“Senin tek derdin bu sınırlar içinde yaşayan herkes Türk’tür; senin tek derdin yeni bir dil, yeni bir din oluşturmaktır. Gavurun eliyle, senin derdin buydu... Senin baban da buydu... Senin baban yaktı bu çocukları, sen yaktın... Bu çocukların katili sensin.
Yasakladın sen, din eğitimini, bu insanların Kur’an öğrenmesini yasakladın. Devletten köşe bucak kaçarak dinini, imanını öğrenmek peşinde olan bir toplum düşünebiliyor musun? On bir tane evladımızı, o gencecik çocuklarımızı sen yaktın...
Sonra çıkacaklar medyaya, sorumlu arayacaklar. Ölen Müslüman, suçlanan Müslüman... Yeter artık... Ben Anadolu çocuğuyum abicim. Senin gibi burjuva çocuğu değilim. Biz apartman çocuğu değiliz. Biz bu memleketin sesiyiz. Biz bu memleketin sahibiyiz. Sen değilsin.
İnsanların inançlarını zorladın. Ezanları sen yasakladın.
FETÖ’yü de sen yaptın. Din eğitimini yasakladın.
Senin sarıldığın o Cumhuriyet yaktı çocukları.
PKK’yı da sen oluşturdun. Senin sistemin oluşturdu. Senin sistemin yaktı. Şimdi sorgulayacaksın, şimdi yetkili arayacaksın. Öldürülen biz, suçlanan biz... Aynı şeyi Kürt kardeşim de söylüyor. Sen yaptın senin sistemin yaptı. O Kürtlerin üzerine devlet diye baskıyla gittin bu oldu işte. Öldürülen Kürt suçlanan Kürt...”
Bu cümleler, AKİT TV sunucusunun konuşmasından; konu malum, Adana’da 11 evladımızı kaybettiğimiz yangın...

KAVGALI ZİHNİYET

Hemen belirtelim; bu yangında taksirli suçu olan varsa, gerekli incelemelerin ardından tabi ki cezalandırılır. Kaza ise bir daha olmaması için devlet gerekli geniş çaplı önlemleri almalıdır. Bunu görmemek ya art niyettir ya suçu ihale etmektir.
Yukarıdaki konuşma metni, açık bir şekilde art niyet içermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı bir manifestodur.
Sistemle, Cumhuriyet’le, kurucu değerlerle kavgadır.
Mesele yangın faciası değildir. Zira konunun muhatapları değiştiğinde aynı mantığın kurulması gerekir. Bir dini cemaate ait olan bu yurt değil de, diyelim ki sıradan bir kreş olsaydı, bu sözler söylenebilir miydi?
Mesele açık bir şekilde sistem düşmanlığına meşru zemin arayışıdır.
Ve maalesef bu zemin yanarak ölen 11 evladımız üzerinden sağlanmaktadır.
Madem mesele yangın değil şimdi biz de sözlerin sahibi zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile olan kavgasını tartışalım. Türkiye Cumhuriyeti diyorum çünkü sözlerin sahibi bazı hususlarda bizzat devleti suçlamıştır. Ve bu topraklardaki tek devlet de, zoruna giden olsa da olmasa da, laik ve hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’dir:
1) Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir tarihte Kur’an ve din eğitimi/öğretimi yasaklanmamıştır. Diyanet Teşkilatı kuruluşundan (1924) bu yana bu görevi yerine getirmektedir. İmam hatipler de aynı yıllardan itibaren bu hizmeti vermektedir. Devletten köşe bucak saklanan FETÖ gibi asıl amacı din eğitimi olmayan, devlete sızmak isteyen yapılardır.
2) “Biz ölüyoruz biz suçlanıyoruz, ülkenin sahibi biziz sen değilsin” gibi ifadeler bilinçli bir şekilde topluma nifak tohumu serpmektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı “BİZ” kelimesinde temsil edilir.
Apartman çocukları da temsil edilir,
Rezidanslarda oturan yeşil sermaye de,
En lüks arabalara, ciplerine binen türbanlı bacılar da,
Gemisi olan da...
Gemisi olandan ala burjuva mı olur?
3) Evet, Cumhuriyet olmasa o yurt, o çocuklarımız yanmazdı belki de. Çünkü muhtemelen, belki Fransız, belki İtalyan, belki Yunan ülkesine kalacak olan Adana’da o yurt da olmazdı. Gaybı Allah bilir.
Bizim bildiğimiz 15 senedir bu ülkede AKP’nin tek başına iktidar olduğu.
Yanan çocuklar 10-12 yaşında.
Doğduklarında da eğitim hayatları boyunca da iktidar hep AKP idi.
Yasama, yürütme, yargı, bütün erkler, bütün bürokrasi, bütün maddi anlamda güçlü vakıflar, STK’lar, birçok basın organı hepsi AKP’nin kontrolünde. Cumhuriyet dediğin bunlar zaten.
Şimdi bu çocukları sen yaktın deyip Cumhuriyeti suçluyorsan, ben adresleri verdim, suç duyurusunda bulunabilirsin!
4) FETÖ’ydü, PKK’ydı her ne tür terör örgütü olursa olsun, bunun sorumlusu olarak devleti gösterirsen, “O Kürtlerin üzerine devlet diye baskıyla gittin bu oldu işte. Öldürülen Kürt suçlanan Kürt” dersen haddini aşarsın!
Türkiye Cumhuriyeti de kendinden önce gelen diğer Türk devletleri gibi bünyesindeki hiçbir etnik kökene zulmetmemiş; öldürüp suçlamamıştır.
“Öldürülen biz suçlanan biz, Kürt kardeşim de böyle söylüyor” demek PKK’ya zemin hazırlamaktır. Zira bunu Kürt kardeşlerimiz değil PKK söylüyor.
Bölücü zihniyet mağdur edebiyatı yapar! Ezilmiş gibi kendini gösterir ki isyanı haklı görülsün!

YARIN GEÇ OLABİLİR

Bunları neden yazıyorum:
Türkiye’de birileri niyetlerini açık açık belli ediyor.
Adeta kan kusuyorlar!
AKP bu zihniyeti arkasına alırsa büyük hata eder.
AKP bu zihniyeti arkasına alır da MHP de onunla ortaklık ederse kendini fesheder.
Bu zihniyet, bugün FETÖ’nün karşısında durur; gün gelir, “Fetullahçı kardeşim de aynı şeyi söylüyor, işten atılan biz, suçlanan biz diyor” der!
Türk istikbalinin evladı, SEN;
Tarihte mağdur edebiyatlarıyla, takiyeyle, onun bunun kültürüyle devlet kurmadın,
Devlet nedir bilmeyene, bu devleti emanet etme,
Siyasal İslam’ın potasında milliyetçiliğin erimesine izin verme, hele ki sen ülküsü olan kardeşim; vatanını, sistemini, toprağını koru.
Neden mi böyle söylüyorum; 17 ada ve 1 kayalığımızı işgal eden Yunanistan’ın Savunma Bakanı çıkıp, Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına “salakça” diyor, “Putin’in önünde diz çöktü” diyor ve “Lozan’ı feshetmek istiyorsa, o zaman Sevr’e geri dönebiliriz” deme küstahlığında bulunuyor.
Türkiye bu duruma düşürülemez.
Düşürülmemeli.
Çıkar ortaklıklarına, bir iki kişinin menfaatine geleceğini emanet etme!
İYİ DÜŞÜN!