Özlem GÜRSES

Fotoğraflar: Norman Jean Roy - Yürek Akbar

New York’ta, buz gibi bir havada yürürken Whatsapp’ıma bir mesaj düştü. Orada bulunduğum süre boyunca röportaj fotoğraflarımı da çeken Yürek Akbar aynen şöyle yazıyordu: “Yarın Türkiye Vogue için yapılacak kapak çekiminin kulis videolarını ben yapacağım!” Benim tepkim de şöyle oldu.  “Oleeyy, peki kapak kızı kim ?” Aldığım cevap ise “Irina Shayk”. İşte her şey böyle başladı...



Güzel haberi aldıktan sonraki sabah saat 9.00 civarında New York’un ‘en havalı’ otellerinden ‘The High Line Otel’e ‘personel kapısından’ giriş yaptım. Eski bir rahibe okulu olan otelin tuğla duvarlı tarihi atmosferinde beş kişilik bir stil ekibi çekim için harıl harıl çalışıyordu. Orada yıllardır görmediğim bir eski dosta rastladım. Gazeteci Elif Key Vogue’un kapak hikayesini yazmak üzere ordaydı. Yanına oturdum ve başladım kapak çekimi izlenimlerimi yazmaya...


Dünyanın en havalı çekimlerinden biri...


Bu dünyanın kapısını daha önce hiç aralamamış olan ben, bir anda kendimi dünyanın en havalı çekimlerinden birinde buldum. Irina, elinde kahvesi ve bornozuyla bir kez daha geçti önümüzden ve bir saat sonra hiç yapılmamış gibi gözüken bir makyaj ve kendiliğinden toplanmış havasındaki saçlarla hazırdı çekime.

Ortama sessizlik hakim


Norman, ilk olarak otelde eskiden rahibelerin ve papazların toplantı salonu olarak kullandıkları mekana çıkan merdivenlerde çekti Irina’yı. Sadece doğal ışıkla çektiği fotoğraflar muhteşemdi. İkisi arasındaki ilişki hayli ilginç. Irina giydiği kıyafet ve mekana göre kendiliğinden poz veriyor. Çekim boyunca kimse konuşmadı diyebilirim! Norman ve ekibinin çekimin yapıldığı her noktaya taşıdıkları ve sürekli çalan portatif hoparlör dışında en ufak bir ses yok.


Sevgilini bekler gibi!


En neşeli anlar, Norman’ın Irina’yı otelin vintage odalarından birinde fotoğrafladığı zamanlardı. Norman, odadaki oryantal halının üzerine yatmasını istediğinde Irina’ya “Sevgilini bekler gibi” dedi. Irina da, o ana kadar ilk kez kahkahalar attığını gördüğüm haliyle “Sevgilini böyle beklemezsin hayatım” dedi ve eteklerini kalçalarına kadar sıyırarak “İşte böyle beklersin!” diye gösterdi... Kadın haklı, Bradley Cooper hanımlar, beyler! Tabii ki öyle beklenecek.


Farkı fark et!


Bugün bayilerde gördüğünüz Şubat Vogue’un şahane kapağı ise dünyanın en sade mekanında, bir duvarın önünde çekildi. Konca Aykan “Ben gülümseyen bir kapak istiyorum” deyince fark ettim ki Irina hiçbir karede gülmüyor. Bir de kendimi düşündüm, pişmiş kelle gibi tüm fotoğraflarda kocaman güldüğüm hallerimi. Anladım ki gülmek ‘cool’ değil! Norman’a bunu da sordum ve cevabımı aldım. Çekim bittiğinde bu kez Irina ve ben kamera karşısındaydık. Aradaki fark ortada! O yüzden o süpermodel, ben izlenim yazıyorum!



 

Bunları biliyor musunuz?


- Genel Yayın Yönetmeni Seda Domaniç ve Görsel Direktör Konca Aykan, kapak kızlarına, kıyafetlere ve fotoğrafçıya dünyanın dört bir yanındaki tüm moda haftalarını izleyip birlikte karar veriyorlarmış. Sonrasında iletişim ve kontrat süreçleri başlıyormuş.
- Vogue gibi birinci ligdeki stil dergilerinde kapak kızları da fotoğrafçı da para almıyormuş. Bu onlar için bir prestij işiymiş.
- Bu güzel yazı için Türkiye Vogue dergisi ve ekibine çok teşekkürler.



 

Aslında Irina Shayk...


- Rusya’daki küçük bir kasabada doğmuş. Babası madenci, annesi ise piyano öğretmeni. Çocukluğunda o da bahçelerinde domates ekmiş ve çapa yapmış.
- Müzik üzerine eğitim almış; sonra da bir güzellik okuluna gitmiş ve 16 yaşında Rusya’da bir yarışmada birinci seçilmiş. Modellik hayatı da böyle başlamış. Önce Paris, sonra Barselona, derken New York’a gelmiş...
- Hiç diyet yapmamış! Diyet yerine haftada beş gün spor yapıyor. En bayıldığı spor ise bir Uzakdoğu kardiyo sanatı olan ‘jiu jitsu’.
- Geçtiğimiz hafta 30 yaşına bastı. “Bedenimi seviyorum ve onu göstermekten korkmuyorum. Her kadın nasıl görünürse görünsün bedenini çok sevmeli...” diyor.
- Geçen hafta New York’un batı yakasındaki evini 4 milyon dolara satışa çıkardı! Şimdi herkes sevgilisi Bradley Cooper’ın Londra’daki evine taşınıp taşınmayacağını merak ediyor.


Norman Jean Roy’la moda fotoğrafçılığı üzerine


Norman’la kapak çekimi sonrasında sohbet ettik. Kendini moda fotoğrafçısı değil, portre fotoğrafçısı olarak tanımlıyor. “Sosyal medya, fotoğraf sanatını demokratikleştirmedi, tam tersine içindeki zanaatı ve ustalığı aldı” diyerek teknolojiden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.
Moda fotoğrafçılığında bu aralar yaşanan en büyük kriz ne?
Son beş yıldır moda dergileri ve moda fotoğrafçılığı insanla tüketici arasındaki bağı kopardı.



Eskiden moda fotoğrafı, bakan kişinin insani bir ilişki kurabildiği ve buna bağlı olarak da benzemek istediği bir imgeydi. Fakat sonra kadınlar, özellikle de modeller sadece birer elbise askısına dönüştü.
Peki bu krize kim sebep oldu?
İçerikte derinlik kalmadı; 140 karaktere sığan cümleler, kısa şarkılar, haberlerdeki sadece manşet cümleleri var günümüzde... Fotoğraf da bu hale geldi. ‘Anın şiirselliği’ kayboldu. İşte en büyük krizimiz bu ve bence daha iyi olmayacak.
Fotoğraf çekerken modellerle nasıl iletişim kuruyorsunuz?
En sevdiğim fotoğraflarımı dilini bile bilmediğim insanlarla çektim ama hepsiyle iletişim içindeydim. Bir fotoğraf çekimi anında çekenle çekilen arasında çok yüksek bir enerji oluşur. Büyülü bir andır o.
Çekimler sırasında, gülen kapak cool değil konusu tartışıldı. Bir fotoğrafın cool olması için gerçekten gülmemek mi gerek?
Zoraki gülmemek gerek! Ama gerçekten içten, kalpten, gözlerinizin ışığıyla güldüyseniz o an hem harika hem de cool oluyor.