ANALİZ

Hoca Nasrettin “Semerimi bulun yoksa yapacağımı bilirim” demiş


Nasrettin Hoca bizim kültürümüzün en önemli isimlerinden biri.
Günlük olayları, softalıkları, istismarları, hırtlıkları, saçmalıkları o kadar güzel bir anlayışla dalgaya alır ki, bir esprisi bir kitap dolusu yazıdan bile daha etkili olabilir.
Günümüze çok uyan bir fıkrası geldi aklıma.
Neden mi?
Çünkü sarayın Musul konusundaki çıkışlarına çok uyuyor da ondan.
Hoca Nasrettin bir gün köyün kahvesine burnundan soluyarak gelmiş,
“Ne oldu hocam nedir bu öfke” demiş ahali.
“Ne olacak?” demiş hoca, “eşeğimin semerini kaybettim bulamıyorum.”
Sonra da gayet buyurgan bir ifadeyle “Eşeğimin semerini bulun yoksa ben yapacağımı biliyorum” diye bağırmış.
Hoca’yı hiç bu kadar öfkeli görmeyenler telaşlanmışlar “Aman” demişler “Belli ki Hoca’nın şakası yok, sağı solu belli olmaz, bir şey yapmadan bulalım şu semeri.”
Bütün köy seferber olmuş, her yer didik didik aranmış sonunda Hoca’nın eşeğinin semeri bulunmuş bir yerde.
Tabii Hoca çok mutlu.
Ama ahali merak etmiş “Yahu Hoca” demişler, “İyi ki bulduk. Gerçi bulduk bulmasına ama ya bulamasaydık ne yapacaktın ki?”
Hoca gülümsemiş, “Canım o zaman yeni bir semer yapacaktım.”
Bizim Musul olayındaki esip gürlememiz de buna döndü.
Erdoğan günlerdir Musul’u konuşuyor. “Bizim orada olmamız gerek” diyor.
Karşı çıkışlar olunca öfkeleniyor “Kimse bize karışamaz” diye gürlüyor.
Sonra hızını alamıyor “Bizi sokmamaya kalkabilirler ama bilin ki bir B planımız var, o da olmazsa C planımız da var” diye güç gösterisi yapıyor.
Sonunda Musul operasyonu başladı.
Türkiye işin içinde (şimdilik) yok.
Tabii insan ister istemez Hoca fıkrasındaki gibi “Acaba ne yapacak?” diye soruyor “B ve C planları ne ola ki?”
Hürriyet’in iktidar sözcüsü yazarı Abdulkadir Selvi dünkü köşesinde B ve C planlarının ne olduğunu yazmış.
İşte o planları okuyunca Hoca Nasrettin’in yüzlerce yıl önce söylediklerinin aynen yaşandığını düşündüm.
Neymiş biliyor musunuz B planı?
Operasyona katılan Barzani’nin Türkiye’yi davet etmesiymiş.
Yani Peşmerge bakacak ki güçleri yetmiyor, o zaman dönecek Türkiye’ye “Gel bana destek ol” diyecek. Irak da çaresiz kalarak “Peki ne yapalım gelsin bari” demek zorunda kalacak.
Bu olmazsa C planı devreye girecek.
O neymiş bir bakalım.
Yine Irak komutasındaki operasyon başarılı olamayacak. Bunun üzerine Musul’daki yerel güçler “Türkiye gelsin yardım etsin” diyecekler. Türkiye de aldığı bu davet üzerine Musul’a gidecek.
İyi de bunlar “plan” değil ki. Başarısızlık halinde “muhtemelen böyle olur” diye kendimizi avutmamızdır olsa olsa.

BUNU YAZMAK GEREK

Belgesiz kanıtsız herkesi içeri atanlar bizden kanıt istediler kanıtı terör örgütü verdi


