Olmaz demeyin. Çünkü hamile kalanın adı Ali değil, Aliye’ydi; sağlıklı bir hanımdı. Bıyığı da takmaydı. Dolayısıyla bu olayda doğa kanunlarına aykırı kısaca bilimsel olmayan hiçbir şey yoktu… Allah selamet versin bizim AKP’nin en büyük becerisi, gerçeklere sakal bıyık takarak, onları halka farklı göstermektir. Mesela yer seçimi kıstasına göre, değil Türkiye’nin, dünyanın en yanlış yatırımı olan yeni havalimanı için dönemin icracı bakanı Sn. Binali Yıldırım “bir çukur verdik, karşılığında dev bir havalimanı üstüne de milyarlarca Euro para aldık” demişti. Hâlbuki yapılan iş “dost ve kardeş” yüklenicilere dolaylı Hazine kefaletiyle yurt dışından borçlanarak, kâr garantili iş imkânı yaratmaktan başka bir şey değildi. Pardon bir şey unuttum. Birinci amaç da Marmara kıyısında ulaşım sorunları bulunmayan dev Atatürk Havalimanı’nı yıkıp burayı imara açarak rant yaratmaktı.

YÜKSELEN DOLARA OSMANLI TOKADI

Anlaşılan, dolar fiyatının kısa sürede yüzde 14 artması, iktidarı (haklı olarak) telaşlandırmış. Buna karşı hükümet bazı önlemler almaya karar vermiş. Alınan önlemleri Başbakan şöyle açıklamış: “Şimdi kamu kuruluşlarına bazı döviz ödemeleri var. Onların ödemesi gerekenler var. Bunlar TL üzerinden tahsil edilecek. Mesela futbol yayın ihalesi. Digitürk. Bu para dolar olarak değil, TL karşılığı olarak alınacak. Yine TMSF’nin alacakları var. Bunlar da döviz üzerinden değil, TL karşılığı olarak alınacak… Bu şekilde piyasadan döviz alma ihtiyacının önüne geçeceğiz.” Dikkat ederseniz Başbakan, TL değil, TL karşılığı diyor. Şöyle anlıyorum: Köprü, tünel, liman, havalimanı, nükleer santraller dâhil elektik üretim ve dağıtım ihaleleri ve Yap-İşlet-Devret sözleşmeleri, TMSF’nin borç ve alacak ertelemeleri yine dövizle olacak, ama ödemeler, ödemenin yapıldığı günkü kurdan TL’yle yapılacak. Çok açıktır ki; bu ve benzeri önlemlerin, sorunun esasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye’nin ihracatını, ithalattan hızlı artırıp, ülkenin her yıl ilave dış borç alma gereğini ortadan kaldırmaz. Altyapı yatırımlarını, yerli kaynaklarla finanse edilmesine de katkı sağlamaz.

UZUN VADELİ TL KREDİSİ VARDI DA ALMADIK MI?

Kur farkı darbesi yemiş bir iş adamı, bir hükümet büyüğüne “Benim hangi koşulda dövizle borç almam uygundur?” diye sorsa, mesela Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek herhalde “döviz gelirin varsa, dövizle borçlan” diye cevap verirdi. Peki, aynı soruyu hükümet kendi kendine sormaz mı? Döviz geliri olmayan köprülerin, tünellerin, çeşitli limanlarının “dövizli dış borçla” yapılmasına kim karar verdi? Bunlarının kullanım paraları TL ile toplansa (ki zaten öyle) bunun döviz borcunu ödemeye ne yararı var? Ha unutulmasın! Cari açık olmasa, dövizle borçlanma ülkenin derdi olmazdı.
Son söz: Önlem, önlüyorsa önlemdir.