Bir süredir TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) mutfağında bir şeyler piştiği söyleniyordu. İktidar iktisadi alanda ciddi performans zafiyeti göstermişti. Nitekim Kredi Derecelendirme Kuruluşları Türkiye’nin notunu “Mali yatırım (sıcak para diye okuyun) yapılması tehlikelidir” düzeyine indirmişlerdi. Ülkenin morale ihtiyacı vardı. Durumdan vazife çıkaran TÜİK, hafta başında pişirdiği yemeği sofraya koydu. Tencerenin kapağı açılınca görüldü ki, meğer Türkiye ekonomisi 2009’dan beri harikalar yaratıyormuş. Lakin ne yerli ne de yabancı uzmancıklar bunun farkında değilmiş. İktisatçı geçinen ne kadar insan varsa tencereye yaklaştı. Bu egzotik pişmiş gıdayı yiyip yememekte tereddüde düştüler. Önce tadına bakmak için, yemeğin orasını burasını didiklemeye başladılar. İlk tepkileri “ben almayayım, önce arkadaşlar buyursun” oldu. Çünkü yemeği anlamadılar. Birbirlerine telefon ederek şaşkınlıktan kurtulmaya çalıştılar. Üstelik ortaya konanı “yerlerse”, bugüne kadar yaptıkları analizlerin hepsi çöpe gidecekti. Bu da mesleki açıdan “kandırılmış olmaya” benzer, tahammül edilmesi zor bir durumdu.

MÜJDELİ HABERLER

TÜİK “EUROSTAT” Avrupa İstatistik Kurumu’nun geliştirdiği ve pek çok Avrupa ülkesinde uygulanan yeni “Milli gelir muhasebesi” yöntemini kullanarak, elindeki verileri yeniden değerlemiş ve yayınlamıştı. Bu yönteme göre son 5 yılda Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biriydi. Kişi başına milli gelir, ilan edilenlerden yüzde 20 kadar daha yüksekti. Ulusal tasarrufun, kamu borcunun ve dış borcun milli gelire (GSYİH) oranları bakımından da rahatça “Yatırım Yapılabilir” reyting seviyesinde bir mali yapıya sahipti. Mehmet Şimşek’e göre derecelendirme kuruluşları, hemen harekete geçip Türkiye’ye hak ettiği notu vermeliydi. Bu sayede ülkeye bol sıcak para akacak ve dolar fiyatı aşağıya düşecekti. Kısaca, mâkus talih yenilmişti. Ancak her zaman üzülecek bir şey bulunca sevinen iktisatçılar ve AKP’nin başarılarını kıskananlar yayınlanan hesaplara inanmakta çok zorlanıyordu.

