33. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi'nde sindirim sistemi hastalıklarının görülme sıklığı hakkında bilgi veren Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türkiye'de 768 olan sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgilenen gastroenteroloji uzmanı sayısının da giderek azaldığına işaret ederek, bu durumun gelecekte ciddi bir sorun olacağını, bu sayılarla problemlerin çözülemeyeceğini ifade etti.

Prof. Dr. Serhat Bor şunları söyledi: “Gastroenterolojinin hasta potansiyeli çok. Sindirim sistemi hastalıkları son derece önemlidir. Genel olarak Türkiye’de her 10 kişinin 7’sinde sindirim sistemi hastalığı bulunduğu kabul ediliyor. Reflü sıklığı % 23 civarında, yine hazımsızlık hastalığı %15, kabızlık sıklığı % 9, altına abdest kaçırma gibi son derece önemli bir sağlık sorunu %3. Çok yüksek maliyetlerle ama çok iyi ameliyat edilen hepatit c %0. 8, hepatit b %4’ tür. Safra taşları ve diğer problemleri düşünürsek gastroenteroloji toplumda en sık görülen kronik hastalıkların tanı ve tedavisiyle uğraşan bilim alanıdır”

gastroenteroloji-kongresi

“GASTROENTEROLOJİ NESLİ TEHLİKEDE”

Türk Gastroenteroloji Derneği’nin 768 üyesinin hepsinin aktif olmadığını, bunun önemli bir sorun olduğunu ifade eden Bor, “Bir başka önemli bir sorun da, Türkiye’de 100.000 kişiye 0,9 gastroenteroloji uzmanı düşüyor. Arkadaşlarımız tıp fakültesinden mezun olduktan sonra bir mecbur hizmete giderler. Daha sonra TUS’a girerler iç hastalıkları uzmanı olurlar, bir daha mecbur hizmete giderler. O da yetmezmiş gibi gastroenteroloji ihtisası yaparlar. 3 yıl boyunca biz onlara endoskopik tedavilerin en önemlilerinden başlayarak endoskopi yapmayı değil de ‘endoskopi yapmayı en iyi şekilde bilen hekimler’ olarak yetiştiririz. Birçok tümör çıkartmayı öğretiriz ve daha sonra tekrar mecburi hizmete giderler. Bu yüzden bu yan alanlarda bir takım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu kadar önemli bir sağlık sorununa hitap eden gastroenteroloji nesli tehlikede olan bir meslek dalıdır. 5 yıl önce %50 civarında gastroenteroloji kadrosu verilirken şu anda bu sayı son 4 yıldır 20’dir. Bu meslek dalında emekli olan, vefat eden bu tempoya dayanamayıp yurt dışına giden, yöneticilik pozisyonuna girenleri düşünürseniz bu aile küçülmektedir” dedi.

15 GÜNLÜK SERTİFİKASYONLARLA ENDOSKOPİ YAPILIYOR”

Türk Gastroenteroloji Derneği’nin, iyi eğitim almış herkesin endoskopi yapması gerektiğinden yana olduğunu ifade eden Bor şunları söyledi:
“Türkiye’de yeterli denetim olmadığı için 15 günlük sertifikasyonlarla endoskopi yapmakta olan, sayısı 2000 üzerinde olan bir grup var. Bizim yan dal asistanlarımıza 3 yıl boyunca verdiğimiz eğitimi düşünün, bu işlemler 15 günlük sertifikasyon programıyla yapılamaz. Bu yasal olmayan bir sertifika kâğıdıdır. O yüzden biz Tıpta Uzmanlık Kurumu ve Sağlık Bakanlığı’yla ileriye dönük merkezlerde 3 ay teorik, 6 ay sahada endoskopi yapan emin ellerin yetiştirilmesi konusunda anlaştık. Ama önceden bu sertifika almış kişilerin endoskopi yapmadan önce çok iyi denetlenmesi kanısındayız. Biz, Anadolu'nun bağrındaki bir hastaya endoskopi yapılamadığı için o kanserin atlatılamamasından üzüntü duyarız. Endoskopi yapıldığında o tümör atlanırsa daha fazla üzülürüz. Kalın bağırsak kolonoskopilerde bu çok daha ciddi bir sorundur. Bunun çözümü de ancak çok iyi ellerde ve iyi denetlenerek bu endoskopilerin yapılmasıdır. Kimse 15 gün eğitim almış birine endoskopi yaptırmak istemez. Bu esas olarak bizim işimizdir. Diğer branşlar bunu yapmak istiyorlarsa çok iyi bir eğitim aldıktan sonra bunu yapabilirler, çünkü sayımız nedeniyle biz yetişemiyoruz. Biz diyoruz ki, her hasta endoskopik olarak ulaşabilir bir konuma gelmelidir ama bu ulaşılacak kişilerin emin eller olması ve denetlenir olması koşulu şartıyla”

