1979’da İran’da “İnkılâb-ı İslami” oldu. İmam Humeyni, Şah’ı devirmesinde kendisine yardımcı olan Batı’yı ve özellikle Amerika’yı “büyük şeytan” ilân etti. İran, Amerika’nın can düşmanı oldu. İran’ı, bu tutumuna pişman etmek isteyen Amerika, Irak diktatörü Saddam’ı dolduruşa getirip İran’a saldırttı.
Savaş, hem İran hem de Irak için ölüm ve yıkımdan başka hiç fayda sağlamadı. Batı içinse iki istenmeyen sonuç doğurdu. İran’da İslamcılık kökleşti, Irak’ta Saddam megaloman oldu. Saddam, “Büyük Arap Devleti” kurma projesine 1990’da Kuveyt’i işgalle başladı. Amerika ve Batılı müttefikleri bunu affetmedi. Bu olay Irak için “sonun başlangıcı” oldu.
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 8’ine sahip Irak denilen devlet fikren ve fiilen bitti. Irak’ı paylaşma masası kuruldu. Turgut Özal, “Masada Türkiye de olmalıdır. Bir koyup, üç alacağız” dedi. Genelkurmay buna karşı çıktı.

AMAN PETROL, CANIM PETROL


Son dönemde Musul üzerine yapılan tartışmalar, beni “bir koy, üç al” muhabbeti yaptığımız günlere geri götürdü. Aç tavuk rüyasında darı ambarı görürmüş misali, Türk halkı da sürekli petrol rüyası görür, hem de uyanıkken. Hayal bu ya gelin bir hesap yapalım.
Dünya’da günde 90 milyon varil petrol satılıyor. Irak, düzene girerse, bunun 5 milyon varilini verebilir. Eğer 1926 Ankara Anlaşması’nda sözü edilen yüzde 10 payımızı alabilsek, günde 500 bin varillik gelirimiz olur. Varili 50 dolar olsa günde 25 milyon, yılda 9 milyar dolar devlet bütçesine katkı yapar. Yuvarlak hesap 10 milyar diyelim.
Varili 100 dolar olsa, kazancımız 20 milyar olur. Unutmayın bu bir yıllık kazanç. Çarpın bunu 10 veya 20’yle, bulunacak rakam insanın aklını başından alır. Akıl baştan gidince her şey olabilir.

“SON TABLO” BELİRLENMEDEN STRATEJİ KURULMAZ


AKP’liler Atatürk’ü pek sevmez. Kendilerine Atatürkçü diyenlerden de nefret eder. AKP’lilere göre Mustafa Kemal adında bir Osmanlı paşası İstiklal Harbi’ni yapmış ve başarıya ulaşmıştır. Bu Gazi (İslam için savaşan) Mustafa Kemal 1924’te bir darbeyle devrilmiş ve yerine 1934’te Atatürk soyadını alan “laik” biri geçmiştir.
Dolayısıyla birden fazla Atatürk vardır. Bu yanlıştır. Tek bir Mustafa Kemal Atatürk vardır. Ölümsüzleşen Atatürk, Mustafa Kemal’in evrildiği son şahsiyettir. Atatürk gibi ölümsüzleşen büyük önderlerin, diğer fani liderlerden farkı “duracağı yeri” bilmesidir.
Hitler de, Saddam da, Mussolini de büyük işler başarmış ulusal liderlerdir. Ama duracakları noktayı hesaplamadan yola çıktıkları için yürüyüşün sonunu getirememişlerdir. 1920’de Musul’u ulusal sınırlar içine alan da, 1923’te Lozan, 1926’da Ankara anlaşmalarını yapan da aynı Atatürk’tür.
SON SÖZ: Kazayı, gidemeyen değil, duramayan şoför yapar.