eçen hafta size Ayder Yaylası’ndaki plansız yapılaşmanın bizleri ne kadar üzdüğünden bahsetmiştim... Ancak Çamlıhemşin’den Ayder’e değil de Zilkale’ye giden yola sapınca doğayla tekrar barıştık.

Laşet bungalovlarından görünüm. Laşet bungalovlarından görünüm.


Önce ŞENYUVA KÖYÜ’ne ya da yerel dildeki adıyla Çinçiva’ya uğradık. Hem birer kahve içtik, hem de yaprak sarma yedik. Orada yediğimiz bol fındıklı şekerpareye bayıldık. Topladığımız enerjiyle biraz ilerideki ZİLKAYE’ye tırmanabildik. Zilkale, hem Doğu Romalılarda hem de Osmanlılar’da güvenlik amacıyla, geçen kervanların denetlenmesi amacıyla kurulmuş. Bir kartal yuvası gibi... Tüm vadiyi tepeden görüyor, mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Bir sonraki hedef PALOVİT ŞELALESİ... Arabayla şelalenin önüne kadar gidebiliyorsunuz, yer yer piknik alanları yapılmış. Şelalenin döküldüğü yere ulaşabilmek için ahşap merdivenler oluşturulmuş. Aşağı inip bir güzel serinleyebiliyorsunuz. Her şey çok güzel, bir tek sorun, onca çöp tenekesi, çöp konteynırları konulmasına rağmen yine insanlığımızı (!) gösterip etrafı çöple doldurmuşuz.

Palovit Şelalesi ve Dr. Altan Özgit Palovit Şelalesi ve Dr. Altan Özgit


Bir doğa harikası: Kafkasör Yaylası

Şelalede serinledikten sonra tekrar sahile dönüp Hopa üzerinden Artvin’e doğru yola çıkıyoruz. Yollar çok güzel, Artvin yakınlarında baraj gölü görünüyor, etrafından dolanıyor yol. Hafiften akşam olmakta, Artvin’in içinden geçip KAFKASÖR YAYLASI’na doğru tırmanıyoruz. Tam bir doğa harikası. Hemen buranın arkası Cerrattepe, madene kurban edilecek olması çok acı. Ne diyelim, diren Artvin... Kafkasör Yaylası’nda beklediğimizden çok daha modern bir tesisle karşılaşıyoruz:

Koliva Otel’den Türkiye’nin en büyük Atatürk heykelinin görünümü. Koliva Otel’den Türkiye’nin en büyük Atatürk heykelinin görünümü.


KOLİVA OTEL

Odamıza yerleştikten sonra tesisin lokantasına çıkıyoruz, müdüründen komisine kadar son derece güler yüzlü, samimi bir ortamdayız. Ortaya bildik bilmedik birçok yemek geliyor, özellikle silor dedikleri kesilmiş yufkalarla yapılan hamur işi çok hoşumuza gidiyor, hem tuzlusunu, hem de tatlısını yapıyorlar, afiyetle yiyoruz. Temiz havada güzel bir uyku, ertesi sabah da aynı lokantada muhteşem bir Karadeniz kahvaltısı. Çok mutluyuz çok, neden bu otelde birkaç gün kalmayı ayarlamadık diye üzülüyoruz. İnşallah yolumuz tekrar okumuş bilge insanların şehri Artvin’e ve Koliva Otel’e düşer.
Uzun bir yol önümüzde. Soğuksu mevkiinde durup hem meyve hem de mısır yiyoruz, birer güzel çay da içiyoruz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyunun saldırıya uğradığı yerlerden geçip Şavşat’a ulaşıyoruz. Şavşat Kalesi yıkıntılarının yanından geçip şehre geliyoruz, kötü yapılaşmış, çirkin bir şehir. Ama Şavşat’tan çıkar çıkmaz yaylaların muhteşem güzelliği başlıyor.

Koliva Otel’de kahvaltı Koliva Otel’de kahvaltı


Çimlere uzanıp, yıldızları seyrettik

Gecelemeyi planladığımız LAŞET MOTEL’e varıyoruz. Dere kenarında güzel bir tesis, büyük bir lokantası var. Oradan bizi 1 buçuk km ötedeki kalacağımız bungalovlara götürüyorlar. Doğa ile bütünleşmiş güzel manzaralı yerler, tam kalmak istediğimiz tipte... Bungalovumuza yerleştikten sonra arabaya atlayıp etrafı turluyoruz. Çok şirin köyler ve KARAGÖL MİLLİ PARKI var. Karagöl’ün etrafını yürüyerek turluyoruz. Sonra birer kahve içip sandal sefasında piknik yapanları izliyoruz. Abant Gölü’nün bozulmamış hali...
Sonra bungalovumuza dönüp balkonumuzdaki masayı donattırıp nostaljik müzikler eşliğinde harika bir yemek yiyoruz. Yemek sonrası önümüzdeki çimlere uzanıp gökyüzündeki yıldızları seyrediyoruz. Kayan yıldızlarla dilekler tutuyoruz. Sonrasındaki ne kadar derin, ne kadar huzurlu uyuduğumuzdan bahsetmemiz anlamsız herhalde. İyi ki buralara gelmişiz, iyi ki Laşet bungalovlarında kalıyoruz.
Bakalım bir sonraki gün bize neler gösterecek, aynı güzelliği görebilecek miyiz? Ne yazık ki yerimiz bu kadar, anlatacaklarım haftaya kaldı.