Antalya'da düzenlenen '18. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi'nde konuşan Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, soğuk algınlığı ile karıştırılan gribin aslında çok daha ciddi bir sağlık sorunu olduğu vurgusunu yaptı. Özellikle yaşlılar, kanser tedavisi görenler, kronik hastalıkları olanlar ve gebeler için ölümcül olabilen grip, aşı ile önlenebilir mi? Ünal, Türkiye'deki grip aşısı uygulamaları ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi.

"TÜRKİYE'DE AŞI YAPILMASI GEREKEN 24 MİLYON İNSAN VAR"

Türkiye’de aşı yapılması gereken insan sayısına ilişkin bilgiler veren Prof. Dr. Ünal, “Aşının yararını tartışıyorlar. Bir doktor açıklama yapıyor işte ‘Geçen sene canlı aşı yapılan Amerika’da koruculuğu yüzde 10 oldu’ doğru. Sadece çocuklara yapıldı yetişkinlere yapılmadı. Koruyuculuğu düşük oldu çünkü aşının hazırlanışında sorun vardı. Biride çıkıp diyemiyor ki canlı aşı Türkiye’ye gelmedi kullanılmıyor. Bunu bilmeden grip aşısı korumuyor diyorlar. 23- 24 milyon aşı yapılması gereken insan var. Ancak Türkiye’ye her sene gelen aşı miktarı 2.3 milyon civarında. Yüzde 10’larda kalıyor. Mevsimsel gribin ABD yıllık maliyeti 8 buçuk milyar dolar. O nedenle bütün toplumu aşılamaya çalışıyorlar. Biz çok akıllıyız da onlar mı bu işi bilmiyor? Dünya Sağlık Örgütü listesinde aşı yapılması gerekenlerin başında gebeler, 65 yaş üstü kişiler ve altta kronik hastalıkları olanlar” dedi.

DOKTORLAR GRİP AŞISI YAPTIRIYOR MU?

grip-asisi

İstanbul’da 300 doktor üzerinde yapılan bir araştırmaya da değinen Prof. Dr. Ünal, sağlık personelinin aşıya bakışıyla ilgili şunları söyledi:
“Vatandaş isteksiz doktor isteksiz, aşılama oranı yüzde 5’in altında. Vatandaş istekli ama doktor ne gerek var diyor, aşılama oranı yüzde 35’lerin altında. Vatandaş isteksiz, doktor biliyor ve yapıyor, aşılama oranı yüzde 85. İstanbul’da 300 civarı hekime soruluyor. ‘Hayatınızda hiç grip aşısı yaptırdınız mı? 180’i hayır yaptırmadım. Neden yaptırmadın? Yüzde 46 ‘Grip aşısının koruyuculuğundan emin değilim’. Yüzde 32’si aşı gribe neden olabilir diyor. İşte bunu anlamıyorum. Aşı dediğimiz virüs çoğaltılıp ayrılıyor. Hastalık yapması söz konusu değil” dedi.

TOPLUMUMUZU EN ÇOK TEHDİT EDEN HASTALIK...

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler ise yüksek tansiyonun önemine değindi. Hipertansiyon ve diyabetin kardiyovasküler hastalıklara neden olduğunu belirten Prof. Dr. Güler, “Türk toplumunda üç kişiden birinde kardiyovasküler hastalık var. 2005 yılında 17 milyon insan dünyada bu hastalıklardan ölmüş. Yapılan çalışmalar ve bulunan yeni moleküllere rağmen, kılavuzlarla halkı bilinçlendirme çabalarına rağmen 2020 yılında bu rakamın 20 milyona çıkması bekleniyor. Hakikaten çığ gibi toplumumuzu tehdit eden en büyük hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklardır” dedi.

“HEPATİT C’NİN TEDAVİSİ İHMAL EDİLMEMELİ”

Başkent Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Özer de, Hepatit C virüsü (HCV) konusunda açıklamalarda bulundu. İnsandan insana bulaşan bir virüs olduğunu belirten Prof. Dr. Özer, “İnsandan insana kan ve kan ürünleri ile bulaşır. Ayrıca ortak iğne kullanımı ve cinsel temas yoluyla da bulaşabilir. Hepatit C’li birçok hastada bulgu ya da belirti yoktur. Ancak bazı hastalarda halsizlik, yorgunluk, bulantı, kas eklem ağrısı ve kilo kaybına neden olabilir.

hepatit-c

Hepatit C hastalığı tedavi edilmediğinde uzun yıllar sonra karaciğerde sertleşme, büzüşme ile kendini gösteren siroza neden olabilir. Ülkemizde hepatit C sıklığı yaklaşık yüzde 1 civarındadır. HCV bulaşan kişilerin yaklaşık yüzde 15-20’si 6 aylık bir sürenin sonunda tamamen iyileşir. Yüzde 80-85’i ise kronik hepatit C ile infekte birey haline gelir. Bu kişilerin yüzde 20'sinde ise sonunda karaciğer kanserine dönüşme riski olan siroz gelişir” dedi.

EKLEM ROMATİZMASININ EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİ NELER?

Artrit hastalığı hakkında farkındalığın çok önemli olduğunu ve bu hastalığın erken evrede teşhisinin tedavi başarısını önemli oranda arttırdığını söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İhsan Ertenli, şu açıklamalarda bulundu; “Artritin (arthritis) kelime anlamı eklemdeki yangılı (inflamasyon) durumdur. Artrit; yangı, ağrı, sertlik, kızarıklık ve şişliği bir arada bulunduran tıbbi bir terimdir. Artrit, çocuklar da dahil olmak üzere her yaştan insanı etkileyebilir. Her 5 hastadan yaklaşık 3’ü 65 yaşın altındadır. Vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda öncelikle ağrı ve hareket kısıtlılığına, bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıklara, genel olarak romatizma adı verilmektedir.

