama bu röportaj için aradığımda; 40 yıllık dostu aramış gibi karşılandım. Bu gurur bana ait değil. SÖZCÜ ve SÖZCÜ yazarlarına ait. Teşekkür ederim...

KİTABIMDA YAZMIŞTIM


- O gece darbeciler köprüyü kapattığı sırada neredeydiniz? İlk andaki tepkiniz ne oldu?
Evdeydik. Balkonda Nilüfer’le tavla oynuyorduk. TV kapalıydı. Kardeşimin eşi aradı; “Semih ağabey izliyor musun olanları, bir gariplik var” dedi. Tavlayı filan kapattık. Bildiri okunduğu anda dedim ki; bu TSK’nın yönetime el koyması gibi bir olay değil. Bu, TSK içindeki cuntanın hareketi. Niye bu kadar rahat söylüyorum; çünkü 3 sene önce kitabımda bunu yazdım ben.

SÖZCÜ, HEP YANIMIZDAYDI Semih Çetin, “Balyoz sürecinde SÖZCÜ hep yanımızdaydı. Desteğiniz bize Hasdal’da güç verdi” dedi. SÖZCÜ, HEP YANIMIZDAYDI
Semih Çetin, “Balyoz sürecinde SÖZCÜ hep yanımızdaydı. Desteğiniz bize Hasdal’da güç verdi” dedi.

ÜST AKIL AMERİKA...


- Kalkışmanın başarılı olmamasını nasıl değerlendirdiniz?
Bir kere bunun üst aklı Amerika. Bu darbenin başarısız olduğunu söyleyenlere şu soruyu sormak lazım: Bu iş Türkiye’ye zarar verdi mi? Verdi. 260 şehidimiz var. Meclis bombalandı. Halkın morali bozuldu. TSK’nın itibarı zedelendi. Bunlar zarar değil mi? Darbe başarılı olsaydı ne olacaktı? O zaman zaten kazanacaktı Amerika. Türkiye iç savaşa mı sürüklenecekti? Kan gövdeyi mi götürecekti? Muhtemelen böyle şeyler olacaktı. O nedenle Amerika başarısız olacağını bile bile böyle bir darbeyi destekler mi diyenlere şunu söylemek istiyorum: Amerika için her şartta kazanç var.

- Tehlike geçti mi peki? Hâlâ bir B planları olabilir mi?

B planından kasıt tekrar darbe yapmak mı?.. Artık öyle bir şey olmaz. Ben direkt hedef olduğum için bu örgütü çok iyi inceledim. Bunların yöntemleri çok acayip. Bunlar Türkiye açısından IŞİD’den çok daha tehlikeliler. Onun için diyorumki; bu Fethullah’ın intihar saldırısıdır diye. Neden intihar saldırısına kalkıştılar? Çünkü deşifre oldular. Şimdi tutuklananların verdikleri ifadelerin satır aralarını çok iyi analiz etmek gerekiyor. Çünkü TSK’daki elemanlarını gizlemeye çalışıyor olabilirler. Veya darbe sürecinde ikna edemedikleri isimleri verip, tutuklattırabilirler. O açıdan savcılarımıza çok zor bir görev düşüyor.

- “Fethullahçılar ilk kez sarı-lacivert duvara tosladı” dediniz. Bu sözlerinizin üstüne Aziz Yıldırım aradı mı sizi?

Bilmiyorum. Çünkü telefonum kilitlendi. Aramasına gerek de yok. Biz tutuklandığımız zaman, komutanlarımız bile bizi terk etmişken, o hapishanelere bizi ziyarete gelen Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe camiasıdır. Bir de sizin gazeteniz SÖZCÜ ve Ulusal Kanal durdu bizim arkamızda. Onlar da hedef oldular. SÖZCÜ bu kumpas davalarının en başından itibaren sürekli yanımızdaydı. SÖZCÜ yazarları sürekli aradılar, yazdı. Emin Çölaşan, Saygı Öztürk ve Yılmaz Özdil’in desteği bize inanılmaz güç verdi.

KUMPASA KARŞI DURDU


- Yıldırım ve Fenerbahçe camiası sizin yanınızda durduğu için mi FETÖ’nün hedefi oldu?
Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük siyasi hareketidir. Fenerbahçe camia olarak, en başından itibaren bu kumpaslara karşı koydu. İlk tutuklandığımız andan itibaren, her gün Aziz Yıldırım’dan mesaj geliyordu. Büyük bir ihtimalle Fenerbahçe camiasının ve başta Aziz Yıldırım’ın askere bu yakın duruşu onu hedef haline getirdi. Ya da Fenerbahçe camiasının ele geçirilmesinden rant elde etmek istediler. Milyonlarca dolar kazanacaklarını hesap etmiş olabilirler. Ama hedef yanlıştı. Onun için; “Sarı-lacivert duvara tosladılar” dedim.