Geçen hafta pazartesi gecesi iki ayrı kanalda da benzer bir tartışma yaşandı.
Habertürk’te katıldığım programda Başbakanlık Başdanışmanlarından Muhsin Kızılkaya “Türkiye ne yazık ki Suriye’deki bazı terör örgütlerine yardım yaptı” sözlerim üzerine öfkeye kapılarak “nerede kim yapmış bu yardımı, kanıt gösterin kanıt, var mı elinizde bir mahkeme kararı” diye bağırdı.
Aynı dakikalarda CNN Türk’teki bir programda da CHP’li Gökhan Günaydın’ın “Gaziantep IŞİD’in merkezi olmuş, IŞİD mahalleleri bile var” deyince Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin yayına telefonla bağlanarak “Benim kentimde IŞİD yoktur. Böyle bir mahalle olduğunu da bilmiyorum. Bana adres verin” diye konuştu.
Canlı yayında, söz oraya gelmişken konuşuyorsunuz o anda hangi belgeyi kanıtı gösterebilirsiniz.
Ama kanıt bugüne kadar yayınlanan bütün haberler. Devletin istihbarat raporları, IŞİD terörü nedeniyle canını yitiren vatandaşlarımız.
Ama gel de anlat.
Çok geçmedi, bu konuşmalardan tam 6 gün sonra Gaziantep’te iki aynı mahallede IŞİD operasyonu yapıldı.
Örgütün beyni denilen terörist ailesiyle ele geçirildi, yakalanacaklarını anlayan teröristler kendilerini patlattılar ne üzücüdür ki üç polisimiz şehit oldu çok sayıda kişi de yaralandı.
Bu iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi.
Hiçbir yasa ve kural tanımayanlar, ellerinde hiçbir kanıt ve mahkeme kararı olmadan bugüne kadar binlerce kişiyi hapislere attılar, karaladılar, aşağıladılar.
Ama sıra kendi suçlarına gelince bir anda “yasacı, hukukçu, kanıtçı” kesiliyorlar.
Ama “yatsıya kadar yanan mum” hesabı, bizzat terör örgütleri bu kanıtları suratlarına çarpıveriyor.

ÖFKELİ ADAM

Öfkeli çocuklar mahalleli zarar görmesin diye kendilerini patlatmış


Allahım aklımı koru.
Bu adam bu ülkenin valisi.
Hem de Türkiye’nin en önemli ve en kalabalık illerinden birinin valisi.
Gaziantep’in valisi.
Vahşi dinci terör örgütü IŞİD militanları bir yerde patlatmak için canlı bomba yeleklerini giyiyorlar.
Polis bu kez ciddi bir istihbarat almış, eve baskın yapıyor.
Çatışma çıkıyor, canlı bombalardan biri kendini patlatıyor.
Vali diyor ki “Bu kişi mahalleliye zarar vermemek için karşıdaki boş bir binaya girip kendini etkisiz hale getirdi.”
Ne kadar iyi, ne kadar vicdanlı bir teröristmiş bu böyle.
Az sonra gideceği yerde belki yüzlerce kişiyi öldürmeyi planlayan bu terörist, bulunduğu apartmandakilere bir şey olmasın diye boş bir alana kaçmış ve bombayı orada patlatmış.
Cumhuriyetin valisi de bunu övüyor.
Sanki operasyondan dönen savaş pilotu uçağı arıza yapınca uçak şehrin üstüne düşmesin diye atlamıyor da boş araziye kadar uçup kendi canını feda ediyor.
Allahım aklımı koru. Bu ülkeyi ne hale getirdiler böyle? Bu adamlar nasıl bu makamlara geldiler?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sanki her soruya cevap vermeye mecburlar


CHP içinde öyle isimler var ki, en olmadık zamanda çok garip işler yapıyorlar ve partinin de başını derde sokuyorlar.
Sadece partinin başını derde soksalar neyse, iktidarın ülkede yarattığı iklim nedeniyle bu hatalar yüzünden bütün muhalefet kesimi topa tutuluyor.
İşte son örnek; Kendi şehrinden seçilemeyeceği için İstanbul’dan aday yapılan ve asla vazgeçilemeyen Sezgin Tanrıkulu Nur cemaatinin yayın organı Yeni Asya’ya demeç vermiş.
Saidi Nurs-i hakkında görüşlerini bir soru üzerine yanıtlayan Tanrıkulu aynen şunu söylemiş; “Birçok aktör var, alim var. Doğru zamanda doğru şeyler söylemiş birçok alim var. Bunların birikimlerinden yapıcı bir biçimde yararlanmak lazım. Yol gösterici olması bakımından bu önemli bir husus.”
Böyle bir dönemde, FETÖ operasyonları yapılırken ve iktidar kendi sorumluluğundan kurtulmak için topu CHP’nin ve geçmişteki muhalefetin üzerine yıkmaya çalışırken bu sözler sarf edilir mi?
Velev ki söylediği gibi düşünüyor mecbur mudur şu anda bu açıklamayı yapmaya?
Ayrıca bir CHP milletvekili bütün ömrünü Atatürk ve devrimlerine karşı eylemle geçirmiş, bütün amacı Cumhuriyet ve devrimlerini yok etmeye adamış bir kişi hakkında “Yararlanmak lazım” lafını da söyleyemez.
CHP “biz demokrat bir partiyiz bizde her görüşe yer vardır” diyebilir, ancak şunu da bilmelidir ki; cumhuriyet, demokrasi, hukuk, insan hakları ve Atatürk devrimleri konularındaki saçma sapan ve yanlış görüşleri “demokratik ifade biçimi” şeklinde nitelemeye de hakkı olamaz.