EY GERÇEK! GELDİYSEN ÜÇ DEFA VUR

Yayınlanan bilgileri “yanlıştır, uydurmadır, asparagastır” diye elin tersiyle reddetmek doğru bir tutum olamaz. Olduğu gibi kabul etmek de safdillik olur. Çünkü içinde ciddi tutarsızlıklar var. Üstelik pek çok bilginin nasıl üretildiği açıklanmamış. Benim aklıma takılan sorular şunlar:
Milli gelir son tahlilde “fiziki” bir oluşumdur. Parasal ölçme yönteminin değişmesi, parasal rakamları değiştirebilir. Mesela kişi başına milli gelir artabilir. Ama kıyaslama için ölçülen dönemin her yılı için artar. Dolayısıyla yıllık artış oranları, ya hiç değişmez ya da Avrupa’da olduğu gibi binde bir mertebesinde değişir. Halbuki yeni seride, eskisine göre yüzde 4 sıçrama bile var. Bu doğaya aykırıdır. 2009 gibi milli gelirin düştüğü yılın baz alınması, her ne kadar “zincir” endeks kullanılıyorsa da, önemli bir sapma sebebi olabilir. TÜİK, 2010 yılını baz alıp yeni bir seri yayınlamalıdır.
Açıklanan büyüme hızları, küresel durgunluk, dış ticaret daralması, artan işsizlik oranlarıyla tutarlı değildir. Bu işe şeytan karışmıştır.
Son söz: İşgüzarlık, iş bilmek değildir. Bir süredir TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) mutfağında bir şeyler piştiği söyleniyordu. İktidar iktisadi alanda ciddi performans zafiyeti göstermişti. Nitekim Kredi Derecelendirme Kuruluşları Türkiye’nin notunu “Mali yatırım (sıcak para diye okuyun) yapılması tehlikelidir” düzeyine indirmişlerdi. Ülkenin morale ihtiyacı vardı. Durumdan vazife çıkaran TÜİK, hafta başında pişirdiği yemeği sofraya koydu. Tencerenin kapağı açılınca görüldü ki, meğer Türkiye ekonomisi 2009’dan beri harikalar yaratıyormuş. Lakin ne yerli ne de yabancı uzmancıklar bunun farkında değilmiş. İktisatçı geçinen ne kadar insan varsa tencereye yaklaştı. Bu egzotik pişmiş gıdayı yiyip yememekte tereddüde düştüler. Önce tadına bakmak için, yemeğin orasını burasını didiklemeye başladılar. İlk tepkileri “ben almayayım, önce arkadaşlar buyursun” oldu. Çünkü yemeği anlamadılar. Birbirlerine telefon ederek şaşkınlıktan kurtulmaya çalıştılar. Üstelik ortaya konanı “yerlerse”, bugüne kadar yaptıkları analizlerin hepsi çöpe gidecekti. Bu da mesleki açıdan “kandırılmış olmaya” benzer, tahammül edilmesi zor bir durumdu.

MÜJDELİ HABERLER

TÜİK “EUROSTAT” Avrupa İstatistik Kurumu’nun geliştirdiği ve pek çok Avrupa ülkesinde uygulanan yeni “Milli gelir muhasebesi” yöntemini kullanarak, elindeki verileri yeniden değerlemiş ve yayınlamıştı. Bu yönteme göre son 5 yılda Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biriydi. Kişi başına milli gelir, ilan edilenlerden yüzde 20 kadar daha yüksekti. Ulusal tasarrufun, kamu borcunun ve dış borcun milli gelire (GSYİH) oranları bakımından da rahatça “Yatırım Yapılabilir” reyting seviyesinde bir mali yapıya sahipti. Mehmet Şimşek’e göre derecelendirme kuruluşları, hemen harekete geçip Türkiye’ye hak ettiği notu vermeliydi. Bu sayede ülkeye bol sıcak para akacak ve dolar fiyatı aşağıya düşecekti. Kısaca, mâkus talih yenilmişti. Ancak her zaman üzülecek bir şey bulunca sevinen iktisatçılar ve AKP’nin başarılarını kıskananlar yayınlanan hesaplara inanmakta çok zorlanıyordu.

EY GERÇEK! GELDİYSEN ÜÇ DEFA VUR

Yayınlanan bilgileri “yanlıştır, uydurmadır, asparagastır” diye elin tersiyle reddetmek doğru bir tutum olamaz. Olduğu gibi kabul etmek de safdillik olur. Çünkü içinde ciddi tutarsızlıklar var. Üstelik pek çok bilginin nasıl üretildiği açıklanmamış. Benim aklıma takılan sorular şunlar:
Milli gelir son tahlilde “fiziki” bir oluşumdur. Parasal ölçme yönteminin değişmesi, parasal rakamları değiştirebilir. Mesela kişi başına milli gelir artabilir. Ama kıyaslama için ölçülen dönemin her yılı için artar. Dolayısıyla yıllık artış oranları, ya hiç değişmez ya da Avrupa’da olduğu gibi binde bir mertebesinde değişir. Halbuki yeni seride, eskisine göre yüzde 4 sıçrama bile var. Bu doğaya aykırıdır. 2009 gibi milli gelirin düştüğü yılın baz alınması, her ne kadar “zincir” endeks kullanılıyorsa da, önemli bir sapma sebebi olabilir. TÜİK, 2010 yılını baz alıp yeni bir seri yayınlamalıdır.
Açıklanan büyüme hızları, küresel durgunluk, dış ticaret daralması, artan işsizlik oranlarıyla tutarlı değildir. Bu işe şeytan karışmıştır.
Son söz: İşgüzarlık, iş bilmek değildir.

1