Müslümanlık, insanlığa gönderilen dinin son halkası olarak hem kendinden önceki dinleri düşman bellemez, aksine kuşatır; hem de kendi içindeki birlik beraberliği sağlayacak ana ilkeleri ortaya koyar. Bakara Suresi’nin “...sana indirilene ve senden önceki indirilenlere iman ederler” ayeti, Müslümanların ehli kitaba bakışını belirler.
“Müminler ancak kardeştirler” ayeti ise Müslümanlara kayıt düşer.
İlahi dinler ana esasları üzerinden buluşmuş ve iddia ettikleri ilkeleri hayata geçirmiş olsalardı, muhtemeldir yeryüzü cennete dönerdi.
Hepsi değil, sadece şu ilke dahi yeterdi: “Başka ilahlara tapmayacaksın”...
Her üç dinde de var bu emir; İslam’daki karşılığı tevhit.
Ne çok şeyi içerir, “la ilahe illallah...” formülasyonu... Tanrı’nın dışında Tanrı tanımayacaksın; parayı, gücü, iktidarı Tanrı yapmayacaksın; hevan ve ihtirasların uğruna Tanrı’yla özdeşleşmiş değerleri çiğnemeyeceksin, insanlardan ve onların oluşturduğu güçten korkup, onları ilah haline getirmeyeceksin.
Şimdi bakın küresel güçlere, hangisi insanlığın bu en temel değeri üzerinden dünya siyaseti izliyor ki; burada da naiflik etmiş olmayalım, zaten modern dünya siyasetinin böyle bir kaygısı yok. Temel ilkeleri, “insan insanın kurdudur” deyişi üzerine bina edilmiş, özü itibariyle Makyavelist. Gücü yeten yetene...
Ya İslam ülkeleri?
Daha küçük ölçekte ya bizler?
Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşlar, hepimiz yekvücut olup; kendi dinimizden hareketle:
İslam, kula kulluk değildir.
İslam, aracılara bağımlılık değildir.
İslam, güce, iktidara, makama tapınmak değildir.
İslam, kendini la-yüs’el (sorumsuz) zannedenleri kutsamak değildir.
İslam, kendi Peygamberi dahi “ben de sizin gibi bir beşerim” dediği halde, kendini herkesten farklı gösterenlere aldanmak değildir.
İslam, insanın özgür iradesiyle seçtiği aşkın varlığa teslimiyettir.
Orada muhatap Ben’im, Sen’sin... Aklımızı kullanalım.
Kimseyi ve hiçbir şeyi Allah ile aramıza sokmayalım, diyerek gür sesle bağırabiliyor muyuz?
Günümüz Müslüman’ın önce “La ilahe illallah...”ın manasını idrak etmesi gerekiyor.
Hocayı, şeyhi, cemaat ya da parti liderini vb. putlaştırmak İslam dünyasını bir yere götürmedi, götürmeyecek.

İSLAM BARIŞTIR

İkinci adım ise barış; İslam Peygamberi barış elçisi çünkü.
Her Müslüman barışı, önce kendi iç dünyasında tesis etmeli; onu ailesi, akrabaları ve yaşadığı toplum, bitmedi tüm insanlık için de istemeli.
Peki, barış nasıl hâkim olur. İnsanlara zorla namaz kıldırarak mı, aynı giyim tarzını dayatarak mı, aynı okullarda okutarak mı, benim gibi düşüneceksin, benim gibi yaşayacaksın, benim gibi ibadet yapacaksın diyerek mi?
Hayır.
Yaratılışa ve insanlığın doğasına aykırı bu...
Allah böyle bir görevi kimseye yüklemedi. Peygamberine bile, “Sen sadece tebliğ edicisin” dedi.
Barış adaletle olur.
Barış hakkaniyetle olur.
Barış farklılıklara hoşgörüyle olur.
Barış iyi, doğru ve güzel için mücadeleyle olur.
Barış insanların özgürlük alanını genişletmekle olur.
Barış en temel insan haklarının hayata geçirilmesiyle olur.
İslam tam da budur.
Adaletin olduğu yerdir İslam.
Özgürlüklerin yaşandığı beldelerdir İslam.
Güvenle geleceğe bakanların birlikteliğidir İslam.
Selam verdiğinde veya aldığında muhatabından emin olmaktır İslam.
İnancına, meşrebine, kimliğine bakılmaksızın, hak ettiği göreve getirilmektir İslam.
“Tek şartımız liyakattir” sesini duyabilmektir İslam.
Mazlumun, mağdurun, masumun sesidir İslam.
Eşitliğin, toleransın, sevginin, kadına saygının, canlı-cansız tüm varlığa şefkatin adıdır İslam.

İSLAM NEREDE MİDİR

İstediğiniz kadar Allah deyin, istediğiniz kadar Peygamber diye bağırın, çarşafla dolaşın, cübbeyle gezin, beş karış sakal bırakın, sokaklarda zikir halkaları oluşturun, camileri tıklım tıklım doldurun; yetimlerin hakkı yeniliyor, masumların canı yanıyor, haklıdan yana değil güçlüden yana saf tutuluyor, insanlar özgürce konuşmaktan korkuyor; hülasa kimse yarınından emin değilse ve kimsenin kimseye güveni kalmamışsa hangi İslam’dan bahsediyorsunuz beyler?
Ancak insanlar birbirinden emin, can ve mal güvenliği içinde yarınlarına ümitle bakıyorlarsa, oralara siz “kâfir” beldesi deseniz de, bilesiniz, İslam oradadır.
Çünkü İslam adalettir.
Çünkü İslam huzurdur.
Çünkü İslam özgürce nefes alabilmektir.
Çünkü İslam, Allah’ın ismiyle müsemma hakk’ı ayağa kaldırmaktır.
Bakın ne diyor Akif:
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam
Adam aldırmada geç git!, diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

SÖZCÜ SUSTURULURSA

SÖZCÜ, F tipi yapılanmayı yıllar öncesinden fark edip manşet yapan ilk yayın organı.
PKK’yla müzakere olmayacağını korkusuzca söyleyen tek büyük gazete.
SÖZCÜ terör örgütleri tarafından kandırılanların değil, onlara karşı dik duranların,
Bir zamanlar Fethullah Gülen’e methiyeler düzenlerin değil Fetoş diyenlerin,
Bebek katiline sayın diyenlerin değil bölücü başı diyenlerin sesidir.
SÖZCÜ’yü susturmaya çalışmak teröre, yolsuzluğa, düzensizliğe karşı olanları susturmaya çalışmaktır.
Kimin zoruna gitti
SÖZCÜ’nün devlet yanlısı, milli duruşu?
Üç gün sonra demeyin; kripto FETÖ’cüler, FETÖ’nün karşısında olanları susturmaya çalışmış yine kandırılmışız diye!
Üç gün sonra demeyin FETÖ’den kurtulalım derken, bu sefer de METÖ adlı başka bir terör örgütüne devleti teslim etmişiz diye.
Bakın efendiler, devlet yönetimi bu, ciddi olun, her gün şehitler veriyoruz, sizse kandırılmanın hırsıyla zamanında sizi uyaranları tehdit ediyorsunuz.
Zor değildi kandırılmamak!
Devletin çıkarlarını kişisel çıkarların üstünde tutmak kâfiydi.
Şimdi siz bizi mi sorguluyorsunuz, hodri meydan, elimizi ateşe tutalım, siz koltuklarınız için biz vatanımız için; bakalım kim daha önce çekecek?