"BAŞKA HASTA REFERANSIYLA İLAÇ ALINIYOR"

TGD İkinci Başkanı Prof. Dr. Kadir Bal, hastaların genelde hekime görünmeden başka hasta referanslarıyla ilaç alımı yaptığına dikkati çekti. Bal, "Midedeki asitin azaltımını sağlayan ilaçlar 1980 yılının ortalarından itibaren kullanılıyor. Sindirim sistemi için kullanılan ilaç sayısı Türkiye'de 100 milyon iken bunun 60 milyonunu bu ilaçlar oluşturuyor ve bu ilaçların yüzde 40'ı reçeteyle satılırken, yüzde 60'ı reçetesiz satılmakta. Bu ilaçları birisi alıyor, başkasına söylüyor ve o da onu kullanmaya başlıyor" dedi.

“70 MİLYON TÜRK'TE VAR OLAN BAKTERİ”

Ülser hastalığının oluşumunda etkin olan 'helikobakter pilori' adı verilen bir bakteri türünden bahseden Prof.Dr. Bal, bu bakterinin tüm dünyanın yarısında, Türkiye'de de yaklaşık 70 milyon kişide görüldüğünü anlattı. Bal, şöyle dedi:
"Ülser oluşumuna oldukça etkin. Her kişide mutlaka gastrit yapıyor. Ama bunların hepsini öldürebilir miyiz? Şu anda böyle bir gücümüz yok çünkü Türkiye genelinde bu bakterinin görülme oranı, ülkemiz nüfusunun yüzde 83- 85 aralığı. Türkiye nüfusu 80 milyon olduğuna göre yaklaşık 70 milyon insanı bu ilaçlarla tedavi edemeyiz. Çünkü çok yüklü bir maliyet getiriyor."

"HIZLI KİLO VERMEK KARACİĞERDE YAĞLANMAYI ARTIRIYOR"

TGD Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, karaciğer yağlanması rahatsızlığını aktardı. Bunun çağdaş toplumların hastalığı olduğunu belirten Özer, karaciğer yağlanmasının önüne geçmek için kilo vermenin önemine işaret etti. Özer, "Kimse diyet yapmak istemiyor. Biz bunu diyet ve egzersizle düzeltebiliriz. Ayda 3- 4 kilo vererek yapabiliriz. Çok hızlı kilo vermek karaciğerde yağlanmayı artırıyor" dedi.

"BİR AYDAN UZUN SÜREN İSHALDE HEKİM KONTROLÜ ŞART"

TGD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hale Akpınar ise, ağızdan anüse kadar sindirim kanalında kronik iltihap ve duvar kalınlaşmasına neden olan, nedeni tam olarak bilinemeyen hastalıkların inflamatuvar bağırsak hastalıkları olarak tanımlandığını aktardı.

Bu hastalıkların, dünyada gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerde görüldüğünü dile getiren Akpınar, söz konusu hastalıkların bulaşıcı olmadığını vurguladı. Bir aydan uzun süreli kronik ishali olan kişilerin mutlaka hekime başvurması gerektiği uyarısında bulunan Akpınar, özellikle kanlı ishali olanlara alt sindirim sistemi endoskopisi olan kolonoskopi yapılması gerektiğini belirtti.

“KOLON KANSERİ ÖLÜMCÜL AMA ÖNLENEBİLİR”

Öte yandan, Kongre Başkanı Prof. Dr. Zeynel Mungan ise kolon kanseri hakkında bilgi vererek bunun en sık görülen 4. kanser olduğunu ve önemli bir ölüm sebebi olarak gösterildiğini ifade etti.

Yaşla birlikte hastalık sıklığının arttığına dikkati çeken Mungan, "Özellikle uluslar sosyo ekonomik olarak geliştikçe kolon kanseri de artıyor, tıpkı karaciğer yağlanması gibi. Mide kanseriyle kolon kanseri arasında ters ilişki var. Ülkeler zenginleştikçe kolon kanseri artıyor mide kanseri azalıyor. Ama işin iyi bir tarafı, bu kanser önlenebilir bir kanser. Tıpkı meme kanserinin mamografiyle tanımlanabildiği gibi kolon kanseri de erkenden kolonoskopi ile tanımlanabilir ve ilerde ortaya çıkabilecek kolon kanserini engelleyebiliyoruz. Bu nedenle dünyada kabul edildiği gibi aileden hiçbir riski olmayan sağlıklı bir insan, eğer 50 yaşında kolonoskopi yaptırırsa ve o kolonoskopi normal bulunur ise bu kişi yaklaşık 10 yıl için sigortalanmış demektir. Anne, baba, kardeşlerde kolon kanseri varsa diğer kişilere göre kolon kanseri riski daha fazladır” dedi.