FENER’E SIZAMADILAR


- Hem bu örgütü iyi incelemiş, hem Fenerbahçe camiasının içinde olan biri olarak, Fenerbahçe’nin içine de sızmadıklarından emin misiniz?
Doğrusunu isterseniz Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nda zaman zaman; “Bu adamın burada ne işi var” dediğim oldu. İsimlerini tam hatırlamıyorum ama bir sonraki seçimde tak diye atıldılar. Bence FETÖ’nün içine sızamadığı ve barınamadığı tek kurum Fenerbahçe’dir.

DAKİKA 34’Ü UNUTMADIK


- Diğer kulüplerde var mı?
Galatasaray’da Hakan Şükür var. En azından bu örgüte karşı sessiz kalmışlardır. Fenerbahçe ses vermiştir. Mesela Dakika 34!

- “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tezahüratı...

Her maçın 34. dakikasında Fenerbahçe seyircisi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Fenerbahçe yıkılmaz” tezahüratı yapıyor. Bu bize de güç veriyordu.

TSK’daki cemaatçi oranı en az yüzde 50


- TSK içindeki darbecilerin oranı açıklandı; yüzde 1.5! Bu oranlamada bir tuhaflık yok mu?
Darbeyi er yapmaz. Generallerin ve amirallerin oranına bakacaksınız. Generaller ve amiralleri, erlerle birlikte toplayarak bir oran bulursanız, yüzde 1,5 dersiniz tabi. Ancak bu çok talihsiz bir açıklamadır. Bu yapıyı olduğundan küçük gösterme gayretinden başka bir şey değil. Bu açıklama sadece Fethullah’ın amacına hizmet eder.

- Gerçek oran ne olabilir?
Ben size generallerden örnek vereyim. 2012 yılında 37, 2013 yılında 11, 2014 yılında da 13 general ve amiral, Balyoz davaları nedeniyle TSK’dan emekli edildi ve yerine birileri atandı. O tablo da şöyle; örneğin 2015 yılında Şura’da terfi eden 8 amiralin 6’sı bu işin içinde. 2014’te 8 amiralin 4’ü bu işin içinde. 2013’te yine 8 amiralin 7’si bu işin içinde. Yani bunun anlamı şu: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta yapısının en azından yüzde 50’sini siz Fethullahçı amiral ve generallerle değiştirmişsiniz. Bunun sorumlusu Necdet Özel. Bunun sorumlusu o dönemin kuvvet komutanları. Bunun sorumlusu Hulusi Akar. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinin toptan istifa etmesi lazım. Bir tanesi bile kalamaz. Bir de ayrıca bunlar sorgulanmalıdır.

Semih Çetin ve eşi Nilüfer Çetin, Nil Soysal’ı evlerinde ağırladı. Semih Çetin, Vardiya Bizde Platformu’nun kurucularından olan eşi için, “O bir Amazon. Cesurca mücadele etti” dedi. Semih Çetin ve eşi Nilüfer Çetin, Nil Soysal’ı evlerinde ağırladı. Semih Çetin, Vardiya Bizde Platformu’nun kurucularından olan eşi için, “O bir Amazon. Cesurca mücadele etti” dedi.

Siyasetin içindeki darbeciler de yargılanmadan bu iş çözülmez


- Bu işin tam olarak kırılma noktası neydi?
Olayların gelişimine bakarsak; biz 11 Şubat 2011’de tutuklandık. 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye taarruz oldu. Geldik 7 Şubat 2012’ye. Hakan Fidan ifadeye çağrıldı. Başbakan ilk defa olarak orada sendeledi. Arkasından Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdılar. Bu mahkemeler kalktıysa, baktıkları davaları iptal etmeniz lazım. İşte bizi 15 Temmuz’a getiren en önemli ayrıntılardan biridir bu. Bu örgütün siyasi argümanları Başbakan’ın aklına girdiler ve dediler ki; “Tamam kaldırdık, ama ellerindeki davalar bitsin!” Bu ihanettir! Şimdiki Cumhurbaşkanı’na bunu kim söylediyse, bu örgütün, bu darbenin içindedir. Onlar yargılanmadan bu darbe tam olarak çözümlenmiş sayılmaz. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Bu iş siyasete gitmezse bana kimse masal anlatmasın!

- Biliyor musunuz o ismi?
İsimler belli ama ben söylemiyorum şimdi. Özel Yetkili Mahkemeler bir taraftan bizim davaları götürürken, bir taraftan da Fenerbahçe’nin üzerine gitmeye başladılar. Orada enteresan bir şey oldu. Bizim komuta kademesi; “Bu bir hukuk sürecidir, sonunda her şey açığa çıkacak” filan diyerek stüdyo gerisine kaçarken, Yıldırım dimdik çıktı ortaya. Hatta yurtdışındaydı, çıktı geldi. Fenerbahçe camiası sokaklara döküldü. Bu olayın esas kırılma noktası, o Mehmet Berk denen şerefsiz savcının Ertuğrul Özkök’e verdiği röportajdı. Adeta itiraf etti orada. Dedi ki; “Biz hata yaptık. Bu da Balyoz gibi 3-4 ay konuşulur, unutulur dedik. Ama yanılmışız!” Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları böyle bir demeçten sonra o Berk denen adamı hâlâ yargının içinde tuttuysa, 15 Temmuz’da geldiğimiz yere neden şaşıralım ki?