Tamer Karadağlı riskli bir kararla ‘Pamuk Prens’te kendini oynuyor. Magazinel kimliğini de, oyunculuğunu da tartışmaya açıyor üstelik!

pamuk_prens_1

Faal olarak çalışan ve çapına göre geniş bir hacimle ürün çıkaran bir sektörün, kendi içine baktığı film ve dizi yapmayışı enteresandı zaten. Senaryosunu Birol Güven’in yazdığı ‘Pamuk Prens’ bu alana kısmen giren ilk ciddi yapım. ‘Kısmen’ diyoruz çünkü film Tamer Karadağlı’nın gerçekle kurgu arası karışık bir hikayesini anlatıyor. Dizi ve film sektörümüzün komik halleri ise arka planda kalıyor.

pamuk_prens_2

Dizi seti nerede?

Tamer Karadağlı’nın özellikle ana akım medyada çıkan çapkınlık haberleri, eşi Arzu Balkan’la yaşadıkları yine olayın gerçek kahramanları eşliğinde gerçeklerle harmanlanan bir kurguyla işleniyor senaryoda. Senaryonun yazarı Birol Güven kendisini de Karadağlı’nın işvereni ve arkadaşı olarak konumlandırıyor bu hikayede. Böyle olunca da ortaya bir ‘içerden bakış’ filmi çıkıyor. Birkaç genç yaratıcının başarılı bulunan senaryosunun üzerinde çalışan yapımcı Güven’in, her gördüğü güzel kadına kur yapan Karadağlı’yı idare etme çabasıyla devam ediyor öykü. Ancak bu hikayenin tadını yeterince çıkaramıyor yine de senarist Güven. Bunun sebebi ise çok açık; izleyicinin, karısıyla barışmaya çalışan çapkın erkek klişesini dizi piyasasında yaşananlardan daha çok izlemek isteyeceğini düşünüyor çünkü. ‘Seyirci sıkılır’ kaygısı pek çok güzel fikri yolundan saptırıyor bizde zaman zaman. Bu yüzden ‘Pamuk Prens’te haddinden fazla kendini tekrar eden espriler (Kaş-Kalkan-Patara!) ve gereğinden uzun tutulan bazı sahnelere karşılık çok az olay yaşanıyor. Misafir oyuncu olarak kendi isimleriyle yer alan sektör insanları (Pınar Altuğ, Emel Müftüoğlu, Müfit Can Saçıntı, Gani Müjde vs...) sadece diyaloglara katılan küçük karakterler olarak kullanılmışlar. Mesela film boyunca çekildiği konuşulan dizinin olaylı setini niye hiç göremiyoruz? ‘Entourage’ dizisinde izlediğimiz gibi bir mekan zenginliği neden yok? Komik durumlar neden hep Karadağlı’nın kaşından yola çıkılarak yaratılıyor?

pamuk_prens_afis

Pamuk Prens
Yönetmenler:
Hasan Tolga Pulat, Birol Güven
Oyuncular:
Tamer Kardağlı, Birol Güven, Arzu Balkan
Süre:
104 dakika

İlk oyunculuk deneyimi

Ama ‘Pamuk Prens’ sulu zırtlak komedilerin içinde farklılığıyla ayrılıyor yine de. Tamer Karadağlı için ise bu riskli bir film. Çünkü gerçekle kurgunun bu kadar kolay karıştırıldığı bir ülkede popüler bir oyuncunun kendini tiye alması, üstelik gerçek karısı (Arzu Balkan) ve sadece diyalogla da olsa ‘Cicişler’in aynı sahnede bir araya gelmesi çok cüretkar. Filmin asıl sürprizi ise ilk ciddi oyunculuk denemesinde her ne kadar kendini oynuyor gibi yapsa da (umarım ‘gibi yapıyordur’ gerçekten) Birol Güven, bu kimlikte bir komedi için doğru bir sektör adamı yaratabiliyor.

yok_artik2_1

Aynı sorunlar yine var! 

Geçen yılın komedileri içinde prodüksiyon kalitesiyle bir adım önde duran ‘Yok Artık!’, birbirleriyle organik bağı olmayan ve bir taksi şoförü karakterinin anlatıcılığıyla beş farklı hikayeyi yetenekli oyuncular eşliğinde karşımıza getirmişti. Aynı yaratıcı kadro farklı oyuncuları dahil ederek ikinci filmi de çıkardı karşımıza.
İlk filmdeki yazarın elinden (Serkan Altuniğne) çıkmasına rağmen beş hikaye arasındaki dengesizlik şaşırtıcı gelmişti bana. Nitekim ikinci filmde bu sorun daha az gözükse de hâlâ devam ediyor.

yok_artik2_3

Yok Artık! 2
Yönetmenler: Caner Özyurtlu
Oyuncular: Zafer Algöz, Şebnem Bozoklu, Şahin Irmak
Süre: 86 dakika


Farkı ortada

Kovulacağını önceden duyan adamın patronlarına üç aylık ömrü kaldığı yalanını attığı ikinci hikaye filmin en parlak ve komik yanı. Hikayenin baş karakteri Aykut’u ise Cem Gelinoğlu hiç de fena oynamamış. Üçüncü hikaye çok parlak bir espriden yola çıkıyor aslında. Facebook ve Twitter sayfasını emekli babasının bilgisayarında açık unutan kız büyük bir sosyal patlamaya neden oluyor. Zafer Algöz’ün canlandırdığı huysuz emekli adam portresi iyi ve ilk başta kızının paylaşımlarına ortak olması komik açılımlar sağlıyor hikayeye ama bir süre sonra çok fazla abartıya kaçıyor ve etkisini yitiriyor. Kimi sahnelere daha çok serpiştirilen parlak espriler filmi kurtaramıyorlar belki ama uydur kaydır komedi yapımlarımız içinde ‘Yok Artık!’ serisi diğerlerine göre daha nitelikli bir şekilde yola devam ediyor.

trendeki_kiz_1

‘Kayıp Kız’ ‘Trendeki Kız’

İngiliz yazar Paula Hawkins’in ‘Trendeki Kız’ adlı üçüncü romanı tüm dünyada olduğu gibi ülke-
mizde de ilgiyle okunmuştu…

Trendeki Kız
Yönetmenler: Tate Taylor
Oyuncular: Emily Blunt, Haley Bennett, Rebecca Ferguson
Süre: 112 dakika

Başarısız evliliğinin sonunda yalnız kalmış, depresif bir kadın olan Rachel avare bir hayat sürmektedir. Eski evinin önünden geçerken, ayrıldığı kocası Tom’u yeni eşi ve çocuğuyla birlikte yaşarken görebilmektedir. Aynı yolculuklarda eski evinin yanındaki evde yaşayan ve görünüşe göre hayli mutlu bir çifti, Megan ve Scott’ı da imrenerek izliyordur. Ancak bir gün yine trendeyken Megan’ı başka bir erkekle öpüşürken görür. Megan’ın ortadan kayboluşuyla Rachel kendisini polisiye bir vakanın tam ortasında bulur. Roman finale doğru cazibesini giderek yitirse de son derece akıcı ve ve dinamik bir kurguyla yazılmış bir eserdi. Sinemaya uyarlaması cazip ama zordu. Bir Alfred Hitchcock filmi mantığıyla ele alınıp tıpkı yine popüler bir roman olan ‘Kayıp Kız’ı başarıyla uyarlayan David Fincher gibi bir yönetmenle harika bir gerilim filmi çıkartmak mümkündü. Ancak Oscar adayı ‘Duyguların Rengi’yle dikkat çeken Tate Taylor bu tür filmlerin yönetmeni değilmiş...