Tüm bilimlerin temeli fiziktir. Fizik, cansız şeylerin (non living things) yapısını ve davranışını inceler. Bu bağlamda kimya da fiziğin bir alt dalıdır. Evren, cansız şeylerden inşa edilmiştir. Doğal olarak canlılar (living things) da cansız maddelerden oluşur. Mesela insan vücudunun kabaca yüzde 70’i sudur. Bu oran bebeklerde yüzde 90’dır. İnsan yaşlandıkça bedendeki su oranı azalır, yağ oranı artar. İhtiyarlarda vücut ağırlığının içindeki suyun oranı yüzde 50’ye düşer.
Bunları bilim adamları ölçmüş. Fizik, aynı zamanda enerji bilimidir. Zaten madde ve enerji son tahlilde aynı şey oluyor. Benim gibi iktisat veya daha geniş kapsamıyla sosyal bilim öğrencileri, toplum hayatında cereyan eden olayları anlamaya veya anlatmaya çalışırken haddimizi bilir ve fizik kanunlarıyla çelişmemeye dikkat ederiz. Çünkü o zaman saçmalamak kaçınılmaz olur. Ancak tam bu noktada çok önemli bir hususa değinmek istiyorum. Doğrudur; iktisadın da temeli fiziktir. Ama iktisat, fizikten ibaret değildir. Aman dediklerim yanlış anlaşılmasın.

İKTİSADİ KRİZLER VE KALICI DURGUNLUK

İktisadi krizler, ekonomik sistemde zapt edilemez bir enerji birikiminin kısa sürede açığa çıkmasıyla oluşur. İktisatçılar bu yüzden ekonomik krizleri depreme benzetir.
Enerji, “reel olmayan (finansal) ekonomi” ile “reel ekonomi”nin birbirinden uzaklaşmasından doğar. Bu bir gerilimdir. Gerilim, enerji biriktirir. Mesela “borsa ve arsa kısaca varlık fiyatları” cari fiyatlarla ölçülen milli gelir artışından çok daha fazla artarsa “balon” olur. Bu balonun yüzeyinde de gerilim oluşur. Madde, üstünde biriken enerjiyi taşıyamazsa çatlar, patlar veya kırılır. Yani kriz çıkar. Balon patlar. Yani varlık fiyatları özellikle finansal varlık fiyatları hızla düşer. İnsanlar “Birikimlerim eridi, fakirleştim” der. Geleceklerini güven altına alamamış olma endişesine düşer. Tüketim harcamalarını kısar; yani talebi daraltır. Talep daralınca üretim yani arz da düşer. Kapasite fazlası oluşur. Âtıl kapasite yeni yatırım yapılmasını anlamsız kılar. Böylece hem tüketim hem de yatırım harcamaları düşmüş olur. Büyüme durur hatta geri gider.

BÜYÜMEYİ HIZLANDIRMA PAKETLERİ TERS TEPEBİLİR

Dünya ekonomisinin durumu budur. Bu ortam, hızlı büyüme için uygun değildir. Küresel ortam uygunken, diğer orta gelişmiş ülkeler gibi bizim de hızlı büyüdüğümüz (2002-2008) arası dönem geride kalmıştır.
Hükümetin, peş peşe “bütçeye yük bindirecek” teşvik paketleri açarak, büyümeyi hızlandırması çok zordur. Tam aksine bu paketlerin “mali istikrarsızlık” yaratma ve büyümeyi düşürme ihtimali yüksektir.

AKP’NİN EKONOMİK PERFORMANSI

Başbakan Yıldırım, “cari dolar fiyatıyla” yapılan ölçmeye dayanarak, “AKP Türk ekonomisini kısa sürede 3’e katlamıştı” diyor. Bu yanlıştır. Sözünü ettiği dönemde Türk ekonomisi “sabit TL” ile yüzde 50 büyümüştü.
Doğru oran budur. Sonra, cari dolarlı hesapları bırakıp “sabit TL’ye” yapılan ölçümlere dayanarak “Türkiye son 27 çeyrektir büyüyor” diyor. Bu doğrudur. Ama cari dolarla yapılan ölçümlerde Türk ekonomisi küçülüyor. Başbakan işine gelen ölçü birimini kullanıyor. Konuşma ortasında birimi değiştirdiğinden hiç bahsetmiyor. Bana göre, çarpık bilgi vererek halka saygısızlık ediyor.
Son söz: Ekonomi teşvikle büyüse, dünyada durgunluk olmazdı.