Romatizma tek bir hastalık değildir. 200’e yakın hastalık bu sınıfa girer. Eklem romatizmaları (osteoartrit, romatoid artrit), yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji) ve kemik erimesi (osteoporoz) bunlar arasında en sık görülenleridir”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz da; “Eklemlerde bulunan kıkırdak dokusu kemiklerin birbirine sürtünmesini engeller. Doktorunuz teşhisinizin artrit olduğunu belirtirse, eklem ya da eklemlerinizde iltihap olduğu kanısına varmıştır. Artrit, ön planda, hareketli eklemlerin hastalığıdır. Artritin en önemli belirtileri eklemde ağrı, şişlik, kızarıklık, sıcaklık ve eklemin normal hareketlerini yapamamasıdır. Ağrı, eklemin hareket etmesiyle, istirahatte ve bazen de gece meydana gelebilir. Hasta eklem bölgesinde, özellikle sabahları ve istirahat sonrası tutukluk, yani eklemin hareketlerinde güçlük daha belirgindir.  Bu hastalıklarda sadece eklemler değil eklemin çevresindeki kaslar, yumuşak dokular ve bağlar da etkilenebilir. Uzun süren artritler eklemlerde şekil bozukluğuna ve eklemin hiç hareket edememesine yol açabilirler. Halsizlik ve yorgunluk, artritli hastalarda diğer belirtilere sıklıkla eşlik eder. Eklemlerin yapısının, özellikle kıkırdağın bozulması (dejenerasyon) ile seyreden ve halk arasında kireçlenme olarak da adlandırılan osteoartrit (artroz) en sık görülen eklem hastalığıdır. En çok diz ve kalça eklemlerini etkiler, çok sayıda eklemi tutması nadirdir. Genellikle elli yaşından sonra görülür” dedi.

DİYABET TEDAVİSİNE YENİ YÖNTEMLER

diyabet-2

Diyabet tedavisinde kullanıma giren yeni nesil ilaçlarla son yıllarda tedavide heyecan yaratan gelişmeler yaşandığını söyleyen İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tufan Tükek ise şu bilgileri paylaştı; “Diyabet, sıklığı giderek artan bir hastalıktır. Neden olduğu komplikasyonlar ile devletin sağlık bütçelerini zorlar hale gelmiştir. Tüm dünyada toplam sağlık harcamalarının önemli bir bölümü diyabet ve komplikasyonlarına gitmektedir. Diyabet hastalığı, oluşmadan önlenmesi gereken bir toplum sağlığı sorunudur. Ancak, maalesef hastalar genelde hekimlere hastalık geliştikten sonra gitmektedir. Son yıllarda diyabet tedavisinde yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Umut verici yeni ilaçlar hekimlerin kullanımına sunulmuştur. Bunlardan en farklı olanı böbrek üzerine etki eden SGLT₂ reseptör blokerleri dediğimiz, kan glikozunu düşüren ilaçlardır. Kan şekerini normalin altına indirmeden böbrek yoluyla glikozun uzaklaşmasını sağlayan ilaçlardır.”

TÜRKİYE NÜFUSU HIZLA YAŞLANIYOR

Türkiye nüfusunun hızla yaşlanmaya başladığını ve yaşlı hastaların başta sağlık sorunları olmak üzere pek çok sıkıntı ile mücadele ettiğini dile getiren Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Geriatri Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran ise şu açıklamalarda bulundu; “Türkiye’de yaşlı nüfus giderek artmaktadır. 2016 yılı nisan ayı rakamlarına göre ülkemizde 65 yaş üstü nüfus %8.2, 6.500.000 65 yaş üstü vatandaşımız vardır. 60 yaş üstü ise yaklaşık 10 milyon vatandaşımız vardır. Yaşlıların bakıma ihtiyaçları vardır. Geleneksel aile yapısı değişmektedir. Çekirdek aile yapısı, yaşlıların sayısının artması ve hastalıklarını artması sonucunda ihtiyaçlar değişmektedir. Yaşlılara bakmak giderek zorlaşmakta ve uzmanlık gerektirmektedir. Ülkemizde Geriatri uzmanları sayısı sadece 80’dir, Geriatri uzmanı da dahiliye uzmanlığından yetişmektedir ve dahiliye uzmanıdır. Dahiliye uzmanları sahada her yerde yaşlı hastaları sıklıkla görmekte, tanı tedavilerini yapmakta ve bakımları için öneriler yapmaktadır. Ülkemiz için en büyük sorunlardan birisi yatak sayısının az olmasıdır, hastanelerde acillerde çok ciddi sayıda yaşlı hasta başvurusu vardır ve hasta yatırmak zorlaşmaktadır. Hasta taburcu olurken eve çıkamayacak hastalar için ara bakım servisleri, subakut servisler, hastanelere bağlı bakımevleri ve/veya evde bakım sistemleri, Ülkemizde son 3-5 yıldır organize edilmektedir, ancak sayıca yetersizliklerimiz vardır. Buralarda sayıca yetersizliklerin dışında, verilen hizmetin içeriği-standartı –kalitesi konusunda da eksikler ve geri ödeme kapsamında sorunlar bulunmaktadır.”