ACAİP YAZILAR

Kusura bakmayın ama onlar sayenizde oradalar


Erdoğan Suriye ve Musul konusunda gürlerken en çok “kusura bakmayın ama” sözünü kullanıyor.
“Kusura bakmayın ama bizi kimse Başika’dan çıkaramaz” veya “kusura bakmayın ama kimse bizden sessiz kalmamızı isteyemez” diyor örneğin.
Dün de uluslar arası hukukçulara konuşurken “bizim Suriye ile 911 kilometre sınırımız var, biz karışmayacağız da kim karışacak, dünyanın öteki ucundan gelenlerin burada ne işi var?” dedi.
Her zamanki gibi ilk duyulduğunda düz mantıklıların haklı bulacağı sözler.
Ancak işin bir de şu tarafı var.
Erdoğan’ın kastettiği başta Amerika tabii.
Amerika dünyanın öte ucundan geliyor bölgeye, peki konaklamak için ne yapıyor?
İncirlik’e iniyor, bizim askeri havaalanlarımızı operasyon için kullanıyor.
Tabii ki Amerika’nın burada ne işi var da, olanak sağlayan sizsiniz, bunu neden görmek istemiyorsunuz.
Kusura bakmayın ama bu kadar ağır sözler söylediğiniz Amerika’nın İncirlik’ten yararlanmasını önlemek bu kadar zor mudur?
Kapatamıyorsanız yine kusura bakmayın ama ne diye bu kadar efeleniyorsunuz, yoksa asıl amaç bu millete “bakın ben nasıl kahramanım” demek mi?
Öyle olsa bile bu oyunu ne kadar sürdürürsünüz? Gerçi 14 yıldır milletin bir bölümü bu masala inanıyor orası da ayrı tabii.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

El Nusra’ya yapılan yardımlar artık başımıza bir iş açabilir


AKP iktidarı Suriye’deki iç savaşa “Esad’ı devirmek” hayaliyle balıklama daldığında en önemli müttefiklerinden biri El Nusra örgütüydü.
Dünya bu örgütü “terörist” olarak niteliyordu ama Türkiye’nin daha doğrusu AKP iktidarının umurunda bile değildi.
Mezhepçi ve bölgeci bir anlayışla El Nusra’ya büyük destek verildi.
Silah, mühimmat ve gıda, sağlık yardımları dışında El Nusra örgütünün militanları Türkiye’de beslendi, askeri eğitimden de geçirildi.
Aslında herkes biliyordu ki bu El Nusra denilen örgüt El Kaide’nin Suriye’deki uzantısıydı.
Ama Türkiye aldırmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan her yerde El Nusra’yı öven konuşmalar yaptı.
Dün de bu köşede okudunuz, Avrupa Birliği’nde yaptığı konuşmada üye ülkeleri ikiyüzlülükle bile suçladı.
Oysa durum şimdi değişti. Lozan’daki Suriye toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu El Nusra’nın “terörist bir örgüt” olduğunu açıklamakla kalmadı “Bu terörist örgüt mutlaka temizlenmeli” dedi.
Böylece Türkiye bir anda kendi ağzıyla “terör örgütüne yardım eden ülke” durumuna düştü.
Bundan sonra “Türkiye’nin terör örgütlerine yardım ettiğini kanıtlayamazsınız” diyenlere birileri herhalde Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarını göstereceklerdir.
Gerçi bu iktidar teflon tava gibi, onu da kendine yapıştırmamak için bin bir türlü bahane bulacaktır.