Trafik sıkışıklığı İstanbul’a veya Türkiye’ye özgü bir sorun değildir. Dünyanın her yerinde trafik sıkışıklığı vardır. Ama dünyanın her yerinde trafik sıkışıklığı vardır demek, sorunları inkâr edip, yapılacak bir şey yoktur demeğe gelir.
İşte bu, yanlıştır. Kaynak (yol ve araç) kullanım verimliliğini artırarak trafiği bugünkünden çok daha rahat hale getirmek mümkündür. Bunlar iki başlık altında toplanabilir.

1. PARAYLA YAPILACAK İYİLEŞTİRMELER:
Daha fazla fiziki yatırımla, yani yeni yollar, alt-üst geçitler, tünel, köprü ve özellikle metro, metrobüs, deniz ulaşım, tramvay sistemleri inşa etmek.

2. PARASIZ YAPILACAK İŞLER: Ülkede medeniyeti hâkim kılarak, kent içinde araçların ortalama seyir hızını artıracak düzenlemeler yapmak. Bunun esası da “sürücülerin park yasaklarına uyması”dır.
Gayet tabii ki; bu iki önlem kümesi birbirini dışlamaz. Yani hem fiziki hem de düzenleyici teknik-hukuki-kültürel tedbirler aynı anda alınabilir. Kafası, her sorunu daha fazla para harcayarak çözmeye şartlanmış AKP iktidarına ve onun belediye başkanlarına benim ayrıca bir tavsiyede bulunmam abes olur.

Bu yazıda sadece “PARASIZ YAPILACAK” iyileştirme önlemlerinden bahsedeceğim. Milletimiz, en laikinden en dindarına kadar henüz “medeni” denecek düzeye ulaşmış değildir. Tam bu noktada medeniyeti tarif etmek vacip oldu.
Medeniyet “Bireyin, üçüncü şahısların yani kendisinin tanımadığı ve kendisini tanımayanların haklarına saygı göstermesidir”. Bu cihat, hazine kefaletiyle dış borç alıp, yabancı mühendis ve taşeronlar marifetiyle köprü ve tünel inşa ettirmekten bin defa daha zordur.

AKIŞIN DEBİSİNİ, HUNİNİN DAR AĞZI BELİRLER

Tek bir kıstas kullanmak gerekirse, trafikte iyileşme “kent içinde araçların ortalama seyir süratini artırmaktır” denebilir. Yani yapılacak teknik-hukuki-kültürel düzenlemeler sonrasında, eğer insanlar varmak istedikleri adrese, düzenleme öncesine kıyasla daha kısa zamanda ulaşabiliyorsa, trafik iyileşmiş demektir. Biraz trafik mühendisliği yapalım.
Kent içinde taşıt araçları ortalama 50 km/saat hızla gidebilirse (dakikada 833 metre ilerleyen iki araç arasında 15 metre fren mesafesi bırakmak kaydıyla) bir şerit yol, saatte 2 bin 500 araç taşır.
Eğer hız 10 km/saat’e düşerse (dakikada 167 metre giden araçlar arasında 5 metre mesafe bırakmak şartıyla) bir şerit yol saatte 1000 araç taşır. Hız 10 km/saatten 50 km/saate çıkarsa, yolun taşıma kapasitesi yüzde 150 artar.
Üç şeritli bir yolun otopark olmuş bir şeridi araç geçişine tahsis edilirse, yolun taşıma kapasitesi yüzde 50 artar. İkisi birden olursa, yolun araç geçiş kapasitesi yüzde 275 artar. Yani saatte 2 bin araç geçen yoldan 7 bin 500 araç geçer. Üstelik herkes işine veya evine daha erken gider.
Mevcut yollar bugünkü trafik yükünü kaldırmıyor deyip, fiziki yatırımlara para harcamaya başlamadan önce “duraklayarak veya araçlarını park ederek yolu daraltan hatta tamamen tıkayan” sürücüleri bu “medeniyetsizlikten” vazgeçirmek şarttır. Bunun da çaresi durma ve park yasaklarını acımasızca uygulamaktır.
Son söz: Yasağa uymayan şoför kâr, uyan zarar eder.