Canlı bombanın elimizde üç resmi vardı:
Birisi o değil...
Birisi o ama resim başkasının...
Birisinde ise resim o, gözüken o, ancak canlı bomba diğeri...

*

Asıl adını açıklıyorum:
Ahmet...
Aslında Başbakan’ın açıkladığı ilk isim doğruydu, bunu canlı bomba kendisi gazetecilere anlattı.
“O benim ama adım öyle değil... Resim de benim resmim, ancak ben gözükmüyorum...” dedi...
Birisinin adını, diğerinin kafasını, bir başkasının da tişörtünü alarak yaptıkları “Canlı bomba” o sırada ortaya çıktı...
Gazeteleri arayarak anlattı
“O tişört benim ama üzerinde gördüğünüz o kafa ben değilim” dedi...

*

İşte o an Cumhurbaşkanı devreye girdi...
“Adı belli, sanı belli, PYD/YPG diyoruz, hâlâ yok öyle, yok şöyle diyor, adeta işi yokuşa sürüyor, sen kimsin?” dedi...
Adını Salih Neccar koymuşlardı ama bulunan ilk Salih Neccar 60 yaşındaydı... Hayatta olduğunu, şu anda açıklama yaptığına göre canlı bomba olmadığını söyledi...
Cumhurbaşkanı ve Başbakan kızdılar...
Canlı bombanın “Suriye’den gelen PYD üyesi Salih Neccar” olmasını çok arzu ediyorlardı...
Parçalanmış canlı bomba Salih Neccar orada burada konuşunca Cumhurbaşkanı çok kızdı...
“Sen öldün!..” dedi...

*

Sonunda canlı bombanın Cumhurbaşkanı ve Başbakan istedi diye “PYD mensubu Salih Neccar olmadığı, TAK üyesi Abdulbaki Sömer olduğu” kesinleşti...
Ampul kabul etmedi...
Canlı bombanın “Salih Neccar değil, Abdulbaki Sömer” olduğunu kabul ettirmek için şu kurumlar devreye girdiler:
Avrupa Birliği, NATO, ABD, Birleşmiş Milletler, Nüfus Müdürlüğü, Adli Tıp, Adli Sicil, muhtarlık, Cumhuriyet Savcılığı, TBMM, Dünya Barış Örgütü, Göçmen Bürosu...

*

Valla kusura bakmayın ustalar; sizden devlet adamı olmaz...
Olsa olsa....